[Analiz: Semih Ardıç]
Oğlu Burak’ın gemileri suâl edildiğinde Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Gemi var, gemicik var” cevabını verdiği tarihin üzerinden 13 sene geçti. Gemicikler gemiye, gemiler tankere, nihayetinde tankerler filoya inkılap oldu. Erdoğan’ın mahdumu Bilal, ağabeyi Burak’tan nice sene sonra denizciliğe merak salsa da boynuz kulağı geçti. Birkaç ay evvel 5 gemiyi 75 milyon dolara sattı. Filoda kaç gemi olduğu bilinmediğinden satışı müteakip kaç geminin daha Ceyhan’dan İsrail’in Hayfa ve Aşdod limanlarına seyrüsefer yaptığı meçhul.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nde (AKP) denizcilik tutkusu Erdoğan ailesiyle mahdut kalmadı. Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam’ın gemicikle başladığı armatörlük serüveni Hollanda’nın Roterdam Limanı’na ayak basması ile adeta boyut değiştirdi. Erkam Yıldırım’ın gemicikleri de en az Erdoğanların gemileri kadar büyüdü, serpildi.
YILDIRIM AİLESİ HOLLANDA’DA GAYRİMENKUL ZENGİNİ
Berat Albayrak’ın Dubai, Malta ve İsveç üzerinden kara para akladığı iddiaları cevapsız kalırken şimdi de Başbakan Binali Yıldırım’ın ailesinin Hollanda ve Malta’da tuttuğu dudak uçuklatan servetinin ayrıntıları gün yüzünü çıkıyor. Üçü Malta, sekizi Hollanda gemi siciline kayıtlı olmak üzere en az 11 kargo gemisi calib-i dikkat bir filo. İlaveten Hollanda’da yedi gayrimenkulden müteşekkil 140 milyon Euro tutarından bir servetten bahsediliyor.
www.theblacksea.eu adresinde Zeynep Sentek ile Craig Shaw’ın müşterek hazırladığı haberde Erkam Yıldırım’ın kargo gemilerinden biri olan ‘City’nin Antiller’de kurulu ve gerçek sahibi gizlenen offshore şirketi üzerine kayıtlı olduğu belirtiliyor. Haberde bilgiler çok sayıda belge ve resmî rapora istinat edilmiş.
HEPSİNİ NAKİT ÖDEYEREK ALMIŞLAR
European Investigative Collaborations’ın (EIC) Malta Files projesi kapsamında Yıldırım ailesinin serveti üzerine yaptığı araştırmaya da atıf yapılıyor. The Black Sea, ailenin gemilerin ekseriyetini ve Hollanda’da yedi adet gayrimenkulü banka kredisi kullanmadan, nakit olarak satın aldığını da ispat etmiş. Paranın bolluğuna bakın ki hepsini peşin almışlar. Paravan şirketler için Hollanda ve Malta’nın tercih edilmesi tesadüfî değil. Her iki adreste offshore olarak bilinen esnek vergi yasaları sayesinde denizcilik sektörüne ciddi avantajlar sunuluyor. Bahsedilen adreslerde şirketlerin sahipleri sathi bir bakışla tespit edilemez. Matruşka oyuncaklardan ilham alınarak kuruluyor her yeni şirket.
BİR SİYASETÇİ 140 MİLYAR EURO SERVETİ NASIL KAZANIR?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) milletvekillerinin sorularına cevap vermeyen Yıldırım’ın CNN Türk haber kanalında Cüneyt Özdemir’e işlerini çocuklarına devrettiğini belirtmiş, ancak aile şirketlerinin ne kadar para kazandığı ya da kaç gemisi olduğuna dair yorum yapmaktan imtina etmişti. The Black Sea haklı olarak şu suâle cevap arıyor: “Bir politikacının ailesi on yıl gibi bir süre içinde 140 milyon Euro’luk bir malvarlığını nasıl edinir?”
Binali Bey’in Ulaştırma Bakanı olduğu günlerde armatörlere “Gemilere niye Türk bayrağı çekmiyorsunuz?” siteminde bulunurken diğer yanda Yıldırım ailesinin Türkiye’de vergi ödememek için Malta’da offshore şirketi kurmuş olması iki yüzlülük değil de nedir! Amca Yılmaz Erence, aileye yakınlığıyla bilinen armatör Salih Zeki Çakır, Erdoğan’ın belediye başkanlığı günlerinden danışmanı Ahmet Ergün ile eski milletvekili ve hâkim Abbas Gökçe’nin isimleri geçiyor Malta’da kurulan Tulip Maritime Limited şirketinde.
