[Adem Yavuz Arslan yazdı]
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden yaklaşık 1 yıl geçti.
Bugüne kadar darbe girişimine dair Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere 19 ilde toplam 40 dava açıldı.
Bu davalardaki toplam sanık sayısı 2 bin 64. Binlerce sayfa iddianame yazıldı, yargılamalar devam ediyor.
Söz konusu iddianamelerde Havuz Medyası’ndan tanıdık gelen fantastik suçlamalar, akla ziyan ifadeler var. Mesela Cemaat ‘yenilebilir kâğıtlarla haberleşiyor’muş, Gülen Cemaat yapılanmasını Zerdüştlük’ten esinlenmiş, ‘kutsal hoca payı’ diye bir şey varmış, ‘evlilik himmeti’ varmış, Cemaat borsa spekülasyonlarından büyük paralar kazanmış vs.
Normal şartlarda güler geçersiniz ama bunlar iddianameye ‘darbe delili’ olarak girince durup düşünmek gerekiyor.
Fakat gelmek istediğim yer başka.
Onlarca ayrı iddianamede her şey var fakat olması gereken en önemli şeyi göremedim: 15 Temmuz Darbe Planı.
DARBE PLANINI GÖREV VAR MI?
Tabikat için bile sayflar dolusu plan yapan askerlerin darbe gibi çok riskli bir eylemi plansız yapmaları mümkün değil.
Tabi ortada gerçek bir darbe girişimi varsa.
15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimine dair şu ana kadar yazılı bir plan bulunamadı. (Gerçi bu garabeti fark eden iktidar çevreleri -işte darbe planı- diye haberler yaptırdılar fakat o haberlerde sadece sıkıyönetim direktifi vardı)
Zaten yaşanan olaylara baktığınızda ortada bir darbe planının olmadığı görülebiliyor.
Çünkü bırakın askeri mantığı, sivillerin bile yapmayacağı tuhaflıklar yaşandı 15-16 Temmuz’da.
Genel olarak baktığınızda iyi planlanmış, senkronize edilmiş eylemlerden bahsetmek zor. Aksine kontrolsüz ve birbirini tetikleyen olaylar zinciri var.
Her şeyden önce darbenin başlangıç saati ve yeri absürdtü.
Yaz günü, herkesin sokaklarda olduğu bir saatte, içinde mühimmatı bile olmayan tanklarla Boğaz Köprüsü’nün bir şeridini trafiğe kapatarak -üstelik askeri okul öğrencileriyle- darbe yapamazsınız.
Marmaris bölümü yani Erdoğan’ın kaldığı otelden alınması girişimi (ki bu girişim bile darbenin aslında darbe olmadığının delili) hariç siyasilere yönelik bir adım atılmadı.
Başbakan ve bakanlar televizyonlara bağlandı. İnternet açıktı, televizyonlar yayınlarına devam etti vs.
Darbeye dair tuhaflıkları sıralamaya kalksak herhalde darbeci askerlerin sayısı kadar madde yazılabilir.
TSK’nın resmi açıklamasına göre darbeye katılım TSK’nın yüzde 1,5’u. Bir başka ifadeyle 8 bin 651 kişi. Çoğu da rütbesiz er ve askeri okul öğrencisi. 35 uçak ve 74 tank sokağa çıkmış. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları da darbecilerin arasında yok.
Komuta kademesinin içerisinde olmadığı birkaç bin askerle darbe yapamazsınız.
GERÇEK DARBE PLANI NASIL BİR ŞEY?
Eğer 15 Temmuz’da yaşanan garabeti anlamak istiyorsanız gerçek bir darbede neler olduğuna bakabilirsiniz.
Mesela 12 Eylül 1980’de yaşanan darbenin planına bakalım. ‘Bayrak Harekât Planı’ olarak da bilinen plan çok detaylı.
Hazırlığı aylar sürüyor, son aşamada 12 kopya yapılıp kuvvet komutanlıklarına kurye ile dağıtılıyor.
Darbede atılacak her adım planlı. Hatta hangi fırının açık kalacağından darbe günlerinde gazetecilere kimin akreditasyon kartı vereceğine kadar her şey kayıtlarda var.
DÖRT BAŞI MAMUR BİR PLAN: BALYOZ
Eğer ‘dört başı mamur’ bir darbe planı görmek istiyorsanız yakın tarihli Balyoz Harekât Planı’na bakabilirsiniz.
