ARMAN YAVUZ
Erol Olçok ve oğlunun otopsi raporu olduğu öne sürülen 2 belge var. Birine göre Olçok ve oğlu önden diğerine göre ise arkadan vuruldu. Ama çok önemli bir sorunun cevabı yok: “Olçok’u öldüren mermi çekirdeği nerede?”
Başlığı çok iddialı ve de subjektif bulabilirsiniz.
Ama bunu ben değil adli tıp biliminin kendisi söylüyor.
Nasıl mı? Önce bir-iki balistik bilgisi:
Ateşli silahlar ve bunlar neticesinde oluşan ölümler-yaralanmalar balistik adı verilen bilim dalının konusunu oluşturur. Ateşli silah ölümleri ve yaralanmalarında silahın dolayısıyla failin tespiti için şunlar aranır:
- Varsa mermi çekirdeği,
- El swapları,
- Mermi giriş-çıkış delikleri ve Traje (mermi yolu)
- Atış mesafesi.
Balistik incelemede özellikle birinci madde çok önemlidir. Eğer elde (tespiti imkansız kılacak derecede deforme olmamış) bir mermi çekirdeği varsa bu merminin çıktığı namlu pekala da tespit edilebilir. Çünkü her namlunun yiv-set düzeneği namludan çıkan çekirdek üzerinde bir iz bırakır. Ve bu izin tıpkı parmak izi gibi bir benzeri yoktur. Oysa ki diğer maddeler duruma göre değişkenlik gösterebilir.
Erol Olçok vakasını yukarıdaki altı maddeyi geriden başlatarak mercek altına alalım.
NEREDEN ATEŞ EDİLDİ?
Hem görgü tanıklarının ifadelerinden hem de video görüntülerinden anlaşıldığı kadarıyla Erol Olçok’un ölümüne sebep olan atış bir “uzak atış”. Olçok’un vurulduğu yer köprünün Anadolu – Avrupa istikametinde, gişelerin yaklaşık 150 metre gerisi.
Köprü güvenlik kameraları zaman bazlı eşleştirmesine göre Olçok’un vurulduğu anda ateş açanlar, Doğu Kulesi nöbetçi kulübesi önünde konuşlu askerler. Konuşlu askerlerin gişeye olan uzaklığı yaklaşık 100, Olçok’a olan uzaklıkları ise yaklaşık 250 metre.
Kamera görüntülerinden anlaşıldığı kadarıyla Olçok’un vurulduğu nokta ile atış yapılan noktanın krokisi ise kuvvetle muhtemel şöyle:
Vurulduğu sırada Olçok’un yanında duran Ramazan Demir’in ifadesi bu krokiyi doğrular nitelikte: “…toplu bir şekilde Erol Olçok ve oğlu ile beraber, fotoğraf çekerek ve sohbet ederek köprüye yürüyorduk… İlk etapta biber gazı sıkıldı bize. O sırada askerler ateş açmaya başladı bize. Erol bey o esnada oğlu ile beraber vuruldu…”
Bu ifadeden anladığımız: Erol Olçok, vurulduğu anda ayaktaydı ve köprünün Doğu Kulesi’ne doğru yürüyordu. Dolayısıyla yüzü (birkaç derecelik dikey eksen sapması olsa da) köprüye dönüktü.
ÖNDEN Mİ, ARKADAN MI VURULDU?
Bu noktada enteresan bir kafa karışıklığı mevcut. Karar Gazetesi 5 Ağustos günü manşetten verdiği haberde Erol Olçok’un sırtından vurulduğunu iddia etti: “Köprüde şehit olan Reklamcı Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok’un ise sırtlarından vurulduğu belirlendi. Olçok’un arka sağ omuz, oğlu Abdullah’ın ise arka sol omzundan giren birer mermiyle iç kanama sonucu şehit oldukları tespit edildi.”
Şehitler Köprüsü iddianamesinin kabulüne yönelik 10 Ağustos tarihli haberlerde de “sırtından vuruldu” argümanını destekleyici bilgiler yer aldı:
“Şehitlerin otopsi sonuçlarına da yer verilen iddianamede, Erol Olçok’ta, uzak atış bir ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasının tespit edildiği, bunun da öldürücü nitelikte olduğu (…) expertiz raporunda ise Erol Olçok’un arka sağ omuz bölgesinden vurulduğu, Abdullah Tayyip Olçok’un ise arka sol göğüs kaburga altından yara aldığı ifade edildi.”
