HABER-YORUM | SEFER CAN
15 Temmuz şaibeli darbe girişiminden sonra 20 Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal rejimi ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın diktasını inşa süreci tamamlanıyor. Önceki gün çıkarılan 695 ve 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 29’a ulaşan KHK’lar demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları gibi kavramların tabutuna son çivileri çaktı. Aynı dönemde Meclis bu kadar kanun çıkarabildi mi? Takip etmedim. Zaten parlamento artık suya tirit konularda işletildiği için ancak Meclis, Başkanı İsmail Kahraman’ın süper lüks makam odasıyla filan gündeme gelebiliyor. CHP başta olmak üzere muhalefet milletvekilleri de zamanlarını sosyal medyada geçirerek maaşlarını hak etmeye çalışıyor!
YÜKSEK YARGI’DA ÜRKÜTÜCÜ DEĞİŞİKLİK
Yüksek yargıdaki değişiklikler ürkütücü. Yargıtay ve Danıştay’da 516 üyeden daire başkanları hariç tamamı kanunla görevden alınmış ve 15 Temmuz’dan on gün sonra yeniden atama yapılmıştı. Sayıları da ikisi birlikte 325’e düşürülmüştü. 696 sayılı KHK ile Danıştay’a 16, Yargıtay’a ise 100 yeni üye kadrosu ihdas edildi. Bu kadar kısa sürede yüksek yargının yapısıyla böyle radikal şekilde oynamanın tek gerekçesi var: yandaşlık düzeyini artırmak.
Yüksek yargıçlar ve ailelerinin sağlık harcamaları TBMM üyelerine eşitlenerek rüşvet de verilmiş oldu. Aynen 2016 Temmuz’undaki tasfiyede daire başkanlarını yerinde bırakırken yaptıkları gibi. Bu haklar Meclis tarafından kanunla sağlansa belki kabul edilebilir. Ancak doğrudan Erdoğan’ın cülus bahşişi niteliğinde olduğu için kararlarını artık ‘millet adına’ verdiklerini iddia etmek zor. Yüksek yargıyı ve doğal olarak bütün adliyeyi Saray’a bağlayan son ilmek de atılmış oldu.
Son KHK ile Yargıtay Kanunu 29. maddedeki “Yargıtay’a üye seçilebilmek için hakimlik savcılık mesleğinde 17 yıl çalışmış olmak şarttır” maddesi kaldırıldı. Genç yandaşlar daha fanatik ve cahil cesurluğunda. Onun için ağır cezaları tecrübesiz yeni yargıçlarla doldurdular. Yetmedi şimdi yüksek yargıyı da bu gözü kara acemiler teslim alacak.
‘KHK’ları denetleyemem’ kararıyla Erdoğan’ın önüne sınırsız yetki ve hareket alanı açan Anayasa Mahkemesi’ni unutmayalım. Taşeronun önde gideni onlar. HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğu hakkındaki bireysel başvuruyu reddettiler. Mustafa Balbay ve emsal kararları bilinen AYM, sadece hukukla değil yakın zamanda oluşturduğu içtihatlarla da uyumlu hareket etme kaygısı gütmüyor. Bu saatten sonra her şey mümkün!
YASA DIŞI FİİLİ DURUMLAR, AKLANIYOR
KHK ile tahliye kararlarına itirazın hukuksuz olduğu ve dolayısıyla medyatik linç kampanyası sonrasında yeniden tutuklananların mağduriyeti itiraf edildi. Tahliye kararlarına itiraz mümkün değildi, şimdi hukuki değil ama mümkün. Tahliye olduğu halde itirazla tekrar tutuklanan Ayşenur Parıldak, Büşra Erdal, İbrahim Balta gibi gazetecilerin ve ismini sayamadığımız onlarca kişi aylardır cezaevinde. Yeni KHK’nın 93. Maddesi tek başına adil yargılanma hakkının ihlali için yeterli delil.
695 sayılı KHK kapsamında çeşitli kurumlarda görev yapan 2766 personel kamudan ihraç edildi. Kamuoyu, KHK ihraçlarını olağan karşılayıp kanıksadığı için artık pek konuşulmuyor. Çok dikkat çekici bir ihraç varsa o gündem oluyor, bir de herkes kendi ölüsüne ağlıyor. Aynı ideolojik kampta yer alan insanların mağduriyetlerine haksız nazarıyla bakılırken diğer insanlar için “devletin elbet bir bildiği vardır” havasına bürünüyor. Açıkça söylenmese de sessiz onaylar bu kapıya çıkıyor.
Aynı çifte standart tutuklu elbisesi meselesinde de sırıtıyor. 15 Temmuz bağlantılı davalardan yargılananlar kayısı kurusu tulumlar giymeye zorlanacak. Aynı şekilde terör suçu atılı olanlar gri tulumların içine girmeye mecbur tutulacak. Yıllarca ABD’nin Guantanamo’daki uygulamasını eleştiren siyasal islamcılar şimdi bütün ülke hapishanelerini Guantanamo’ya çeviriyor. Pardon hepsini değil: tecavüz, hırsızlık, cinayet gibi suçlarla yargılanan veya hüküm giymiş olanlar bu uygulamadan muaf. Hırsızlık, yolsuzluk ve cinayet gibi suçlardan mahkum olanları açık cezaevine nakledip, diğerlerine yer açma uygulaması da 2022’ye kadar uzatıldı. ‘adi suçlulara’ bir müjde de bu. Tulum giyme zorunluluğuna konulan tepkiler Erdoğan’ın işinin niye kolay olduğunun özeti gibi. Murat Sabuncu ve Ahmet Şık için klavye başına geçenler Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan ya da Emre Soncan için iki harf basmayı gerekli görmedikçe bu devran sürer.
AKP’Lİ MİLİSLER TOPLANTI BASARSA…
Son KHK’ların en fazla konuşulan bölümü AKP milislerine getirilen yargılanmama imtiyazı. Söz konusu imtiyaz, 8 Kasım 2016 tarihli kararnamenin 37. maddesi ile devlet görevlilerine verilmişti: “15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.” Bu maddeye dayanarak işkenceciler hakkında yapılan suç duyuruları sonuçsuz kalıyor. Verilen takipsizlik kararları arşivlerde duruyor.
“Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın…” fıkrası eklenerek aynı hak sivillere de verildi. Zırh, sadece 15 Temmuz gecesi durumdan vazife çıkarıp köprüde askerleri linç edenlerle sınırlı da değil. ‘Devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması…’ İfadesi aynı şeyin her zaman yapılmasını mümkün kılıyor. Mesela insan hakları aktivistlerinin Büyükada’da yaptığı toplantı 15 Temmuz’un devamı olarak yargılanıyor. Bugünden sonra benzer bir toplantıyı AKP’li milislerin basmasının önü açıldı. Ya da Osman Kavala’yı Henry Barkey’le yemek yerken gören Halk Özel Harekat mensubu trol kafalı ne yapar dersiniz? İçişleri Bakanlığı’nın izniyle resmen örgütlenen HÖH, İran’daki benzer milis yapılanmaların işlevini görecek. KHK ile yapacakları kanun dışı eylemlerden dolayı dokunulmazlık zırhı kuşandılar.
Haydi biz de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu gibi sert tepkimizi göstererek yazıyı bitirelim: Böyle bir şey olabilir mi? Oldu bile…