ESAS PATRON ERKAM YILDIRIM
Şirketin idaresi kâğıt üzerinde 9 Haziran 2016’da (Binali Yıldırım başbakan atandıktan iki hafta sonra) Yıldırım’ın yeğeni Süleyman Vural’a devrediliyor. Bahse konu şirket Rory Malta Limited MV Shark, Nova Ponza Limited MV Ponza, Nova Warrior Limited ise MV Frezya S isimli gemilerin sahibi. Ancak bu offshore şirketin gerçek sahibi Malta sicil kayıt belgelerine bakınca anlaşılıyor: South Seas namına evrakları bizzat Erkam Yıldırım imzalıyor. Yine Erkam Yıldırım’ın Hollanda’da sahip olduğu Castillo Real Estate BV şirketi üzerine kayıtlı toplam altı emlâk ve Yıldırım’ın üzerine kayıtlı bir ev bulunuyor.
Siyasetle bir irtibatları olmasaydı Erdoğan ve Yıldırım ailelerini sadece vergi ödememek üzere offshore şirketleri kurdukları için tenkit edebilirdik. Savcılar vergi kaçırmak ve kara para aklamak suçlarına dair bir tahkikat açardı, Maliye de vergi kaybını tespit eder fazlasıyla tahsil ederdi. Ne kadar manidar ki bugün (24 Mayıs 2017) İspanya’da açıklanan bir karar, hukuk devleti bahsinde ne kadar hazin halde olduğumuzu teyit etti.
İSPANYA PANAMA’DA GEÇEN MESSİ’Yİ AFFETMEDİ
Geçen sene Panama Belgeleri’nde (Panama Papers) babası ile ismi geçen Barcelona’nın Arjantinli futbolcusu Messi’ye verilen 21 ay hapis cezasının temyiz safahatı bitti. Messi, kaçırdığı tespit edilen 21 milyon Euro vergiyi mahkeme bitmeden ödediği halde ceza almaktan kurtulamadı. Neyse ki İspanya kanunlarına göre iki senenin altında cezalarda hapse girilmiyor. Akse takdirde futbol dehası Messi kariyerinin zirvesinde futbolu bırakacak ve demir parmaklıkların ardında gün sayacaktı. Messi’nin babası da aynı suçtan 15 ay hapis cezası aldı.
Panama Belgeleri’nde Türkiye’den de onlarca isim geçti. Ne savcılık ne de Maliye tahkikat açtı. Mehmet Cengiz, Mustafa Latif Topbaş, Remzi Gür, Ahmet Çalık ve Fettah Tamince gibi isimlerin müşterek tarafı Erdoğan’a yakın olmalarıydı. İspanya hukuk neyi icap ettiriyorsa onu yaptı ve Messi’ye hesap sordu. AKP iktidarı, milletin hakkı olan vergiden çalanlara gelince ise üç maymunu oynadı.
17/25 ARALIK ve İZMİR LİMAN SORUŞTURMALARI KAPATILMIŞTI
Bizzat en tepedekilerin çocukları ve akrabalarının yer aldığı dosyaları açmaya kim cesaret edebilir ki? 17/25 Aralık 2013’te yolsuzluk ve rüşvetin hesabını sormaya cesaret edenlerin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Yine aynı şekilde 9 Ocak 2014’te İzmir Limanı’nda rüşvet havuzu kuranları suçüstü yakalayan savcı ve polislerin hayatı hercümerç edildi. O kadar delil ve tapeye rağmen İmbat Dalgası’nın hâlâ iddianamesi yazılmadı. Hükûmete darbe yapmakla itham edilen polislerin muhakemesinde ise ‘darbeye dair tek delil bulunamadı.
Polisler yeminlerine sadık kalmanın bedelini öderken soruşturmada bacanağının da ismi geçen Binali Yıldırım adeta Erdoğan tarafından taltif edildi, bakanlıktan Başbakanlığa terfi ettirildi. O dosya kapatılmasaydı Yıldırım ailesinin The Black Sea’de yayımlanan ve kaynağı meçhul servetinin nasıl temin edildiği bütün teferruatı ile ortaya çıkarılacaktı.
