YORUM | BÜLENT KORUCU
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesindeki silahlı saldırıda, Dekan Yardımcısı Mikail Yalçın, Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu ve öğretim görevlileri Serdar Çağlak ile Yasir Armağan öldürüldü. Silahı ile birlikte suçüstü yakalanan zanlı Volkan Bayar’ın hikayesi ve etrafındaki ilişki ağı Türkiye’nin yakın tarihinin özeti gibi. Kurdu sürüye çoban yapmışlar anlayacağınız.
Volkan Bayar’ı tanımlayan cümleleri şöyle sıralayabiliriz:
Her şeyden önce yargı ve YÖK tarafından tescillenen muteber bir muhbir vatandaştır! 103 kişi ile mahkemelik olmuş. Yani Bayar en az bu kadar akademisyenin işini kaybetmesine ve birçoğunun gözaltına alınıp tutuklanmasına sebep olmuş. İhbarı öylesine bağlayıcı ki, berat edenler bile işe dönememiş.
Emniyet teşkilatı açısından güvenilir bir vatandaştır. Zira cinayeti işlediği silahı ruhsatlıdır ve ruhsatı emniyet müdürlükleri vermektedir. Şimdiki il müdürü, meşhur ‘FETÖ’ avcısı eski İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’in döneminde mi aldı ruhsatı bilmiyoruz. Ancak tehdit ettiği hocalar, emniyetin bütün kademelerine şikayette bulunup sonuç alamadıklarını açıkladı. Psikolojik, nörolojik ve fizyolojik olarak silah almaya engel hali bulunmadığına dair devlet ya da üniversite hastanesinden sağlık raporu getirmek zorunluluğu var. O halde Bayar, bir hastaneden aldığı kapı gibi raporu olan sağlam kafa ve sağlam vücutlu bireydir.
‘Yerli ve milli değerlere dayanan’ bir akademisyendir. Metin Feyzioğlu’nun tepki gösterdiği, barış isteme gafletine düşmüş(!) sözde akademisyenlerden değildir. AKP Genel Başkanı (cumhurbaşkanı) Erdoğan’ın diskur çektiği ‘terörle iltisaklı hocalar’dan olmadığı da ayan beyan ortada. Bunun başka delilleri de var. Bayar’ın iftiralarını anında işleme koyup, hakkındaki şikayetleri sümen altı eden Rektör Hasan Gönen’in tavrını bu minvalde sayabiliriz. 2009’da AKP’den Eskişehir Belediye Başkan adayı olup kazanamayan, rektörlük seçimlerinde ikinci olmasına rağmen atanan Gönen’in elbet bir bildiği olmalı. AKP’nin yan kuruluşu gibi çalışan Eğitim Bir Sen de Bayar’a hüsnü şahadette bulunanlardan. Kendi yayınlarında ona ‘Erdemli bireyler yetiştirme’ konusunda makale bile yazdırmışlar. Memur Sen’in neredeyse bütün kurucuları AKP’de siyasete atıldı, önceki başkanı Ahmet Gündoğdu hâlâ milletvekili ve mevcut başkan Ali Yalçın önümüzdeki seçimde Meclis’e göz kırpıyor. Onların ‘sözde ya da kripto’ akademisyenlerle ne işi olabilir!
Dekan Prof. Dr. Cemil Yücel, katil zanlısı Bayar’ı şöyle anlatıyor: “Akli dengesi yerinde değil, pek çok kişiyi şikayet eden ve korkulan bir insandı.” Bayar’ın öldürmek istediği kişilerden biri olan Dekan Yücel’in cümleleri ülkedeki yaşanılan cinnet halinin tasviri gibi olmuş. “Oluk oluk kan akıtacağını” miting yaparak açıklayan mafya lideri Sedat Peker’e dokunulmadığı ortamda, “Bu iş 24 mermiye bakar” diyen akademisyene göz yumulmasına şaşırıyor musunuz gerçekten? 110 binden fazla kayıp silahın bulunduğu bir memlekette adam üşenmemiş ruhsat almış, daha ne istiyorsunuz! Siz istediğiniz kadar ‘deli’ deyin; adamın akıllı olduğuna dair elinde raporu var. Ahlaki zaaflarından filan bahis açmayın, erdemli birey yetiştirme konusun uzman var karşınızda… Aynı makaleyi Eğitim Sen’in dergisinde yazsa işini kaybederdi. Aktifsen’in dergisinde yazsa üstüne en az 10 yıl hapis yerdi.
MUHBİRDEN VAZGEÇEMEMEK
Bayar’ın muhbirliğine halel gelsin istemezler, aksi halde cezaevlerini boşaltmaları gerekir. Zira çoğu tutuklu böyle adamların ihbarıyla yatıyor. NASA’da çalışan mühendis Serkan Gölge’yi ‘CIA’da çalışıyor’ diye ispiyonlayan köylüsünden de vazgeçmeleri gerekiyor. “Orgeneral Akın Öztürk’le Ankara’da darbe planı yapıp aynı masada yemek yedik” diyen gizli muhbir ‘Kuzgun’ mahkemede aksi ispatlanınca ‘pardon yanlış görmüşüm’ sözleriyle topu taca attı. Ona dönüp “Aynı masada yemek yediğin adamı Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapmış bir orgeneralle nasıl karıştırırsın asker?” sorusunu sormayan yargı Volkan Bayar’a niye sorsun!
15 Temmuz’dan dört gün sonra muhbirlik yapın diye talimat yayınlayan YÖK’ün döktüğü timsah gözyaşları hiç inandırıcı değil. Bayar hakkındaki şikayetleri hangi saiklerle, hangi gerekçelerle gözardı ettiklerini açıklamalarını istemek de anlamsız. Herkesin bildiği sırrı açıklayacaklarını beklemek hüsnü kuruntu olur. Bayar’ın ihbar ettiği akademisyenlerin elleri plastik kelepçeli, kollarında iki polisle tek sıra halinde yürütülürken çekilmiş fotoğraf ve görüntülerini kullanmayan gazete televizyon yok gibi. Merak eden baksın. Mağduriyetin yeniden yaşanmaması için paylaşmak istemiyorum. Başkaları değil, hiç olmazsa kendi mensupları o ucube ‘FETÖ’ suçlamasıyla yargılanan Hürriyet, Sözcü ve Cumhuriyet yöneticileri dönüp baksınlar. Eskişehirli akademisyenlerin gözaltı haberlerini kendi çalışanlarınınki gibi mi vermişler.
Değilse (ki değil) önce muhbir sonra katil olan Bayar’ın suçuna ortak olduklarını unutmasınlar. Bu özeleştiriyi yapacaklarına ihtimal veriyor muyum? Hayır. Ama bu soruyu bir gün cevaplamak zorunda kalacaklar, onu biliyorum.
(TR724)