Zoru Tercih Ettiler, Allah Kurtarsın

YORUM | TARIK TOROS

Ülkede;
-Aman başıma bir şey gelmesin,
-Maişetim kesilmesin,
-Aman idare edeyim,
-Neme lazım benim meselem değil,
-Gelene ağam, gidene paşam,
-Devletin vardır bir bildiği,
-Ne yapayım emir kuluyum,
-Onlar yolcu biz hancı,
-Hele şu hesabı bi görsünler,
-Dinsizin hakkından imansız gelir,
-Sadece işimi yapmak istiyorum,
-Taraf olmak zorunda değilim,
… diyenlerin acınası hallerini izliyoruz.
Zoru tercih ettiler. Allah kurtarsın.
***
Medya mahallesinin ciğerini bilirim.
Kast ettiğim sadece oradaki eski arkadaşlarım değil.
Sendika mahallesinde de durum bu…
Spor, sanat mahallesinde de durum bu.
***
Vatandaşın durumu da bu.
Üzülüyor insan, sonuçta kendi milletimiz, içinden çıktık:
-Devletin savcısından celp gelmişse,
-Ondan daha mı iyi bileceksin,
-Mutlaka karıştırmışsındır bir şeyler.
Ahmet amcanın, Ayşe teyzenin karakteri bu, ne yapacaksın!
***
Seçimde hile yasası geçti.
Muhalefet “Buna millet cevap verecek” diye bağırıyor.
Ne cevabı yahu!
Hem nasıl verecek cevap?
***
İnsan sinirleniyor.
Şurada haftada iki yazı yazmasam…
Cumaları Moonstar TV’de canlı analiz yapmasam…
Kapatıp çıkacağım ama tarihin ve kaderin biçtiği bir misyon var.
İçeride onca arkadaşımız dostumuz çile dolduruyor.
Dişimizi sıkıp okuyor, üzerine konuşuyoruz.
***
Yakın zamana kadar, evlenmek çoluk çoçuğa karışmak söz konusu olunca…
“Bu ülkeye çocuk dünyaya getirilmez” diyenlere dudak bükerdim.
Şimdi hak veriyorum.
***
Halen her şey normalmiş, hayat güllük gülistanlıkmış gibi yaşam sürenler var.
Umarım yarın…
Başlarını iki ellerinin arasına alıp…
Nerede hata yaptık, diye düşündüklerinde…
Bizim medyanın nasıl işgal edildiğini,
Koca gruba nasıl çöküldüğünü hatırlarlar.
Orayı zapteden kayyım, bize değil…
Esasen onlara atanmıştı.
“Bakın başınızın çaresine” diyen bir “anchorman” vardı.
Şimdi, “hukuk bitti” diye tweet’ler atıyor.
Günaydın dostum.
Günaydın.

***
“Bunlar darbe davalarında uydurdukları planlarla 15 Temmuz’da darbe yapmaya kalktı” diyen bir spiker vardı.
Önce sudan sebeple kapının önüne kondu.
Sonra…
“Kaçırılıp dövüldüğünü” iddia eden avukat kardeşi onu yanılttı.
Yazdığı, gazetesine yolladığı senaryo baştan sona yalan çıktı.
Eski darbe planları uydurma mıydı, değil miydi, bugün daha açık görüyoruz.
Nasıl iş başında olduklarını ve o planlardan daha kanlı bir operasyon yürüttüklerini, kendilerine Silivri kapılarında destek veren dostları da görüyor.
Seslerini çıkarmıyorlar, o ayrı.
Neyse…
Eline tutuşturulan resmi bültenlerle haber yapan…
Psikolojik harp merkezine iltisaklı konuklarla yön belirlemeye çalışan spikerler, sunucular…
Başlarına bastırılıp götürülen masumları müstehzi ifadelerle hafife alıp, kitlesel bir soykırımı meşru kılan yayınlara imza atıyordu.
Halen anlamamışlarsa, bir kere daha söyleyeyim:
Zoru tercih ettiniz, Allah kurtarsın!
***
Zaman hükmünü icra ediyor.
Çok beklemeye gerek de kalmayacak.
Herkes ve her kurum kendini bitirecek.
Hem de kendi mahallelerinde bitecek, dışlanacaklar.
Kaçınılmaz son bu.
Göreceğiz bunu, yaşayacağız.
***
İçeride on binlerce tutsak olmasa…
Esasen seyri de keyifli bu sürecin.
Gel gör ki:
Lokmalarımız, kursağımızda düğümleniyor.
Bahar fotoğrafı paylaşamıyoruz, hemen “hayat size güzel” kapağını yapıştırıyor takipçiler.
Boşuna söylemiyorum:
İçerideki son esir de hürriyetine kavuşsun, ötesi umurumda değil.
Gerçekten değil.
***
Koca ülke.
Bir yolunu bulur, çıkar bu cendereden.
Büyük devlet olur mu?
Yok, buna ihtimal vermiyorum.
Acımasız bir yorum değil bu.
Potansiyel yok, çünkü.
“Var” diyen, buyursun anlatsın.
Dinlerim.
(TR724)