17/25 Aralık’ın en mühim maznunlarından Reza Zarrab’ı mahkemeden kaçırmakla dosyayı kapattığını zannedenler aynı taktiği bütün yolsuzluk davalarını şamil hale getirmişti. Zarrab ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, Amerika’da demir parmaklıkların ardında. Türkiye’nin yapamadığını Amerika yapıyor.
ÇEKİRGE BİR SIÇRAR, İKİ SIÇRAR…
AKP, liman soruşturmasına da müdahale etmişti. O günlerde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bizzat telefonla İzmir başsavcısını arayıp yürüyen bir adlî tahkikata müdahale etmesi Binali Bey’in servetinin tespit edilmesine mani oldu.
Amma velakin hakikatin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu olduğunu unutanlar, offshore hesaplarının bile örtbas etmeye iktifa etmeyeceği kadar fazla para transferinin bir yerlerde radara takılacağını da hesaba katmamış. Pervasızlık ya da cahil cesaretiyle hareket etmenin de bir bedeli var. Çekirgenin akibeti yakalanmaktır.
Görüldüğü üzere Türkiye bizzat Hazine’nin emanet edildiği kimselerin eliyle soyuluyor. Memlekette hür medya namına ne varsa yağmalandığı için bütün bu organize soygunun haberlerini de Türkiye haricinden alabiliyoruz.
15 TEMMUZ’UN YOLSUZLUĞA BAKAN YANI
15 Temmuz 2016’da sahnelenen darbe tiyatrosunu Erdoğan, “Bu bize Allah’ın lütfu.” sözleri ile tasvir etmişti. Akim kalmaya mahkûm darbe teşebbüsünün nelerin üzerine kalın bir örtü serdiği günden güne berraklaşıyor. Son bir senede gemicikler, gemiler, tankerler, çil çil altınlar, katar katar gelen paralar sorgulanıyor mu?
Hal-i hazırda Erdoğan’ı, ailesini, yakınındaki işadamlarını haklı sebeplerle tenkit etmek bile terör örgütü üyesi, vatan haini ve darbeci olmakla eşdeğer sayılmıyor mu? Zorlandıkları her işi 15 Temmuz sayesinde kolayca yapabiliyorlar.
Erdoğan bazen içindekini tutamıyor, ağzından kaçırıyor.
Nasıldı o söz: Gemi var, gemicik var.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nde (AKP) denizcilik tutkusu Erdoğan ailesiyle mahdut kalmadı. Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam’ın gemicikle başladığı armatörlük serüveni Hollanda’nın Roterdam Limanı’na ayak basması ile adeta boyut değiştirdi. Erkam Yıldırım’ın gemicikleri de en az Erdoğanların gemileri kadar büyüdü, serpildi.
YILDIRIM AİLESİ HOLLANDA’DA GAYRİMENKUL ZENGİNİ
Berat Albayrak’ın Dubai, Malta ve İsveç üzerinden kara para akladığı iddiaları cevapsız kalırken şimdi de Başbakan Binali Yıldırım’ın ailesinin Hollanda ve Malta’da tuttuğu dudak uçuklatan servetinin ayrıntıları gün yüzünü çıkıyor. Üçü Malta, sekizi Hollanda gemi siciline kayıtlı olmak üzere en az 11 kargo gemisi calib-i dikkat bir filo. İlaveten Hollanda’da yedi gayrimenkulden müteşekkil 140 milyon Euro tutarından bir servetten bahsediliyor.
www.theblacksea.eu adresinde Zeynep Sentek ile Craig Shaw’ın müşterek hazırladığı haberde Erkam Yıldırım’ın kargo gemilerinden biri olan ‘City’nin Antiller’de kurulu ve gerçek sahibi gizlenen offshore şirketi üzerine kayıtlı olduğu belirtiliyor. Haberde bilgiler çok sayıda belge ve resmî rapora istinat edilmiş.