Her ne kadar siyasi irade Balyoz Darbe Planı’nı yargıya müdahale ederek boşa çıkartsa da işin uzmanları biliyor ki Balyoz dört dörtlük bir darbe planıydı. Bunu en iyi bilenlerden birisi de dönemin Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’du.
Hatırlanacağı gibi 10 Ocak 2010’da Taraf Gazetesi’nin manşetinde yer alan haberde dönemin birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın 2003 Mart’ında bir darbe planladığı ve bunu da ‘plan semineri’ adı altında kaydettiği bilgisi vardı.
Darbeye dair tüm detaylar internette mevcut. Hatta Youtube’da askerlerin kendi seslerinden planların tüm detaylarını dinleyebilirsiniz.
Hatta bence dinleyin ve gerçek bir darbenin neye benzediğini kendiniz görün.
Balyoz Planı’nda yer alan detaylara göre darbeciler cami bombalamak gibi provokasyonlar planlıyorlar.
‘Oda ısıtıldıktan’ sonra harekete geçiliyor.
Tutuklanacak 210 bin kişi tek tek belirlenmiş hatta stadyumlar toplama merkezi haline dönüştürülüyor. Kapatılacak medya organlarından derneklere kadar her şey var. (Bu açıdan 15 Temmuz değil ama 20 Temmuz karşı darbesinin çok iyi planlandığını söylemek mümkün…)
Tepeden tırnağa siyasilerin ve yerel yöneticilerin nasıl derdest edileceğinden yerlerine yapılacak atamalara, polisin etkisiz hale getirilmesinden açık tutulacak marketlerin listesine kadar her şey planda yer almış.
Dediğim gibi başta Çetin Doğan olmak üzere askerlerin kendi sesinden bir darbe nasıl planlanır merak ediyorsanız Youtube’da hepsi var.
15 TEMMUZ NEYE BENZİYOR?
Şu ana kadar 15 Temmuz’a dair 40’tan fazla dava açıldı ama hiçbir iddianamede ‘ darbe planı’ diye bir yazılı plan göremedik.
İddianamelere göre 15 Temmuz’u Cemaat planladı. Bu da gizli tanıklar ‘Kuzgun’ ve ‘Şapka’nın ifadelerine dayandırılıyor.
Akıncı İddianamesi’nde yer alan bilgilere göre gizli tanık ‘Kuzgun’ darbenin Adil Öksüz önderliğinde Ankara’da bir villada yapılan toplantıda planlandığını anlattı.
‘Kuzgun’ ve ‘Şapka’nın ifadelerine göre Adil Öksüz bir grup askerle darbeyi planladı ve planı onaylatmak için ABD’ye götürdü.
DARBECİLERİ TEŞHİS EDEMEYEN TANIK!
Bu arada gizli tanık Kuzgun’a dair bir notu da düşmek şart.
Çünkü ‘Cemaat darbesi’ tezinin en önemli dayanaklarından birisi bu ifade. 27 Nisan’da tanık olarak ifade veren Foça Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı Tugamiral Halil İbrahim Yıldız (gizli tanık Kuzgun) Ankara’da katıldığını iddia ettiği darbe toplantısına katılanları teşhis edemedi.
Düşünün, darbe toplantısına katıldığınızı iddia ediyorsunuz ama o toplantıda olduğu iddia edilen kişileri teşhis edemiyorsunuz. Normal şartlarda böyle bir durumda o dava çöker, tanığın tanıklığı düşerdi.
Darbe planına geri dönelim.
EĞER 15 TEMMUZ BİR CEMAAT DARBESİ İSE…
Bir an için Erdoğan’ın ‘resmi söylemi’ ni doğru kabul edelim. Yani diyelim ki, “15 Temmuz bir Cemaat darbesiydi ve Adil Öksüz tarafından planlandı”.
Eğer darbeyi Cemaat organize ediyorsa son rütuşları bu toplantıda yapması gerekirdi.
İddiaya göre o toplantıya katılan isimler şunlar; Kurmay Yarbay Turgay Sökmen, Kurmay Albay Bilal Akyüz, Kurmay Yarbay Mustafa Barış Avıalan, Tuggeneral Mehmet Partigöç, Tuggeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, Koramiral Ömer Faruk Harmancık ve Kurmay Albay Murat Koçyiğit.