Hem Karar gazetesinin haberinde, hem de iddianamenin kabulüne ilişkin havuz medyası haberlerinde çok önemli bir sorunun cevabı yok: “Olçok’u öldüren mermi çekirdeği nerede?” Öyle ya Erdoğan’ın en yakınındaki bir isim vuruluyor, faili belirleyecek en önemli unsur mermi çekirdeği haberlerde yer almıyor.
MERMİ ÇEKİRDEĞİ NEREDE?
Acaba o mermi vücudu delip geçmiş olabilir mi? Bu sorunun cevabını gazeteci Fatma Sibel Yüksek twitter hesabından 7 Ağustos tarihinde yaptığı bir paylaşım ile veriyor. Yüksek, bir kupür eşliğinde şu bilgiyi aktarıyor: “Erol Olçak’ın otopsi raporu elime geçti, etik bakımdan tümünü yayımlayamıyorum ama mermi arka omuzdan değil, ön sol omuzdan girmiş.”
Eğer Fatma Sibel Yüksek’in paylaştığı kupür doğru ise, Erol Olçok, havuz medyasındaki iddianın aksine sırtından değil de önden vuruldu. Ayrıca o mermi çekirdeği Olçok’un vücudunu delerek çıktı.
Anatomi sayfalarından edindiğimiz bilgiye göre, otopsi raporunda “sol omuz ön yüz aksiller bölge” olarak tabir edilen yer yaklaşık olarak sol omuzun gövdeyle birleştiği yer. “Saf infraskapuler bölge” olarak verilen yer ise yine yaklaşık olarak sağ kürek kemiğinin altı.
Raporun bu kısmından traje yani merminin vücutta izlediği yolu da az-çok anlıyoruz. Belli ki ve ne yazık ki o mermi Olçok’un kalbini de hasara uğratmış.
Aslında “Erol Olçok önden mi vuruldu, sırtından mı vuruldu?” sorusu haberimizin başlığını çok ilgilendirmiyor. Niye?
Havuz medyasında çıkan haberleri de baz alsak, Fatma Sibel Yüksek’in paylaşımını da baz alsak Erol Olçok’un göğüs seviyesinden vurulduğu anlaşılıyor.
Ama Olçok’un vücudunda bir çıkış deliği de varsa bu bize merminin geldiği yer konusunda az çok bir fikir sağlıyor. Nasıl mı?
SNIPER ŞEHİR EFSANESİ Mİ?
İki nokta arasındaki en kısa mesafeye “düz doğru” denir. bu haliyle giriş ve çıkış deliklerini iki nokta olarak baz alırsak, bu bize aynı güzergahta üçüncü bir noktanın pozisyonunu tahmin etmemize imkan kılar: Merminin çıkış yaptığı namluyu!
Yüksek’in paylaştığı otopsi raporundan anladığımız kadarıyla giriş ve çıkış delikleri arasında büyük bir açı yok. Yani Olçok’u öldüren mermi hemen hemen düz bir hat izlemiş. Trajede (mermi yolunda) kırıklar olmasına rağmen metalik cisim imajının olmaması, merminin vücuttan deforme olmadan ayrıldığına bir işaret…
Mermi giriş-çıkış açısı bu haliyle köprü kulesinin tepesinde konuşlu bir sniper ihtimalini boşa çıkartıyor. Çünkü kule tepesi ile (vurulduğu anda) Olçok’un arasındaki açı neredeyse 45 derecelik bir açı. Eğer Olçok, kulenin tepesindeki bir sniper tarafından vurulsaydı çıkış deliği, giriş deliğinden daha aşağıda olacaktı. Eğer Olçok, kule üzerindeki namluya 90 derece oluşturacak bir vücut şekliyle yürümüyor ise “sniper” konusu bir şehir efsanesi gibi duruyor. Öte yandan o kalabalığın arasında, o karanlıkta ve o mesafeden böyle bir keskin nişancı atışı çok da mümkün görünmüyor. Peki “sniper” konusu nasıl ve nereden çıktı? Amacı neydi? Takip yazımızda bu konuya da değineceğiz.
