Yolun Sonu Görünüyor!

Yorum | Naci Karadağ

Biliyorum başlığı görünce Erdoğan iktidarının gidişiyle ilgili bir şeyler yazacağımı düşündünüz ama maalesef yanıldınız.
Ünlü çizgi klasiği Watchmen’de üzerinde bir pankartla gezen kahraman vardır. Kötülük mutlaka cezalandırılmalıdır düsturuyla hareket eder ve hikaye boyunca ortalıkta dolanırken üzerinde “The end is Nigh” yani “Son Yakındır” yazılı pankart taşıyan kızıl saçlı Rorschach isimli kahramandır bu.

BBC önceki gün dakika dakika aktardığı ABD-Rusya restleşmesinde kullandığı görselde bu afişi tercih etti.
4 hasta ruhlu liderin aynı dönemde kendi halkları tarafından seçilmesi bir yönüyle ilahi kurgudan başka bir şey değil gibi. Dünya tarihine baktığımız zaman geçmiş iki dünya savaşında da aynı şekilde görüyoruz. Hitler, Musollini, Stalin gibi ruh hastaları nasıl büyük bir felaket yaşattıysa, Putin, Trump, Erdoğan ve hatta Kuzey Kore’nin manyağı dünyayı daha büyük bir felaketin eşiğine getirebilme ihtimali artık bir distopyadan ibaret değil.
Öyle ki, batıda en popüler olan kitap, Leicester Üniversitesi’nde ve İngiliz Uzay Ajansı’nda görev yapan Lewis Dartnell’in ‘The Knowledge, How To Rebuild Our World From Scratch – Bilgi, Dünyamızı Sıfırdan Nasıl Yeniden Kurarız’ isimli çalışması. Kitap bir anlamda felaket sonrası yaşama rehberi.

İnsanın aklına ister istemez Stanley Kubrick’in “Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb / Dr. Garipaşk veya: Nasıl Kaygılanmayı Bırakıp Bombayı Sevmeyi Öğrendim” isimli ilginç ve çarpıcı filmi geliyor. Film soğuk savaş üzerine muazzam bir kara mizah örneğidir.
Dünya hiç olmadığı kadar yolun sonuna yakın görünüyor sevgili dostlarım.
Bunu mizah unsuru olarak ya da “oh iyi oluyor” manasında söylemiyorum şüphesiz.
Başından beri şu kanaati hep taşıdım ben:
Hizmet Hareketi olarak daima küçük resme odaklanıp, kendi camiamızla ilgili neticeler ve hikmetler devşiriyoruz. Oysa yaşananlar gösteriyor ki, cemaatin başına gelenler büyük resmin sadece bir bölümü. Koca bir felaket külliyatının bir fasikülü, uzun bir musibet sürecinin sadece bir dilimi.
Cemaat’ten bir gazeteciye bu fikrimi söylediğimde her canı yanmış, kırgın ve kızgın hizmet ehli gibi “umurumda değil” türünden bir serzenişte bulunmuştu ama Hemşire Jackie’nin de dediği gibi “Galiba bu sefer durum çok ciddi!”
Türkü “Yolun sonu görünüyor” derken belki bambaşka anlamları kastediyordu ama güncel olaylara ve yaşadıklarımıza şahane uyuyor bu eser.
İnanmayan açıp dinlesin.
Aşağıdan yukarıdan, ne ağa ne efendi dinleyen, sayılı günleri tüketen bir finale doğru koşuyor dünya.
En ciddi otoriteler bile 3. Dünya Savaşı’nı artık ihtimal dahilinde görüyorlar.
Biliyorum; felaket tellalı gibi görünmek de hoşuma gitmiyor ama fikirlerimi de yazmak durumundayım.
Amerikan National Interest (NI) dergisini bilir misiniz?
Son derece ciddi ve önemli bir yayın organıdır. Aralık sayısında 2018 yılında 3. Dünya Savaşı’nın çıkabileceği 5 yeri listeledi dergi. Analizde Kuzey Kore ve Ukrayna’daki durumun yanı sıra Türkiye’nin sınırlarındaki muhtemel gelişmelerin de savaş riskini tetikleyebilecek unsurlar olarak görüldüğünü yazdı!
NI’in savunma ve ulusal güvenlik uzmanı Profesör Robert Farley’in analizine göre Ankara ve Moskova, 2015 yılındaki uçak krizinin ardından son bir yıl içinde belirgin şekilde birbirine yaklaşırken ABD ve Türkiye arasındaki ilişkiler geriledi. Türkiye’nin ABD ve AB’den uzaklaşmasını Rus S-400 füze savunma sistemleri alımının izlemesi, bölgesel güç dengelerinde ciddi bir değişikliğe yol açabilirdi. Nitekim öyle de oldu. Uzman akademisyen Türk dış işlerinin dengesiz reflekslerinden dolayı Türkiye sınırlarında öngörülmedik dalgalanmalar olabilir…
Aynı günlerde çok daha ilginç bir yazı çıktı ABD basınında. Ülkenin en itibarlı gazetelerinden olan San Francisco Chronicle, meşhur Pentagon Papers’ı basına sızdıran askerî uzman Daniel Ellsberg’in yazdığı ‘The Doomsday Machine’ isimli kitaptan yola çıkarak, 3. Dünya Savaşı’nın muhtemel nedenlerini ve sonuçlarını dair yaptığı bir değerlendirmeyi yayınladı.