Bu isimlerin o toplantıya katıldıkları şimdilik iddia.
Fakat varsayalım katıldılar. Bu kadro ile bir darbe yapabilir misiniz?
Genelkurmay Başkanı ya da Kuvvet Komutanlarının işin içinde olmadığı bir darbe planının başarı şansının olmadığını bilmek için asker olmaya gerek yok.
İddianamelere göre bu toplantı darbe planının son şeklinin verildiği toplantıydı.
Fakat hiçbir iddianamede bu isimlerin nasıl olup da Genelkurmay Karargâhı’nı kontrol altına aldığı, Orgeneral Akın Öztürk ve Orgeneral Âdem Huduti gibi isimleri harekete geçirebildiği bilgisi yer almıyor.
ZİNCİRİN HALKALARI BULUŞMUYOR
Hatta Adil Öksüz ile (ki Adil Öksüz’ün Akıncı Üssü’nde görüntüsü de yok) darbeci ekibin irtibatını gösteren bir delil de bulunmuyor. Adil Öksüz ve Akıncı Üssü’nde yakalandığı iddia edilen sivilleri çekip aldığınızda 15 Temmuz’la Cemaat arasındaki zincir de kopuyor.
Dahası Adil Öksüz’ün Cemaat adına darbeyi organize ettiğini varsayarsak şu soruya da cevap bulamıyoruz: peki TSK ve emniyette Cemaatçi olduğu iddiasıyla tasfiye edilip tutuklanan binlerce asker ve polis darbeye neden katılmadı?
Adil Öksüz, Cemaat adına hareket ediyorsa bu kişilerin her şeyden habersiz olmasını nasıl izah edeceğiz?
Kaldı ki İlker Başbuğ’dan Cem Küçük’e koyu Erdoğan destekçileri bile darbeye katılan herkesin Cemaatçi olmadığında hemfikir.
Peki, Cemaatçi olduğu iddia edilen isimleri bile darbeye katamayan Adil Öksüz nasıl oldu da Atatürkçü subayları darbeye ikna etti? Bu temas nerede ne zaman oldu?
EN KRİTİK HAMLE GARİPLİKLER MANZUMESİ
Başka hiçbir şey olmasa bile 15 Temmuz’un gerçek bir darbe olmadığının delili Marmaris’te yaşananlardır.
Zira bu tür bir darbenin en kritik hamlesi Erdoğan’ın alınmasıdır.
Peki, 15 Temmuz’da Erdoğan’ın alınması için ne tür bir plan yapılmış. Ortada bir plan olmadığı açık.
Çünkü iddianamelere göre darbe planının son şekli Adil Öksüz tarafından Ankara’da yapılan toplantılarda verildi ve ABD’ye götürülüp Gülen’e onaylatıldı.
Fakat gelin görün ki o tarihte Erdoğan’ın nerede olduğu bile belli değil.
Düşünün darbe planı yapıyorsunuz ama Erdoğan’ın nerede olduğunu bile bilmiyorsunuz!
Devam edelim.
Tuggeneral Gökhan Şahin Sönmezateş liderliğindeki timin İstanbul-Çiğli-Marmaris seyahatleri tuhaflıklar zinciri.
İddianamelerde yer alan detaylara ve Marmaris’te görülen davada ifade veren sanıkların ifadelerine göre Erdoğan’ı Marmaris’ten alacak timin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.
Düşünün, darbenin en kritik hamlesini yapacaksınız.
Erdoğan’ın nerede olduğunu bile bilmiyorsunuz. Tim 23.00 itibariyle bir araya geliyor fakat nereye gideceklerini bile bilmiyorlar.
Tam 3 saat Çiğli’de bekletiliyorlar. ‘Darbeyi yöneten üst akıl’ Erdoğan güvenli bir şekilde Marmaris’ten ayrılıncaya kadar timi oyalıyor.
İfadelere göre Erdoğan’ı alacak timin Çiğli’den hareket saati 02.14.
Başka bir ifadeyle Cumhurbaşkanının yerel gazetecilere yaptığı ve Marmaris’ten ayrılacağını söylediği açıklamadan 2 saat,
Erdoğan’ın Marmaris’ten ayrılmasından 1 saat ve uçağının Dalaman’dan kalkmasından 30 dk sonra hareket edebiliyorlar.
