Mahrem Pişkinlik

CEM MORA

Demek nihayet onlar da mahalledeki yangının farkına vardı. Üstelik, 8 Mart. Dünya Kadınlar Günü… Demek ki suskunluk orucuna bir gün de olsa ara verip iki çift kelam da biz edelim, dediler.

Kendilerini ‘İslamcı kadın yazar’ olarak nitelendiren, mağduriyetler üzerinden vicdan sömürüsü yapanlar aslında gerçek anlamıyla ne kadın, ne anne, ne yazar…

Yazısına “Mahremi Deşme Operasyonu” gibi bir başlık attığına göre, Fatma Barbarosoğlu sonunda dayanamadı, galiba hemcinslerine örnek olmak istedi. Öyle ya, sağır sultan bile duydu: Günlerdir onlarca kadın Mersin Emniyet Müdürlüğü’nde işkence altında yalan ifade vermeye zorlanıyor. Başörtüleri ‘kemer’ muamelesi yapılarak ellerinden alınıyor. Satmak, muhtaç durumdaki tutuklu ve hükümlülere yardım olarak vermek üzere evlerinde börek açan, sarma yapan kadınlar gözaltında tutuluyor. Kamuoyu baskısıyla mahkemeye çıkarılırken de basın ordusunun önünde kurulan ‘utanç podyumu’nda yürütülüyorlar. Yüzlerine yeterince ‘zoom’ yapılması için durduruluyorlar. Bütün bunlara “suikast yapacaklardı, telefonlarında Fethullah Gülen’in sürekli bir ‘metafizik gerilim’ halinde bulunulması gerektiğine dair talimatı var” gibi akıllara durgunluk veren bir gerekçe sunuluyor. (Anlaşılan Gülen’in ‘ruhunun heykelini dikmek’ mecazını duymamışlar. “Bir de dindarız diyorsunuz, dinimizde heykel yapmak yasak” saçmalığı da uzak ihtimal değil.)
Bütün bunları duymamış olsa da İslamcı kadın yazar herhalde Adıyaman’da haydutça girilen bir evde üniversite öğrencisi 9 genç kızın gözaltına alındığını, oturdukları çekyatların, yatak odalarının didik didik arandığını duydu, diye düşünüyorsunuz. “Mahremi Deşme Operasyonu” başlığını bunun için verdi galiba yazısına…
Fakat ne gezer! Yazarımız bir Dünya Emekçi Kadınlar Günü arefesinde ne hapishanelerdeki binlerce kadın siyasi tutuklu ve hükümlüden söz ediyor, ne evi basılanlardan, ne de hanesine pervasızca girilenlerden. Derdi ne olsa beğenirsiniz? Medyada sakız gibi çiğnenen, “Oğlu evlenemeyince komşusuna taktığı altını geri istedi” hikayesi.
Vay efendim nasıl olurmuş da iki aile içinde kalması gereken bir mesele bütün Türkiye’nin gündemine taşınabilirmiş. Bu sosyolojinin başlıca konularından biri olmalıymış. Bu bir mahremi deşme operasyonuymuş…
İslamcı kadın yazarların hassasiyet ortalamasını daha yüksek zannederdim, meğer yanılmışım. Bugün Vicdan Konvoyu’na muavinlik yapan Nihal Bengisu Karaca ya da Fatma Barbarosoğlu, diğerlerinden farklı değil…
Son birkaç yıllık süreç gösterdi ki, kendilerini ‘İslamcı kadın yazar’ olarak nitelendiren, mağduriyetler üzerinden vicdan sömürüsü yapanlar aslında gerçek anlamıyla ne kadın, ne anne, ne yazar… Bir zamanlar bir emirle yazdıkları kampanya sloganındaki gibi, kalpleri taş, vicdanları kabataş…
Türkiye’de OHAL uygulamaları ile birlikte on binlerce kadın işsiz kalırken, sayısız hayat karartılırken, kadınlar üstelik bebekleriyle birlikte hukuksuzca cezaevlerinde tutulurken duymayan, görmeyen bu ‘sözde kadınlar’dan bir grup şimdi İstanbul’dan Hatay’a vicdan konvoyu yapıyor.
Bir örnek ‘Royal Class’ Mercedes ve SETRA klimalı otobüslerle konvoy yapan kadınlar şöyle diyor: “Bizler dünyanın dört bir yanından kadınlar olarak Suriye hapishanelerinde tutulan kadınların serbest bırakılmaları için ‘vicdan konvoyu’nu yola çıkarıyoruz.”
IŞİD girdiği şehir ve kasabalarda kadınları köle gibi alıp satarken, demir kafeslere koyup sokaklarda gezdirirken kalplerinin mührü henüz açılmayan ‘kadınlar’dan söz ediyorum. İşte o kadınlar Mavi Marmara tazminatlarına bile göz diken iktidarın yeni bir “Bana mı sordular da yola çıktılar” zılgıtından korktukları için olsa gerek Beştepe ‘kervansarayı’na uğrayarak icazet de almışlar. AKP Genel Başkanı olarak Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Erdoğan, “Suriye’de Esed rejiminin hapishanelerinde hukuka aykırı şekilde tutulan ve her gün işkence edilen kadınların seslerini duyurmak” için düzenlenen bu ”Vicdan Konvoyu”nun temsilcilerini kabul etmiş.
Oraya kadar gitmişken 78 yaşındaki, hala Tarsus Cezaevi’nde tutulan Sise Ana’ya da belki uğrarlar dönüşte.
Kaçırılan ve 6 Aralık’tan beri kendisinden haber alınamayan Ümit Horzum’un çocuklarına ve eşine de belki geçmiş olsuna giderler Ankara’da.
Fatma Balcı 15 gün gözaltında kaldı ve tutuklandı. Eşi de 18 aydır tutuklu. Hem annesiz, hem babasız kalan 3 çocuğuna belki durumu izah edebilirler.
Gözaltında işkence ile öldürülen Gökhan öğretmene trolünden belediye başkanına kadar herkes ‘hainler mezarlığı’ adres göstermişti. Belki eşini ziyaret etmek, Konya’daki mezarına bir çiçek bırakmak isterler.
14 Aylık Akif bebeğin annesi Yeşim Aksu Çanakkale emniyetinde gözaltında. Akif’le birlikte 4 yaşındaki Salih Esad’a da teselli verirler mi dersiniz?
Büyüklerden cevap alamayınca mahallenin köpeğine, “Köpek annem nerede” diye soran Zeynep bebek 16 ay cezaevinde kaldı. Babası ifade vermiyor diye anne Semra Hanım’ı tekrar rehin olarak aldı savcılar, polisler. Belki Zeynep bebeği de ziyaret etmeyi düşünürler?
‘Mahremi deşme operasyonu’ işte o zaman başlamış olur.


KAYNAK: http://www.kronos.news/tr/mahrem-piskinlik/