[Erhan Başyurt]
İktidar, baskı ve zulümlerini pervasızca artırıyor.
Yargı tamamen kontrol altına alınca artık delile de ihtiyaç duymuyorlar.
Suç işleyenleri istedikleri gibi koruyor ve masumlara istedikleri gibi kumpas kuruyorlar.
Siyasi talimata veya istihbarat fişlemesine göre gelişigüzel kamudan ihraç ediyorlar ve tutuklama yapıyorlar.
***
Giderek ‘’kontrollü darbe’’ olduğu daha da netleşen 15 Temmuz psikolojik ortamını kullanarak, önce OHAL sonra rejim değişikliğini gerçekleştirdiler.
Darbeyi tam 7 saat öncesinde MİT’in 14.30’da haber aldığı artık kesinleşti.
Niçin önlenmediği, niçin kuvvet komutanlarının bu ihbara rağmen düğüne gittiği, niçin halkı sokaklara dökerek kan döküldüğü henüz aydınlanmış değil.
Darbenin komuta kademesi ve planlayıcıları bile henüz ortaya çıkarılmış değil.
Ama hemşireden ana okulu öğretmenine, yeni doğum yapmış kadınlardan 70 yaş üstü yaşlılara kadar binlerce insan darbeden hapse atıldı…
‘Madem varlığına bu kadar inandınız’ deyip, Cumhuriyet ve Sözcü’ye bile ‘FETÖ’ operasyonu yapıyorlar.
***
Darbe sonrası bir yıl içinde 200 bin insan ekmeğinden edildi.
120 bin insan gözaltına alındı.
17 bini kadın 50 bin insan tutuklandı.
Ortada ne bir silah ne de bir şiddet eylem var. Ancak dünyanın en büyük ‘silahlı terör örgütü’ uydurmasına halkın bir kısmını da muhalefetin bir kısmını da inandırdılar.
***
Zulüm durmuyor. Kumpas durulmuyor.
Tamamı devlet denetiminde yasal faaliyetler olan Bank Asya’da hesap açılması, Kimse Yok Mu’ya kurban bağışlanması, kolejlere çocuğunu kaydetmesi, gazete abonesi olması, zekatından burs vermesi, bandrollü kitap bulundurulması ‘suç’ olarak gösteriliyor.
Hızlarını alamamışlar, Digiturk aboneliğini bırakmayı bile ‘silahlı terör örgütü suçu’ kapsamına sokmuşlar…
***
Şimdi 105 bin kişilik bir ByLock listesi hazırlamışlar.
Talimatı alan savcı ve hakimler, delile bakmıyor.
İstihbarat örgütünün sürekli değişim gösteren listesini, tutuklama için yeterli görüyor.
Oysa suçlananların çoğu bu programı duymamış bile…
Ortak wi-fi ağında olmaları, GSM firmasının ortak IP’sinde çakışmaları yeterli sayılmış.
ByLock denilen şey WhatsApp benzeri herkesin kullanımına açık bir şifreli sosyal iletişim programı.
İndirilmiş olsa bile suç değil. Suç varsa yazışmalar ortaya konularak ispat edilmek zorunda.
Adalet yok olunca, adil yargılanma ihtimali de kalmıyor.
Liste geliyor ve masum insanlar delile gerek duyulmaksızın talimatla tutuklanıyor.
***
Ankara’nın göbeğinde artık adam kaçırıyorlar.
42 gün işkence edip, kelepçeleyip polise teslim ediyorlar.
Türkiye’de 10’dan fazla kayıp insan vakası var…
Zulümleri artık sınırları aştı.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğüyle yönetilmeyen üçüncü dünya ülkelerinde insan kaçırıyorlar artık.
Malezya’da, Gürcistan’da, Myanmar’da para verip yalan beyanlarla kendi vatandaşlarını tutuklatıyor ve teslim almaya çalışıyorlar.
Geri kalmış Afrika ülkeleri ve İslam ülkelerine mali yardım ve rüşvet önerip, Türk okullarını kapattırıyor ya da el koymaya çalışıyorlar.
***
Bu karanlık gecenin nurlu sabahı elbet olacak.
Hukuksuzluklar, kumpaslar ve zulümler bir bir ortaya çıkacak.
Hesabını veremeyecekler…
Bugün bu zulümlere ve kumpaslara sessiz kalanlar veya destek verenler o gün geldiğinde geç kalan bir pişmanlık yaşayacaklar.
‘Kurunun yanında yaşın yandığını, sapla samanın karıştığını duymuştuk ama bizim tüm bu zulümlerden haberimiz yoktu’ diyecekler.
Vicdanlarını rahatlatmaya ve sizleri de ikna etmeye çalışacaklar…
Ve o kaçınılmaz gün geldiğinde sizden Hz. Yusuf’un kendisini kör kuyuda ölüme atan kardeşlerine dediğini gibi ‘Bugün size kınama yok!’ demeniz için gözlerinizin içine bakacaklar.