Sanıkları Marmaris’e yönlendiren irade Cumhurbaşkanının uçağı kalktıktan 30 dk sonra Çiğli’den havalanmalarını sağlamış. Marmaris’te yakıt bulamıyorlar.
Düşünün Erdoğan’ı almaya giden timin helikopterine yakıt bile bulamıyorlar.
Aynı saatlerde Akıncılar’dan kalktığı belirlenen F-16 uçağı Erdoğan’ın uçağı havada iken koruma görevi yapıp Erdoğan’ın uçağı Atatürk Havalimanı’na inince geri dönüyor.
TİM KUMPASIN İÇİNE ÇEKİLMİŞ
Özetle, Erdoğan’ın Marmaris’ten ayrıldığı bilindiği halde, Sönmezateş komutasındaki askerler kumpasın, tuzağın içine gönderildiler ve karşı darbe planının parçası olarak kullanıldılar.
Ayrıca Erdoğan’ı ‘almaya giden’ timin otelin yerini bile bilmediği, yoldan çevirdikleri Atilla Barbaros Teoman isimli vatandaşa oteli sorduklarını düşünürseniz ortada bir planın olmadığı daha iyi anlaşılabilir.
Daha önce ifade ettiğim gibi, darbe girişiminin Marmaris ayağında yaşananlar bile ortada bir darbe planı olmadığını gösteriyor.
Altını tekrar çizmek gerekir ki: TSK’daki her subay, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının içinde olmadığı bir darbenin başarı şansının olmadığını bilir. O yüzden darbe akşam değil gece 03.00’te de olsa başarısız olacaktı.
Bu arada o güne dair şu tuhaflığı da not edelim: İddia edilen darbe çoktan başlamış olmasına rağmen 22.15’te yayımlanan sıkıyönetim mesajında sıkıyönetimin başlangıç saati 03.30 olarak gösteriliyor.
Böyle bir hatayı yapmanın hiçbir izahı yok. Tabi başka türlü bir kumpas peşinde değilseniz.
Şimdi Adil Öksüz başkanlığında yapıldığı iddia edilen toplantıya dönelim.
CEMAAT BAŞARISIZ OLACAK BİR DARBEYE NEDEN KALKIŞSIN?
İktidarın resmi söylemini doğru varsaydığımızda şöyle bir açmaza düşüyoruz. Eğer bu bir Cemaat darbesiyle bu darbe planı nerede? Eğer ortada bir darbe planı olsaydı Erdoğan bunu basın toplantısı ile tüm dünyaya ilan eder, Gülen’in iadesi için Amerika’ya delil olarak gönderirdi.
Yaşananlar ortada planlı bir hareketin olmadığını gösteriyorken ‘Cemaatçi olduğu iddia edilen’ subaylar başarısız olacak bir eyleme neden giriştiler?
Adil Öksüz birkaç alt seviye subay ile darbeye kalkışamayacağına, yönetemeyeceğine göre 15 Temmuz’da yaşanan neydi?
Şahsen şu iki seçenek arasında gidip geliyorum:
Birincisi ve en güçlü ihtimal Adil Öksüz, MİT’in devşirdiği bir adamdı ve Cemaati darbeye bulaştırma misyonunu eda etmek için çalıştı. (Yaşananlar bu tezi güçlendiriyor.) Eldeki veriler Cemaatin gerçek bir darbe planına sahip olmadığını teyit ediyor.
Ikincisi, “Emir komuta içinde bir darbe planı var, siz de amirlerinizin talimatlarına uyun” diye pasif destek vermeyi düşünen, kendi başına hareket eden bir grup vardı.
Erdoğan’ın Cemaati yok etmek, OHAL ilanı ile rejimi değiştirmek ve kendisine ömür boyu dokunulmazlık kazanmak için kontrollü bir darbeye ihtiyacı vardı.
MİT üzerinden bu plan uygulamaya kondu.
Akar ve kuvvet komutanları TSK’nın içine ‘durumdan rahatsız oldukları’ mesajını yayıp darbe heveslilerinin ‘emir komuta içinde olduklarını düşünerek’ sokağa çıkmalarını sağladı. Plan zaten başarısızlığa kurgulandığı için darbe daha başlamadan çökertilmiş oldu.
