‘Türkiye’nin İflası Başladı’

HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

Türkiye’de kriz artık günlük yaşansa da kimse korkudan ‘kriz var’ diyemiyor. Doların ve euronun bir günde 10-12 kuruş (yüzde 2) arttığı bir ekonomi krize girmiştir.
Dolar sabah 4.49 TL idi akşam saatlerinde 4.59 TL oldu. 5,27 TL olan euro 5,40 TL’ye yükseldi.
Hazine faizi (2 yıllık) bir eşiği daha geçti ve yüzde 17,05 oldu. Altının gramı 189 TL, Çeyrek altın 310 TL.
DOLAR 10 KURUŞ, ÖZEL SEKTÖRÜN BORCU 23 MİLYAR TL ARTTI
Sadece bugünkü 10 kuruşluk artışın Türkiye ekonomisine maliyeti 24 milyar TL’yi aştı. Doların faturası özel sektörün net döviz borcu olan 226 milyar dolara gelen 24 milyar TL ilave yükle mahdut değil.
Bugün döviz borcu ödemesi olan şirketler o farkı istemeye istemeye ödedi. Borçlu şirketler yakında tek tek kepenk indirecek. Büyükler bile olacak aralarında.
Motorine 32 kuruş, benzine 27 kuruş zam yapıldı.
Maliye Bakanlığı 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacak ’partili cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği’ seçimine kadar ‘zam tutarı kadar vergide indirim’ kararı aldığı için zam pompa fiyatlarına aksettirilmedi.
Vergi indiriminin de bir bedeli olacak. Bütçe açığı artacak, seçimi müteakip hepsinin acısı katbekat çıkacak.
ENFLASYONDA PATLAMA OLABİLİR
Döviz ve faizdeki artış enflasyonu kimsenin tahmin edemeyeceği kadar yukarılara çıkaracak. Tüketici enflasyonu nisanda yüzde 10,8 oldu.
Bu verileri bile mumla arayabiliriz. 80 dolara gelen petrol fiyatları ve döviz artışı atom bombası gibi başımızda patlayacak.
Piyasa son iki haftada tamamen kontrolden çıktığı halde Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı gibi birinci dereceden adım atması lazım gelen müesseseler ortalıkta görünmüyorsa daha büyük bir kriz her an kapıyı çalabilir.
ABD ile Çin ticaret savaşında karşılıklı geri adım atma kararı alınca dolar endeksi 93 seviyesini aştı. ABD’nin 10 senelik tahvil faizi yüzde 3,15’e yükseldi ki bir dönem yüzde 3’e gelmesi mümkün değil’ yorumları yapılıyordu.
Euro/dolar paritesi 1,22 seviyesinden 1,15’e doğru serbest düşüşte.
AİLE ŞİRKETİ GİBİ DEVLET İDARE ETMEK
Dolar dünyada kıymetli hale gelirken enflasyon, faiz, cari açık, bütçe açığı ve döviz borçluluğu gibi en hassas başlıklarda sınıfta kalmış Türkiye için umuttan, krizden çıkıştan bahsetmek hayal tacirliğinden farksızdır.
Bunlar yetmezmiş gibi siyasî risk primi de yükseliyor. Adalet ve Kalkınma Partisi lideri (AKP) ve Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın tasavvur ettiği ekonomi modelinin ne serbest piyasa ile ne de bugüne kadar tecrübe edilmiş diğer modellerle alakası var.
Nevi şahsına münhasır bir ekonomi. ‘Aile şirketi gibi devlet idaresi’ eşittir Erdoğan piyasası…
Geçen hafta İngiltere seyahatinde sarfettiği, “Para politikasında aktif bir cumhurbaşkanı olacağım. Faiz düşerse enflasyon da düşer.” sözlerinin şokunu yabancılar hâlâ atlamadı.
Erdoğan piyasa ile inatlaşmaktan derin bir haz duyuyor. Beyanları ile fiilleri piyasa ile adeta dalga geçtiğini ispat ediyor.
BABACAN’DAN SONRA ŞİMŞEK DE TBMM’DE OLMAYACAK
21 Mayıs akşam saatlerinde Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) beyan edilen AKP milletvekilliği aday listesinde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın isimleri yoktu.
Kabinede ekonomiden anlayan iki isim kalmıştı, onlar da yeni dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) olmayacak.
Şimşek’in ve Ağbal’ın yeni hükûmet sisteminde Erdoğan tarafından bakan olarak atanabilme ihtimali teklifi kabul etmelerine bağlı.
