Çatı Tepelerine Çöktü..

[ARİF EROĞLU]

15 Temmuz yalanı çökmüştür. Çatı davasında sanıkların verdiği ifadelerle iyice köşeye sıkışan Hulusi Akar: ‘Alınan tedbirlerle darbe öne çekildi ve akamete uğratıldı’ diyor.  Anlaşılan o ki; bütün kumpas tel tel dökülmeye başladı. Gelişmeler hiç de müfterilerin beklediği şekilde olmuyor. Kurulan kumpas açık bir şekilde ortaya çıktıkça, Erdoğan ve darbe kumpasçılarının etrafındaki çember daralıyor. Yandaş medya sus pus. Bu kadar önemli bir davaya neredeyse yer vermeyecekler.

Anlaşılan o ki; Türk ordusu tarihinin en büyük kumpasının içine çekildi. Ordu içindeki bazı insanlar sivillerle anlaşıp kendi ordusuna, kendi askerine tuzak kurdu. Neden mi? Toptan yok edilmesi için, yıllardır planları yapılan hizmet hareketine gönül veren insanların bir soykırımla ortadan kaldırılması için..

600 bin kişilik ordu, elinde binlerce tank, zırhlı araç, yüzlerce savaş uçağı olacak ancak 15 tankla, 13 uçakla, 1000 askerle darbeye kalkışacak. Hadi oldu ya 50 tane geri zekalı çıktı, 5-10 askerle koca TRT binasının basılması ne oluyor?.. 13 askerle 1750 korumanın olduğu AkSaray’a gidiyorlar ve hepsi de gittikleri yerde gözaltına alınıyor. Bunları buralara gönderen kim?
Erdoğan’ın 6 yaverinden 5’i sözüm ona darbeci, ama Erdoğan’ı almak için tatile çıkmasını beklemişler, gitmediği anlaşılan oteli de sora sora buluyorlar. Erdoğan, İstanbul’da havaalanında konuşma yaparken sözüm ona tim otel basıyor. Sözüm ona son teknolojiye sahip F-16’lar darbe yapmak için havalanmış, ama Erdoğan saatlerce havada uçağı ile dolaşıyor. Efkan Ala darbe gecesini anlatırken 5-6 televizyonda ve darbe komisyonunda saat 23:00 gibi Ankara’ya geldiğini korumaları tarafından darbe bilgisinin kendisine verildiğini ancak cumhurbaşkanı havada olduğu için kendisine ulaşamadığını anlatıyor. Ancak Anadolu Ajansı, Ala’nın ifadelerini verirken cumhurbaşkanının havada olduğu bilgisini sansürlüyor. İzleyin; internette tüm konuşmaları var.
Can veren insanların TV’lerde konuşan yakınları siyah bir minibüsten birilerinin halkın üzerine ateş açtığını anlatıyor. Siyah minibüste kim vardı? Halkı katleden insanlar kimdi? Öldürülen insanlara neden otopsi yapılmadı, balistik inceleme yapılmadı, kimin kurşunuyla vurulduğu anlaşılamayan 249 vatandaşın katili kim?
Bir tane siyasetçinin burnu kanamadı, ama biri gitti Meclis’i, diğeri de Saray’ın dış duvarını bombaladı. Beyler, askerin atacağı en küçük adım bile bir plan ve amaç doğrultusunda olur. Bu bir video oyunu değil; eğer bir darbe varsa ve darbecilerin meclisi bombalamak gibi bir planı varsa, bunun bir amacı da vardır. Peki bu amaç neydi? Yani saçmalıklar zinciri devam edip gidiyor. Sivil katliamı, bombalamalar, bazı yerlere baskın, TRT’de okunan bildiri, ‘Yurtta Sulh Konseyi’ vs.. her adımın bir plan dahilinde değil, sadece algı oluşturmaya yönelik yapıldığı çok net ortaya çıkıyor.
Hulusi Akar , başına silah dayandığını, ellerinin kelepçelendiğini ve boğazının sıkıldığını söylüyor. Ancak gerek tutuklu sanıklar, gerek tutuksuz sanıklar, gerekse kamera görüntülerinde Akar‘ın yanındaki askerlerle beraber elini kolunu sallayarak Genelkurmay’dan çıktığı, hatta durup unuttuğu şapkasını istediği görülüyor. Ayrıca Akıncılar Üssü’ndeki askerlerin de verdikleri ifadelerde “darbeci” denilen askerlerin Akar‘a “komutanım” diye hitap ettikleri ve Akar’la “Genelkurmay Başkanı’yla nasıl konuşulursa öyle konuştukları” belirtilmişti.
Akar, yazılı verdiği ifade ile, ihbar alınmasının akabinde MİT Müsteşarının, Cumhurbaşkanı’nı bilgilendirmek istediğini belirterek Tayyip Erdoğan’ın koruma müdürüyle telefonda görüştüğünü belirtti. Bu ifadeyle Erdoğan’ın ‘o gece MİT müsteşarına ulaşamadım, darbeyi eniştemden öğrendim, torunuma Kur’an öğretiyordum’ şeklindeki ifadelerinin hepsi yalanlanmış oldu. Akar’ın anlattığı senaryoya göre Erdoğan’ın durumdan saniye saniye haberdar olduğu anlaşılıyor.