(TR724)
Bugüne kadar darbe girişimine dair Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere 19 ilde toplam 40 dava açıldı.
Bu davalardaki toplam sanık sayısı 2 bin 64. Binlerce sayfa iddianame yazıldı, yargılamalar devam ediyor.
Söz konusu iddianamelerde Havuz Medyası’ndan tanıdık gelen fantastik suçlamalar, akla ziyan ifadeler var. Mesela Cemaat ‘yenilebilir kâğıtlarla haberleşiyor’muş, Gülen Cemaat yapılanmasını Zerdüştlük’ten esinlenmiş, ‘kutsal hoca payı’ diye bir şey varmış, ‘evlilik himmeti’ varmış, Cemaat borsa spekülasyonlarından büyük paralar kazanmış vs.
Normal şartlarda güler geçersiniz ama bunlar iddianameye ‘darbe delili’ olarak girince durup düşünmek gerekiyor.
Fakat gelmek istediğim yer başka.
Onlarca ayrı iddianamede her şey var fakat olması gereken en önemli şeyi göremedim: 15 Temmuz Darbe Planı.
DARBE PLANINI GÖREV VAR MI?
Tabikat için bile sayflar dolusu plan yapan askerlerin darbe gibi çok riskli bir eylemi plansız yapmaları mümkün değil.
Tabi ortada gerçek bir darbe girişimi varsa.
15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimine dair şu ana kadar yazılı bir plan bulunamadı. (Gerçi bu garabeti fark eden iktidar çevreleri -işte darbe planı- diye haberler yaptırdılar fakat o haberlerde sadece sıkıyönetim direktifi vardı)
Zaten yaşanan olaylara baktığınızda ortada bir darbe planının olmadığı görülebiliyor.
Çünkü bırakın askeri mantığı, sivillerin bile yapmayacağı tuhaflıklar yaşandı 15-16 Temmuz’da.
Genel olarak baktığınızda iyi planlanmış, senkronize edilmiş eylemlerden bahsetmek zor. Aksine kontrolsüz ve birbirini tetikleyen olaylar zinciri var.
Her şeyden önce darbenin başlangıç saati ve yeri absürdtü.
Yaz günü, herkesin sokaklarda olduğu bir saatte, içinde mühimmatı bile olmayan tanklarla Boğaz Köprüsü’nün bir şeridini trafiğe kapatarak -üstelik askeri okul öğrencileriyle- darbe yapamazsınız.
Marmaris bölümü yani Erdoğan’ın kaldığı otelden alınması girişimi (ki bu girişim bile darbenin aslında darbe olmadığının delili) hariç siyasilere yönelik bir adım atılmadı.
Başbakan ve bakanlar televizyonlara bağlandı. İnternet açıktı, televizyonlar yayınlarına devam etti vs.
Darbeye dair tuhaflıkları sıralamaya kalksak herhalde darbeci askerlerin sayısı kadar madde yazılabilir.
TSK’nın resmi açıklamasına göre darbeye katılım TSK’nın yüzde 1,5’u. Bir başka ifadeyle 8 bin 651 kişi. Çoğu da rütbesiz er ve askeri okul öğrencisi. 35 uçak ve 74 tank sokağa çıkmış. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları da darbecilerin arasında yok.
Komuta kademesinin içerisinde olmadığı birkaç bin askerle darbe yapamazsınız.
GERÇEK DARBE PLANI NASIL BİR ŞEY?
Eğer 15 Temmuz’da yaşanan garabeti anlamak istiyorsanız gerçek bir darbede neler olduğuna bakabilirsiniz.
Mesela 12 Eylül 1980’de yaşanan darbenin planına bakalım. ‘Bayrak Harekât Planı’ olarak da bilinen plan çok detaylı.
Hazırlığı aylar sürüyor, son aşamada 12 kopya yapılıp kuvvet komutanlıklarına kurye ile dağıtılıyor.
Darbede atılacak her adım planlı. Hatta hangi fırının açık kalacağından darbe günlerinde gazetecilere kimin akreditasyon kartı vereceğine kadar her şey kayıtlarda var.
DÖRT BAŞI MAMUR BİR PLAN: BALYOZ
Eğer ‘dört başı mamur’ bir darbe planı görmek istiyorsanız yakın tarihli Balyoz Harekât Planı’na bakabilirsiniz.