HEPSİNİ NAKİT ÖDEYEREK ALMIŞLAR
European Investigative Collaborations’ın (EIC) Malta Files projesi kapsamında Yıldırım ailesinin serveti üzerine yaptığı araştırmaya da atıf yapılıyor. The Black Sea, ailenin gemilerin ekseriyetini ve Hollanda’da yedi adet gayrimenkulü banka kredisi kullanmadan, nakit olarak satın aldığını da ispat etmiş. Paranın bolluğuna bakın ki hepsini peşin almışlar. Paravan şirketler için Hollanda ve Malta’nın tercih edilmesi tesadüfî değil. Her iki adreste offshore olarak bilinen esnek vergi yasaları sayesinde denizcilik sektörüne ciddi avantajlar sunuluyor. Bahsedilen adreslerde şirketlerin sahipleri sathi bir bakışla tespit edilemez. Matruşka oyuncaklardan ilham alınarak kuruluyor her yeni şirket.
BİR SİYASETÇİ 140 MİLYAR EURO SERVETİ NASIL KAZANIR?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) milletvekillerinin sorularına cevap vermeyen Yıldırım’ın CNN Türk haber kanalında Cüneyt Özdemir’e işlerini çocuklarına devrettiğini belirtmiş, ancak aile şirketlerinin ne kadar para kazandığı ya da kaç gemisi olduğuna dair yorum yapmaktan imtina etmişti. The Black Sea haklı olarak şu suâle cevap arıyor: “Bir politikacının ailesi on yıl gibi bir süre içinde 140 milyon Euro’luk bir malvarlığını nasıl edinir?”
Binali Bey’in Ulaştırma Bakanı olduğu günlerde armatörlere “Gemilere niye Türk bayrağı çekmiyorsunuz?” siteminde bulunurken diğer yanda Yıldırım ailesinin Türkiye’de vergi ödememek için Malta’da offshore şirketi kurmuş olması iki yüzlülük değil de nedir! Amca Yılmaz Erence, aileye yakınlığıyla bilinen armatör Salih Zeki Çakır, Erdoğan’ın belediye başkanlığı günlerinden danışmanı Ahmet Ergün ile eski milletvekili ve hâkim Abbas Gökçe’nin isimleri geçiyor Malta’da kurulan Tulip Maritime Limited şirketinde.
ESAS PATRON ERKAM YILDIRIM
Şirketin idaresi kâğıt üzerinde 9 Haziran 2016’da (Binali Yıldırım başbakan atandıktan iki hafta sonra) Yıldırım’ın yeğeni Süleyman Vural’a devrediliyor. Bahse konu şirket Rory Malta Limited MV Shark, Nova Ponza Limited MV Ponza, Nova Warrior Limited ise MV Frezya S isimli gemilerin sahibi. Ancak bu offshore şirketin gerçek sahibi Malta sicil kayıt belgelerine bakınca anlaşılıyor: South Seas namına evrakları bizzat Erkam Yıldırım imzalıyor. Yine Erkam Yıldırım’ın Hollanda’da sahip olduğu Castillo Real Estate BV şirketi üzerine kayıtlı toplam altı emlâk ve Yıldırım’ın üzerine kayıtlı bir ev bulunuyor.
Siyasetle bir irtibatları olmasaydı Erdoğan ve Yıldırım ailelerini sadece vergi ödememek üzere offshore şirketleri kurdukları için tenkit edebilirdik. Savcılar vergi kaçırmak ve kara para aklamak suçlarına dair bir tahkikat açardı, Maliye de vergi kaybını tespit eder fazlasıyla tahsil ederdi. Ne kadar manidar ki bugün (24 Mayıs 2017) İspanya’da açıklanan bir karar, hukuk devleti bahsinde ne kadar hazin halde olduğumuzu teyit etti.
İSPANYA PANAMA’DA GEÇEN MESSİ’Yİ AFFETMEDİ
Geçen sene Panama Belgeleri’nde (Panama Papers) babası ile ismi geçen Barcelona’nın Arjantinli futbolcusu Messi’ye verilen 21 ay hapis cezasının temyiz safahatı bitti. Messi, kaçırdığı tespit edilen 21 milyon Euro vergiyi mahkeme bitmeden ödediği halde ceza almaktan kurtulamadı. Neyse ki İspanya kanunlarına göre iki senenin altında cezalarda hapse girilmiyor. Akse takdirde futbol dehası Messi kariyerinin zirvesinde futbolu bırakacak ve demir parmaklıkların ardında gün sayacaktı. Messi’nin babası da aynı suçtan 15 ay hapis cezası aldı.
