Korkuyorlar… Haklılar… Çünkü Böyle Devam Etmeyeceği Çok Açık!

Korkuyorlar.. Şarkıdan, türküden, insan haklarını savunan 10 kişiden korkuyorlar. Belli etmemeye çalışıyorlar ama korkuları bedenlerini, zihinlerini hatta dillerini kemiriyor. Haklılar, çünkü bu şekilde devam edemeyecekleri çok açık.

AKP iktidarı en zor günlerini yaşıyor. Belli etmemeye çalışıyorlar ama korkuları bedenlerini, zihinlerini hatta dillerini kemiriyorlar.. Paranoyak oldular. Her şeyin kendileri için ölümcül bir tehdit olabileceğini düşünüyorlar.
Sezen Aksu klibinin bile…
Hatta buna inanıyor, başkalarını da inandırmaya çalışıyorlar.
Sezen’in klibinde “işaretler” varmış. Ne işaretleri? Ne işaretleri olacak subliminal darbe işaretleri!
Rejimin dedektif sunucusu şöyle demiş: “Aksu’nun apolet ve şapkaları rütbeli askerleri hatırlatıyor. Ayrıca Manifesto bildiri demek, bildiri muhtıra demek, muhtıra da darbeyi çağrıştırıyor. Şarkının adı ‘Muhtırayı’ anımsatıyor. Ne zaman klip çekilmiş, Mayıs’ta. Mayıs ne demek, Gezi o zamanlar yapılmıştı. Bir de Güz’den bahsediliyor. Sert geçecekmiş.”

Sezen Aksu, Erdoğan’ın iftar sofralarının vazgeçilmez şebeklerinden değil, Emine Hanım’a yaranmak için takla atanlardan hiç değil… Yeri geldiğinde sanatçıya özgü sorumluluğu ile bir iki laf da ediyor. Tabii ki bu da onu subliminalci ilan etmek için yeterli.
Durmadan “Tetikte olalım, yeni darbe gelebilir!” korkusu yayıyorlar.
Suçlar silsilesi üzerine kurulan CHP’nin, adaleti tam olarak kavramadan talep eden Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yürüyor. Yürüsün. Yürüyüş kötü bir şey değil. Düşünün bu basiretsiz adamdan bile korkuyorlar.
Yürüyüşünü yeni darbeye, yeni Gezi’ye uyarlamaya çalışıyorlar. Tüm HDP’lileri ve cemaatçileri kriminalleştirdikleri gibi, tüm muhaliflere de aynısını yapmak istiyorlar.
Geçen yılki darbe girişimini aydınlatmadan, yenisi ile korkutuyorlar…
Şarkıdan, türküden, Büyükada’da yan yana gelmiş 10 insan hakları savunucusundan, her şeyden korkuyorlar…
Haklılar, çünkü bu şekilde devam edemeyecekleri çok açık.
Kati Piri’nin yazdığı rapor, Avrupa Parlamentosu oylaması ile kabul edildi. Rapor, AB ile Türkiye arasında “uzatmalı, aldatmalı” devam ediyormuş gibi yapılan müzakerelerin askıya alınmasını öneriyor.
Adı üstünde öneri.
Avrupa Parlamentosu kararları her zaman tavsiye niteliğindedir. Bizim memleketimizdeki gibi “ağanın ağzından çıktı, o zaman kuraldır” gibi yorumlanmaz.
Sıkışınca patlatılan “Yok hükmünde” lafları boş anlayacağınız, adamlar gelir referandum sonucunu iptal ederiz, bu değişikliklere gidemezsiniz demiyorlar. Hafifi bir “hop” diyorlar, “bir daha düşünün” diyorlar…
Hoş, Sezen’in klibini anlamayan Piri’nin raporunu mu anlayacak!
Bu “tavsiye” daha önemli bir durumun göstergesi aslında, Türkiye’deki siyasi gidişat artık Avrupa için kesinlikle kabul edilebilir değil. Türkiye bu haliyle, referandum sayesinde kabul ettiği değişiklikler ile AB’nin hiç hoşuna gitmiyor.
Bu gerçek kuşkusuz AKP’nin umurunda değil. “Biz nerde yanlış yaptık” diye düşünecek halleri yok, çünkü bu adamlar açık bir “Avrupa karşıtı” siyaset güdüyor ve “yönetme biçimlerinin” demokratik dünyada onay görmeyeceğini biliyorlar.
Resmî düzeyde Avrupa düşmanlığı pompalayan bu hükümet diğer taraftan da “nişanı atanın” AB olmasını istiyor.
AB yüzüğü atsın, kendi de daha rahat başka kollara koşsun istiyor. Bağları koparmak asıl amaç, tüm tiyatro bunun için…
Geçen hafta Büyükada’da STK eğitimi sırasında kaçırılır gibi, toplu olarak insan hakları savunucuları gözaltına alınması, farklı karakollarda tutulması, ailelerini aramalarına izin verilmemesi, el konulan elektronik cihazlarla ilgili tutanak tutulmadan, insanların tüm yazışmalarının okunması da işte bundan.
Yapılan zulümler artık rövanş için değil. Gayet bilinçli yapılan bu saçmalıkların hedefleri var. Türkiye’yi yeni bir karanlığa sürüklenmek isteniyor…
Göz gözü görmeyen zifiri bu karanlıkta, her istenilen daha rahat yapılacak. İnsanlar karanlıktan korkacak, ışığı beklerken daha da sinecek.
Fakat, çağımızda hayali kurulan bu karanlığı yaratabilmek pek gerçekçi değil.
İyi olan şu ki, bu durumdan herkes haberdar. Dünyaya “Bunlar bize neler ediyorlar” diye artık anlatmaya gerek yok. En güzel örnek yandaş medyaya “Erdoğan’ın Alman gazeteciye verdiği ders” diye düşen röportaj.
Röportajın orijinali evlere şenlik. İmam-hatip münazara gösterisi gibi.
Erdoğan’ın cevapları, gazetecinin sorularına cevaptan ziyade demagojik saptırmalar içeriyor. Kendisi de saçmaladığının farkında herhalde ki arada bir “bunu yayınlayacaksın tamam mı, silmek yok” diye ayar veriyor.
Anlamıyor ki, tabii ki yazacak hepsini, böyle şans kaç gazeteciye nasip olur…
erdo
Yandaş medyada yayınlanan haberler, “yediği tokatlardan sonra bu dersten çok etkilenen batılı gazetecinin gözyaşları içinde Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman olacağı” izlenimini verse de, yabancı okur için Türkiye’deki insanların yaşadığı çaresizlik ve iktidarın korkunçluğu gözler önüne sürülmüş oluyor.
İçerdeki tehditkâr ve ukala çıkışlar, bir tarafa bırakacak olursak G20’den çekilen fotoğraf Türkiye’nin düştüğü uçurumu, Erdoğan’ın ilişkiler konusundaki başarısızlığını çok güzel bir özetidir.
Bu fotoğraf esasen, insanlara yabancı dilin önemini, eğitimsizliğin kalabalıklar arasında utanç kaynağı olabileceğini anlatması itibarı ile dil kursları tarafından tanıtım broşürlerinde de kullanılabilir…


Kaynak: http://www.kronos.news/tr/korkuyorlar-haklilar-cunku-boyle-devam-etmeyecegi-cok-acik/