Her ne kadar siyasi irade Balyoz Darbe Planı’nı yargıya müdahale ederek boşa çıkartsa da işin uzmanları biliyor ki Balyoz dört dörtlük bir darbe planıydı. Bunu en iyi bilenlerden birisi de dönemin Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’du.
Hatırlanacağı gibi 10 Ocak 2010’da Taraf Gazetesi’nin manşetinde yer alan haberde dönemin birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın 2003 Mart’ında bir darbe planladığı ve bunu da ‘plan semineri’ adı altında kaydettiği bilgisi vardı.
Darbeye dair tüm detaylar internette mevcut. Hatta Youtube’da askerlerin kendi seslerinden planların tüm detaylarını dinleyebilirsiniz.
Hatta bence dinleyin ve gerçek bir darbenin neye benzediğini kendiniz görün.
Balyoz Planı’nda yer alan detaylara göre darbeciler cami bombalamak gibi provokasyonlar planlıyorlar.
‘Oda ısıtıldıktan’ sonra harekete geçiliyor.
Tutuklanacak 210 bin kişi tek tek belirlenmiş hatta stadyumlar toplama merkezi haline dönüştürülüyor. Kapatılacak medya organlarından derneklere kadar her şey var. (Bu açıdan 15 Temmuz değil ama 20 Temmuz karşı darbesinin çok iyi planlandığını söylemek mümkün…)
Tepeden tırnağa siyasilerin ve yerel yöneticilerin nasıl derdest edileceğinden yerlerine yapılacak atamalara, polisin etkisiz hale getirilmesinden açık tutulacak marketlerin listesine kadar her şey planda yer almış.
Dediğim gibi başta Çetin Doğan olmak üzere askerlerin kendi sesinden bir darbe nasıl planlanır merak ediyorsanız Youtube’da hepsi var.
15 TEMMUZ NEYE BENZİYOR?
Şu ana kadar 15 Temmuz’a dair 40’tan fazla dava açıldı ama hiçbir iddianamede ‘ darbe planı’ diye bir yazılı plan göremedik.
İddianamelere göre 15 Temmuz’u Cemaat planladı. Bu da gizli tanıklar ‘Kuzgun’ ve ‘Şapka’nın ifadelerine dayandırılıyor.
Akıncı İddianamesi’nde yer alan bilgilere göre gizli tanık ‘Kuzgun’ darbenin Adil Öksüz önderliğinde Ankara’da bir villada yapılan toplantıda planlandığını anlattı.
‘Kuzgun’ ve ‘Şapka’nın ifadelerine göre Adil Öksüz bir grup askerle darbeyi planladı ve planı onaylatmak için ABD’ye götürdü.
DARBECİLERİ TEŞHİS EDEMEYEN TANIK!
Bu arada gizli tanık Kuzgun’a dair bir notu da düşmek şart.
Çünkü ‘Cemaat darbesi’ tezinin en önemli dayanaklarından birisi bu ifade. 27 Nisan’da tanık olarak ifade veren Foça Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı Tugamiral Halil İbrahim Yıldız (gizli tanık Kuzgun) Ankara’da katıldığını iddia ettiği darbe toplantısına katılanları teşhis edemedi.
Düşünün, darbe toplantısına katıldığınızı iddia ediyorsunuz ama o toplantıda olduğu iddia edilen kişileri teşhis edemiyorsunuz. Normal şartlarda böyle bir durumda o dava çöker, tanığın tanıklığı düşerdi.
Darbe planına geri dönelim.
EĞER 15 TEMMUZ BİR CEMAAT DARBESİ İSE…
Bir an için Erdoğan’ın ‘resmi söylemi’ ni doğru kabul edelim. Yani diyelim ki, “15 Temmuz bir Cemaat darbesiydi ve Adil Öksüz tarafından planlandı”.
Eğer darbeyi Cemaat organize ediyorsa son rütuşları bu toplantıda yapması gerekirdi.
İddiaya göre o toplantıya katılan isimler şunlar; Kurmay Yarbay Turgay Sökmen, Kurmay Albay Bilal Akyüz, Kurmay Yarbay Mustafa Barış Avıalan, Tuggeneral Mehmet Partigöç, Tuggeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, Koramiral Ömer Faruk Harmancık ve Kurmay Albay Murat Koçyiğit.