“Kurşun vücudu deldi geçti” savının üzerinden devam edelim…
Tabanca ile yapılan atışlarda genelde mermi çekirdeği vücutta kalır. Bunun sebebi hem tabanca mermisinin çekirdeğinin ucunun küt olması hem de tabanca mermisi hızının uzun namlulu silah mermisine oranla daha düşük olmasıdır.
Yine otopsi raporuna dönersek, Olçok’un vücudunda etrafında “kontüzyon alanı” (ezilme) olan tek bir mermi girişi var. Çok yüksek hızlı küçük mermilerde vakaların çoğunda giriş deliği küçük ve düzgündür. Mermi çekirdeği deriye 90 derecelik açıyla çarparsa, yara tipik olarak daire şeklindedir.
Yüksek’in paylaştığı otopsi raporuna yansıyan diğer bir bilgiye göre çıkış deliği daha büyük. Atış mesafesi yaklaşık 250 metre olmasına rağmen vücuda giren mermi daha büyük bir delik açarak vücudu terk etmiş. Buradan şu okumayı yapabiliriz: Mermi, kuvvetle muhtemel sivri uçlu ve yüksek hızlı bir mermi.
Köprü kamera görüntülerinden anladığımız kadarıyla böyle bir mermiyi atabilecek üç tür silah göze çarpıyor: Askerlerin elindeki HK33 ve G3 piyade tüfekleri ile tankın üzerine monteli MG3 makineli tüfek.
Bunlardan HK33’ün kullandığı merminin çapı 5.56 mm. Etkili menzili 400 metre. Yani 250 metrelik bir mesafade vücudu delip geçmesi mümkün. Şerit beslemeli MG3 ve şarjör beslemeli G3’ün kullandığı mühimmatın kalibresi ise 7.62 mm. MG3’ün etkili menzili 1200 metreye kadar ulaşıyor. G3’ün etkili menzili ise yine 400 metre. O mesafede delici özellik bu silahlar için de geçerli.
Böylece şu ana kadar ulaştığımız sonuçlar:
- Atış mesafesi yaklaşık olarak 250 metre. (Video görüntülerinden ve tanık ifadelerinden)
- Merminin izlediği yol vücuda neredeyse 90 derecelik bir açıyla isabet etmiş. (Havuz medyası haberlerinden ve otopsi raporundan)
- Vücudu delip geçtiği için mermi sivri uçlu, yüksek hızlı bir makineli tüfek mermisi. (Otopsi raporundan)
O MERMİ KİMİN SİLAHINDAN ÇIKTI?
Köprü kameralarından anladığımız kadarıyla askerler kalabalığı uzak tutmak için önce havaya uyarı atışı yapmış.
Ancak -belki korku, belki alınan emirler nedeniyle- o atışlar bir süre sonra direkt halkın üzerine yönelmiş. Örneğin aşağıdaki kamera görüntüsünde tankın üzerine monteli MG3’ten yapılan atış direkt halkın üzerine doğru 90 derecelik bir atış. Hakeza HK33 ya da G3 ile diz üstü atış yapan askerler de namlularını halkın üzerine doğrultmuş.
Erol Olçok’un hayatına mal olan mermi bu karelerdeki askerlerin silahlarından herhangi birisine ait olabilir. Ama hangisine?
Sırayla maddeleri inceliyorduk. Şüphesiz silah taşıyan tüm askerlerin el swabı (barut izi) alındı. Hadi hepsinde de barut izi çıktı diyelim. Yine de sorumuz cevaplanmış değil: “Erol Olçok’u vuran mermiyi kim sıktı?”
İşte bu noktada en sona bıraktığımız mermi çekirdeği maddesine geliyoruz.
Eğer Fatma Sibel Yüksek’in paylaştığı otopsi raporu doğru ise, Olçok’un hayatına mal olan o mermi vücudu delmiş ve geçmiş.
Yani ortada balistik incelemesi yapılabilecek bir çekirdek yok. Çekirdek olmayınca çekirdek üzerindeki yiv-set izi yok. İz olmayınca namlu yok. Namlu olmayınca silah yok. Silah olmayınca da fail yok…
Yani, o mermi çekirdeği bulunmadığı sürece,
Olçok’un katili de asla bulunamayacak.