Kevin Canfield imzalı habere göre, 3. Dünya Savaşı, kitle iletişimde kesintiler, medyadaki yalan haberler veya düşüncesiz bir emir sebebiyle çıkabilirdi. Örneğin, Washington veya Moskova’da terör saldırısı olduğuna dair bir yalan haber, nükleer savaşın patlak vermesi için yeterli olabilirdi!
Önde gelen devletlerin gereğinden fazla nükleer güce sahip olduğuna dikkat çeken Ellsberg, kapsamlı bir nükleer savaş başladıktan birkaç gün sonra milyonlarca insanın hayatını kaybedeceğini ve bunun insanlığın yok olmasına yol açabileceğini de vurguluyordu.
ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin kitle imha silahlarına yaklaşımının kendisini tedirgin ettiğini belirten askeri uzman şu ifadeleri kullanıyordu:
“ABD, kitle iletişim silahları ve nükleer bombalarla savaş kazandığına inanan dünyanın tek ülkesi. Biz, bunun meşru bulunduğuna inanan tek ülkeyiz. Silahlara yönelik bu yaklaşım çok tehlikeli.”
Öte yandan Ellsberg, kitabında 3. Dünya Savaşı’nı önlemek için bazı tavsiyelerde de bulunuyordu. Askeri uzmana göre ABD savaş ilan etmemeli ve nükleer silah kullanan ilk taraf olmamalı. Nükleer silahla şaka yapmak çok tehlikeli ve bu durum, sadece üçüncü dünya ülkelerinin ‘çılgın’ liderleri için geçerli değil!
Tüm bunlardan çok daha ilginci İngiliz The Times’de iki yıl önce yayınlanan bir analiz. Robert Boyes imzalı analizde Suriye’nin küresel güçleri savaşın içine çekebileceği belirtilerek “Üçüncü dünya savaşının bir ültimatom ritüeli olmadan gelebileceği” belirtildikten sonra, “Bunun yerine savaş yavaş yavaş, farklı güçlerin müttefiklerini korumak için krize dahil olmalarıyla başlayabilir. Suriye’nin kuzeyinde bu ana yaklaşılıyor” deniliyor.
Boyes, hayret verici bir şekilde Putin-Erdoğan ilişkisinin geleceğini görüyor adeta:
“Suriye’nin kuzeyi Kürtlerin eline geçerse, Türkiye’ye hasım bir devlet kurmak için güçlü bir konumda olacaklar. Bunun olmasını engellemek Türkler için o kadar önemli ki kara birliklerini gönderebilir ve NATO’yla Rus güçleri arasında bir savaş riski yaratabilirler. Peki, NATO, Türkiye’nin izinden gider mi? Hayır. Ama bir Rus savaş uçağı Türk hava sahasına girer ve bir hava savaşı başlarsa Ankara NATO’yu kolektif savunmaya çağırabilir. Ve büyük savaş daha yakınlaşır.”
İlginç değil mi?
Bitmedi…
Devam ediyor İngiliz gazeteci: “Türkiye’yi Kürtlere karşı askeri eyleme kışkırtmak Putin’in bir oyunu olabilir. Bu Kürtleri, Esad, İran ve Hizbullah’la birlikte Rusya ittifakına yönlendirecek. Bu durumda Batı, IŞİD’e karşı cephedeki tek etkili gücünden mahrum kalacak, denge Esad’ın lehine değişecek. Bu durum Batı’nın görüşünü değiştirmesine ve ABD’nin kara birlikleri göndermeye zorlanmasına neden olabilir. Bu durumda Türk-Kürt savaşı ABD-Rusya savaşına döner.”
Dikkatinizi çekerim, bu analizin yayınlandığı tarih Şubat 2016.
İki yıl önceden bugünü görürcesine yazmış Robert Boyes.
Sonrası ise daha karmaşık ve korkutucu:
“Sürpriz unsur, İncirlik’teki Suudi savaş uçağı gücü. Bu gücün, yaklaşmakta olan Halep savaşından ziyade Rakka için hazırlandığı anlaşılıyor. Kara birlikleri göndermekten söz eden Riyad’ın savaşa girişi bir dönüm noktası olabilir. Bu durumda – Ruslar bir Suudi savaş uçağını düşürür, İranlılar da pilotu ele geçirir- iki cephenin birleşmesi zor olmaz. Şiiler Sünnilere, Rusya NATO’ya karşı. Sonrasını kestirmek imkânsız.”
Yani elde meyve bıçağı ile süpürge sapından at yapıp Diriliş Ertuğrul ile gaza gelmeye benzemiyor gerçek savaş. Yüz milyondan fazla ölüden bahsediyor savaş simülasyonu uzmanları.
Bu kadar dengesiz siyasi liderin aynı döneme denk geldiği tarih dilimi pek azdır ve maalesef hep kanlı sayfalardan oluşmaktadır.
Allah masum ve mazlumları korusun demekten başka…
(TR724)