Panama Belgeleri’nde Türkiye’den de onlarca isim geçti. Ne savcılık ne de Maliye tahkikat açtı. Mehmet Cengiz, Mustafa Latif Topbaş, Remzi Gür, Ahmet Çalık ve Fettah Tamince gibi isimlerin müşterek tarafı Erdoğan’a yakın olmalarıydı. İspanya hukuk neyi icap ettiriyorsa onu yaptı ve Messi’ye hesap sordu. AKP iktidarı, milletin hakkı olan vergiden çalanlara gelince ise üç maymunu oynadı.
17/25 ARALIK ve İZMİR LİMAN SORUŞTURMALARI KAPATILMIŞTI
Bizzat en tepedekilerin çocukları ve akrabalarının yer aldığı dosyaları açmaya kim cesaret edebilir ki? 17/25 Aralık 2013’te yolsuzluk ve rüşvetin hesabını sormaya cesaret edenlerin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Yine aynı şekilde 9 Ocak 2014’te İzmir Limanı’nda rüşvet havuzu kuranları suçüstü yakalayan savcı ve polislerin hayatı hercümerç edildi. O kadar delil ve tapeye rağmen İmbat Dalgası’nın hâlâ iddianamesi yazılmadı. Hükûmete darbe yapmakla itham edilen polislerin muhakemesinde ise ‘darbeye dair tek delil bulunamadı.
Polisler yeminlerine sadık kalmanın bedelini öderken soruşturmada bacanağının da ismi geçen Binali Yıldırım adeta Erdoğan tarafından taltif edildi, bakanlıktan Başbakanlığa terfi ettirildi. O dosya kapatılmasaydı Yıldırım ailesinin The Black Sea’de yayımlanan ve kaynağı meçhul servetinin nasıl temin edildiği bütün teferruatı ile ortaya çıkarılacaktı.
17/25 Aralık’ın en mühim maznunlarından Reza Zarrab’ı mahkemeden kaçırmakla dosyayı kapattığını zannedenler aynı taktiği bütün yolsuzluk davalarını şamil hale getirmişti. Zarrab ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, Amerika’da demir parmaklıkların ardında. Türkiye’nin yapamadığını Amerika yapıyor.
ÇEKİRGE BİR SIÇRAR, İKİ SIÇRAR…
AKP, liman soruşturmasına da müdahale etmişti. O günlerde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bizzat telefonla İzmir başsavcısını arayıp yürüyen bir adlî tahkikata müdahale etmesi Binali Bey’in servetinin tespit edilmesine mani oldu.
Amma velakin hakikatin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu olduğunu unutanlar, offshore hesaplarının bile örtbas etmeye iktifa etmeyeceği kadar fazla para transferinin bir yerlerde radara takılacağını da hesaba katmamış. Pervasızlık ya da cahil cesaretiyle hareket etmenin de bir bedeli var. Çekirgenin akibeti yakalanmaktır.
Görüldüğü üzere Türkiye bizzat Hazine’nin emanet edildiği kimselerin eliyle soyuluyor. Memlekette hür medya namına ne varsa yağmalandığı için bütün bu organize soygunun haberlerini de Türkiye haricinden alabiliyoruz.
15 TEMMUZ’UN YOLSUZLUĞA BAKAN YANI
15 Temmuz 2016’da sahnelenen darbe tiyatrosunu Erdoğan, “Bu bize Allah’ın lütfu.” sözleri ile tasvir etmişti. Akim kalmaya mahkûm darbe teşebbüsünün nelerin üzerine kalın bir örtü serdiği günden güne berraklaşıyor. Son bir senede gemicikler, gemiler, tankerler, çil çil altınlar, katar katar gelen paralar sorgulanıyor mu?
Hal-i hazırda Erdoğan’ı, ailesini, yakınındaki işadamlarını haklı sebeplerle tenkit etmek bile terör örgütü üyesi, vatan haini ve darbeci olmakla eşdeğer sayılmıyor mu? Zorlandıkları her işi 15 Temmuz sayesinde kolayca yapabiliyorlar.
Erdoğan bazen içindekini tutamıyor, ağzından kaçırıyor.
Nasıldı o söz: Gemi var, gemicik var.