Ne hukuk kaldı ne adalet. Koca bir ülkeyi karanlığın içine gömdüler. Artık Türkiye; mafyalar, çeteler, kumpaslar ülkesidir. Yazıklar olsun böyle düzene, yazıklar olsun bu düzenin şak şakçılarına ve göreceksiniz yazıklar olacak bu tezgaha ve zulme göz göre göre eyvallah edenlere…

Anlaşılan o ki; Türk ordusu tarihinin en büyük kumpasının içine çekildi. Ordu içindeki bazı insanlar sivillerle anlaşıp kendi ordusuna, kendi askerine tuzak kurdu. Neden mi? Toptan yok edilmesi için, yıllardır planları yapılan hizmet hareketine gönül veren insanların bir soykırımla ortadan kaldırılması için.
Önceden hazırlanmış listeler Hizmet hareketine gönül verdiği düşünülen insanlar, hükümetin pisliklerini görmezden gelmeyeceği düşünülen kişilerle birlikte darbeci yaftasıyla aynı torbaya kondu. İşlerinden edildi, hapsedildi, mallarına mülklerine el konuldu. Kocasını bulamadılar, eşini rehin aldılar. Babasını bulamadılar, evladını götürdüler. Yeni doğum yapmış kadınları daha bebesini eline almadan hastaneden gözaltına aldılar. Çocuğunu emziremeyen anaların sütleriyle doldu cezaevi lavaboları. Şüpheli ölümlerle 60 hayat söndü. Yüzbinlerce öğretmen, akademisyen, doktor, mühendis, asker, polis işlerinden edildi ve hayatları karartıldı.
Dünya bunu yedi mi? Hayır, yemedi. ABD, İngiltere, Avrupa Birliği, Almanya ve hatta NATO hazırladıkları raporlarla, kurumsal ve kişisel açıklamalarla darbe suçunun üzerine atılmak istendiği Hizmet hareketinin masum olduğunu net bir şekilde ifade ettiler. Ancak Hulusi Akar’ın açıklamaları sonrası bu tezgahın arkasında kimlerin olduğu da netleşmeye başladı. Öyle zannediyorum uluslararası alanda tezgahçıları çok zor günler bekliyor.
Ne hukuk kaldı ne adalet. Koca bir ülkeyi karanlığın içine gömdüler. Artık Türkiye; mafyalar, çeteler, kumpaslar ülkesidir. Yazıklar olsun böyle düzene, yazıklar olsun bu düzenin şak şakçılarına ve göreceksiniz yazıklar olacak bu tezgaha ve zulme göz göre göre eyvallah edenlere…