Bu isimlerin o toplantıya katıldıkları şimdilik iddia.
Fakat varsayalım katıldılar. Bu kadro ile bir darbe yapabilir misiniz?
Genelkurmay Başkanı ya da Kuvvet Komutanlarının işin içinde olmadığı bir darbe planının başarı şansının olmadığını bilmek için asker olmaya gerek yok.
İddianamelere göre bu toplantı darbe planının son şeklinin verildiği toplantıydı.
Fakat hiçbir iddianamede bu isimlerin nasıl olup da Genelkurmay Karargâhı’nı kontrol altına aldığı, Orgeneral Akın Öztürk ve Orgeneral Âdem Huduti gibi isimleri harekete geçirebildiği bilgisi yer almıyor.
ZİNCİRİN HALKALARI BULUŞMUYOR
Hatta Adil Öksüz ile (ki Adil Öksüz’ün Akıncı Üssü’nde görüntüsü de yok) darbeci ekibin irtibatını gösteren bir delil de bulunmuyor. Adil Öksüz ve Akıncı Üssü’nde yakalandığı iddia edilen sivilleri çekip aldığınızda 15 Temmuz’la Cemaat arasındaki zincir de kopuyor.
Dahası Adil Öksüz’ün Cemaat adına darbeyi organize ettiğini varsayarsak şu soruya da cevap bulamıyoruz: peki TSK ve emniyette Cemaatçi olduğu iddiasıyla tasfiye edilip tutuklanan binlerce asker ve polis darbeye neden katılmadı?
Adil Öksüz, Cemaat adına hareket ediyorsa bu kişilerin her şeyden habersiz olmasını nasıl izah edeceğiz?
Kaldı ki İlker Başbuğ’dan Cem Küçük’e koyu Erdoğan destekçileri bile darbeye katılan herkesin Cemaatçi olmadığında hemfikir.
Peki, Cemaatçi olduğu iddia edilen isimleri bile darbeye katamayan Adil Öksüz nasıl oldu da Atatürkçü subayları darbeye ikna etti? Bu temas nerede ne zaman oldu?
EN KRİTİK HAMLE GARİPLİKLER MANZUMESİ
Başka hiçbir şey olmasa bile 15 Temmuz’un gerçek bir darbe olmadığının delili Marmaris’te yaşananlardır.
Zira bu tür bir darbenin en kritik hamlesi Erdoğan’ın alınmasıdır.
Peki, 15 Temmuz’da Erdoğan’ın alınması için ne tür bir plan yapılmış. Ortada bir plan olmadığı açık.
Çünkü iddianamelere göre darbe planının son şekli Adil Öksüz tarafından Ankara’da yapılan toplantılarda verildi ve ABD’ye götürülüp Gülen’e onaylatıldı.
Fakat gelin görün ki o tarihte Erdoğan’ın nerede olduğu bile belli değil.
Düşünün darbe planı yapıyorsunuz ama Erdoğan’ın nerede olduğunu bile bilmiyorsunuz!
Devam edelim.
Tuggeneral Gökhan Şahin Sönmezateş liderliğindeki timin İstanbul-Çiğli-Marmaris seyahatleri tuhaflıklar zinciri.
İddianamelerde yer alan detaylara ve Marmaris’te görülen davada ifade veren sanıkların ifadelerine göre Erdoğan’ı Marmaris’ten alacak timin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.
Düşünün, darbenin en kritik hamlesini yapacaksınız.
Erdoğan’ın nerede olduğunu bile bilmiyorsunuz. Tim 23.00 itibariyle bir araya geliyor fakat nereye gideceklerini bile bilmiyorlar.
Tam 3 saat Çiğli’de bekletiliyorlar. ‘Darbeyi yöneten üst akıl’ Erdoğan güvenli bir şekilde Marmaris’ten ayrılıncaya kadar timi oyalıyor.
İfadelere göre Erdoğan’ı alacak timin Çiğli’den hareket saati 02.14.
Başka bir ifadeyle Cumhurbaşkanının yerel gazetecilere yaptığı ve Marmaris’ten ayrılacağını söylediği açıklamadan 2 saat,
Erdoğan’ın Marmaris’ten ayrılmasından 1 saat ve uçağının Dalaman’dan kalkmasından 30 dk sonra hareket edebiliyorlar.