Ve sizler de bugün ne kadar kırgın olsanız da ‘akıbetin kaçınılmaz efendileri’ muttakilere yakışanı yapacaksınız…
(TR724)
Yargı tamamen kontrol altına alınca artık delile de ihtiyaç duymuyorlar.
Suç işleyenleri istedikleri gibi koruyor ve masumlara istedikleri gibi kumpas kuruyorlar.
Siyasi talimata veya istihbarat fişlemesine göre gelişigüzel kamudan ihraç ediyorlar ve tutuklama yapıyorlar.
***
Giderek ‘’kontrollü darbe’’ olduğu daha da netleşen 15 Temmuz psikolojik ortamını kullanarak, önce OHAL sonra rejim değişikliğini gerçekleştirdiler.
Darbeyi tam 7 saat öncesinde MİT’in 14.30’da haber aldığı artık kesinleşti.
Niçin önlenmediği, niçin kuvvet komutanlarının bu ihbara rağmen düğüne gittiği, niçin halkı sokaklara dökerek kan döküldüğü henüz aydınlanmış değil.
Darbenin komuta kademesi ve planlayıcıları bile henüz ortaya çıkarılmış değil.
Ama hemşireden ana okulu öğretmenine, yeni doğum yapmış kadınlardan 70 yaş üstü yaşlılara kadar binlerce insan darbeden hapse atıldı…
‘Madem varlığına bu kadar inandınız’ deyip, Cumhuriyet ve Sözcü’ye bile ‘FETÖ’ operasyonu yapıyorlar.
***
Darbe sonrası bir yıl içinde 200 bin insan ekmeğinden edildi.
120 bin insan gözaltına alındı.
17 bini kadın 50 bin insan tutuklandı.
Ortada ne bir silah ne de bir şiddet eylem var. Ancak dünyanın en büyük ‘silahlı terör örgütü’ uydurmasına halkın bir kısmını da muhalefetin bir kısmını da inandırdılar.
***
Zulüm durmuyor. Kumpas durulmuyor.
Tamamı devlet denetiminde yasal faaliyetler olan Bank Asya’da hesap açılması, Kimse Yok Mu’ya kurban bağışlanması, kolejlere çocuğunu kaydetmesi, gazete abonesi olması, zekatından burs vermesi, bandrollü kitap bulundurulması ‘suç’ olarak gösteriliyor.
Hızlarını alamamışlar, Digiturk aboneliğini bırakmayı bile ‘silahlı terör örgütü suçu’ kapsamına sokmuşlar…
***
Şimdi 105 bin kişilik bir ByLock listesi hazırlamışlar.
Talimatı alan savcı ve hakimler, delile bakmıyor.
İstihbarat örgütünün sürekli değişim gösteren listesini, tutuklama için yeterli görüyor.
Oysa suçlananların çoğu bu programı duymamış bile…
Ortak wi-fi ağında olmaları, GSM firmasının ortak IP’sinde çakışmaları yeterli sayılmış.
ByLock denilen şey WhatsApp benzeri herkesin kullanımına açık bir şifreli sosyal iletişim programı.
İndirilmiş olsa bile suç değil. Suç varsa yazışmalar ortaya konularak ispat edilmek zorunda.
Adalet yok olunca, adil yargılanma ihtimali de kalmıyor.
Liste geliyor ve masum insanlar delile gerek duyulmaksızın talimatla tutuklanıyor.
***
Ankara’nın göbeğinde artık adam kaçırıyorlar.
42 gün işkence edip, kelepçeleyip polise teslim ediyorlar.
Türkiye’de 10’dan fazla kayıp insan vakası var…
Zulümleri artık sınırları aştı.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğüyle yönetilmeyen üçüncü dünya ülkelerinde insan kaçırıyorlar artık.
Malezya’da, Gürcistan’da, Myanmar’da para verip yalan beyanlarla kendi vatandaşlarını tutuklatıyor ve teslim almaya çalışıyorlar.
Geri kalmış Afrika ülkeleri ve İslam ülkelerine mali yardım ve rüşvet önerip, Türk okullarını kapattırıyor ya da el koymaya çalışıyorlar.
***
Bu karanlık gecenin nurlu sabahı elbet olacak.
Hukuksuzluklar, kumpaslar ve zulümler bir bir ortaya çıkacak.
Hesabını veremeyecekler…
Bugün bu zulümlere ve kumpaslara sessiz kalanlar veya destek verenler o gün geldiğinde geç kalan bir pişmanlık yaşayacaklar.
‘Kurunun yanında yaşın yandığını, sapla samanın karıştığını duymuştuk ama bizim tüm bu zulümlerden haberimiz yoktu’ diyecekler.
Vicdanlarını rahatlatmaya ve sizleri de ikna etmeye çalışacaklar…
Ve o kaçınılmaz gün geldiğinde sizden Hz. Yusuf’un kendisini kör kuyuda ölüme atan kardeşlerine dediğini gibi ‘Bugün size kınama yok!’ demeniz için gözlerinizin içine bakacaklar.
Ve sizler de bugün ne kadar kırgın olsanız da ‘akıbetin kaçınılmaz efendileri’ muttakilere yakışanı yapacaksınız…
(TR724)