TBMM’ye giremeyecek her iki isme Saray’da yer mi yok? Bin küsur oda dolmadı ki! Boş odalardan ikisi de Şimşek ve Ağbal’a tahsis edilir olur biter.
Yiğit Bulut ve Cemil Ertem ile uyumlu bir ekip olabilirlerse Erdoğan’ın başkanlığında gül gibi geçinir giderler. Şaka değil!
Erdoğan başkan seçilmesi ve TBMM’de ekseriyeti kaybetmemesi halinde tam da buna yakın bir ekonomi siyaseti takip edecek. Tek adamlığını piyasalara da kabul ettirmeye çalışacak.
Muhtemelen damadı Berat Albayrak TBMM’de kanuni düzenleme ayağını takip edecek, Saray’da topladığı isimlerle de, “Faizi indirin, falana para verin.” diyecek. Memleketi ‘aile şirketi gibi idare etmenin’ önünde bütün maniler aşılmış olacak
SERBEST PİYASANIN ÜZERİNE BETON DÖKÜLDÜ
Türkiye’yi takip eden yatırımcılar Ali Babacan’ın yokluğunda eksiği fazlası ile Mehmet Şimşek’e kulak veriyordu. Artık Şimşek’in o mevkide olup olmayacağı muğlak.
Böylece seçimi kazansa bile Erdoğan’ın kurallı bir serbest piyasaya rücu etme ihtimali tamamen ortadan kalkmıştır. Serbest piyasa üç yıldır defnediliyordu. Bugün itibarıyla üzerine beton döküldü.
İKTİSATÇI NAPIER: TÜRKİYE’Yİ BÜYÜK BİR KRİZ BEKLİYOR
Aynı gün İskoç iktisatçı ve finans tarihçisi Russell Napier’den Türkiye için ‘kral çıplak’ beyanatı geldi. İsviçre’nin en muteber gazetesi Neue Zürcher Zeitung’a verdiği mülakatta küresel piyasalarda 1980’lerin yeniden yaşanacağını ve Türkiye’yi büyük bir krizin beklediğini kaydetti. Napier, “Türkiye’nin iflası başladı.” dedi.
TL’deki kayıpların seçimlerden sonra daha da hızlanacağına dikkat çeten Napier, şirketlerin döviz borçlarını ödeyemeceğini söyledi.
Türk Telekom’un (OTAŞ) 4,5 milyar dolar döviz kredisini bankalara ödeyememesi artık Türkiye için mükerrer bir kriz haline geliyor. Türkiye bankaları da içine alabilecek bir borç girdabına kapıldı.
Türkiye bu yönü ile borç veren yerli ve yabancı bankaları da batırabilir. Erdoğan seçimi kazansa bile böyle bir tabloda devletin ‘müsadere’ anahtarı ile labirentten çıkmaya teşebbüs edebilir.
Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın dikkat çektiği ‘kambiyo kontrol rejimi’, bir başka ifadeyle bankalarda bulunan döviz hesaplarına el konulmasına kadar gidebilir işin sonu.
O KANUN DÖVİZ HESAPLARINA EL KOYMAK İÇİN Mİ DEĞİŞTİ?
Böyle bir niyet yoksa geçen hafta alelacele 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’da niçin değişiklik yapıldı?
Kanuna şu madde ilave edilmişti:
“Kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan mamul veya bunları muhtevi her nevi eşya ve kıymetlerin kambiyo, nukut, esham, tahvilat ve ticari senetlerle tediyeyi temine yarayan her türlü vasıta ve vesikaların alım satımı ile memleketten ihracı veya memlekete ithalinin tanzim ve tahdidine ve Türk parasının kıymetinin korunması zımnında kararlar almaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.”
AKP iktidarı mealen demek istiyor ki döviz, altın alış, satış ve transferine her nevi sınırlama getirebilir, hesaplara el konulabilir, belli bir kur üzerinden döviz fiyatı sabitlenebilir (sabit kur rejimi)
HATALAR KÜTÜPHANESİ’NİN BAŞ YAPITI: ERDOĞAN
İktisatçı ve finans tarihçisi Russell Napier 2014 senesinde ‘Hataların Kütüphanesi’ni kurmuştu. Şirketlerin yaptığı hataların kaça mal olduğu anlatan sayısız misal var o kütüphanede.
Erdoğan’ın hatalarının Türkiye’yi nasıl iflasa sürüklediğini ve 81 milyonun istikbalinin tek bir adamın hırsları ile nasıl karartıldığını da çok yakında o kütüphaneden okuyabiliriz.
Maruz kaldığımız planlı çöküşün hikâyesi Hatalar Kütüphanesi’nin baş yapıtlardan biri olacaktır.
(tr724)