Sanıkları Marmaris’e yönlendiren irade Cumhurbaşkanının uçağı kalktıktan 30 dk sonra Çiğli’den havalanmalarını sağlamış. Marmaris’te yakıt bulamıyorlar.
Düşünün Erdoğan’ı almaya giden timin helikopterine yakıt bile bulamıyorlar.
Aynı saatlerde Akıncılar’dan kalktığı belirlenen F-16 uçağı Erdoğan’ın uçağı havada iken koruma görevi yapıp Erdoğan’ın uçağı Atatürk Havalimanı’na inince geri dönüyor.
TİM KUMPASIN İÇİNE ÇEKİLMİŞ
Özetle, Erdoğan’ın Marmaris’ten ayrıldığı bilindiği halde, Sönmezateş komutasındaki askerler kumpasın, tuzağın içine gönderildiler ve karşı darbe planının parçası olarak kullanıldılar.
Ayrıca Erdoğan’ı ‘almaya giden’ timin otelin yerini bile bilmediği, yoldan çevirdikleri Atilla Barbaros Teoman isimli vatandaşa oteli sorduklarını düşünürseniz ortada bir planın olmadığı daha iyi anlaşılabilir.
Daha önce ifade ettiğim gibi, darbe girişiminin Marmaris ayağında yaşananlar bile ortada bir darbe planı olmadığını gösteriyor.
Altını tekrar çizmek gerekir ki: TSK’daki her subay, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının içinde olmadığı bir darbenin başarı şansının olmadığını bilir. O yüzden darbe akşam değil gece 03.00’te de olsa başarısız olacaktı.
Bu arada o güne dair şu tuhaflığı da not edelim: İddia edilen darbe çoktan başlamış olmasına rağmen 22.15’te yayımlanan sıkıyönetim mesajında sıkıyönetimin başlangıç saati 03.30 olarak gösteriliyor.
Böyle bir hatayı yapmanın hiçbir izahı yok. Tabi başka türlü bir kumpas peşinde değilseniz.
Şimdi Adil Öksüz başkanlığında yapıldığı iddia edilen toplantıya dönelim.
CEMAAT BAŞARISIZ OLACAK BİR DARBEYE NEDEN KALKIŞSIN?
İktidarın resmi söylemini doğru varsaydığımızda şöyle bir açmaza düşüyoruz. Eğer bu bir Cemaat darbesiyle bu darbe planı nerede? Eğer ortada bir darbe planı olsaydı Erdoğan bunu basın toplantısı ile tüm dünyaya ilan eder, Gülen’in iadesi için Amerika’ya delil olarak gönderirdi.
Yaşananlar ortada planlı bir hareketin olmadığını gösteriyorken ‘Cemaatçi olduğu iddia edilen’ subaylar başarısız olacak bir eyleme neden giriştiler?
Adil Öksüz birkaç alt seviye subay ile darbeye kalkışamayacağına, yönetemeyeceğine göre 15 Temmuz’da yaşanan neydi?
Şahsen şu iki seçenek arasında gidip geliyorum:
Birincisi ve en güçlü ihtimal Adil Öksüz, MİT’in devşirdiği bir adamdı ve Cemaati darbeye bulaştırma misyonunu eda etmek için çalıştı. (Yaşananlar bu tezi güçlendiriyor.) Eldeki veriler Cemaatin gerçek bir darbe planına sahip olmadığını teyit ediyor.
Ikincisi, “Emir komuta içinde bir darbe planı var, siz de amirlerinizin talimatlarına uyun” diye pasif destek vermeyi düşünen, kendi başına hareket eden bir grup vardı.
Erdoğan’ın Cemaati yok etmek, OHAL ilanı ile rejimi değiştirmek ve kendisine ömür boyu dokunulmazlık kazanmak için kontrollü bir darbeye ihtiyacı vardı.
MİT üzerinden bu plan uygulamaya kondu.
Akar ve kuvvet komutanları TSK’nın içine ‘durumdan rahatsız oldukları’ mesajını yayıp darbe heveslilerinin ‘emir komuta içinde olduklarını düşünerek’ sokağa çıkmalarını sağladı. Plan zaten başarısızlığa kurgulandığı için darbe daha başlamadan çökertilmiş oldu.
(TR724)