Bm’nin ‘Evet’ Kazanırsa Türkiye Daha da Karanlık Olacak Endişesi!

Birleşmiş Milletler’den (BM) Ankara’ya referanduma sayılı günler kala ikinci deklarasyon geldi. BM’nin Cenevre ofisindeki haklar konusundaki dört uzmanı, bir bildiri yayımlayarak Türkiye’deki OHAL uygulamalarını ve artan insan hakları ihlallerini eleştirdi.
BM deklarasyonunda “134 bin kamu görevlisinin, bir örgüte üye olduğu iddiasıyla, tazminat veya telafi hakkı olmaksızın atıldı. Yaklaşık bin kadar okul ve 15 kadar üniversite kararname ile kapatıldı. 200 kadar medya kurumunun kapatılması sadece binlerce gazeteciyi işsiz bırakmadı aynı zamanda referandum sürecinde bilgilendiren bir tartışmayı da yok etti.” denildi.
Deklarasyonda referandumda oylanacak anayasa değişikliğinde cumhurbaşkanına tek başına olağanüstü hal ilan etme yetkisi verildiği de belirtilerek “Temmuz 2016’dan bu yana yayınlanan KHK’lerin düzensiz ve toplu şekilde yapıldığı göz önüne alınırsa, bu yetkilerin ekonomik, sosyal ve kültürel alanda ihlalleri daha da artıracağına yönelik büyük endişe vardır” dendi.
Cumhuriyet gazetesinin haberine göre, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AB’ye “Vize konusunda 16 Nisan’dan sonra AB’ye son önerimizi sunacağız” derken, BM uzmanları da yayımladıkları deklarasyonla 16 Nisan referandumunun Cumhurbaşkanı’na tek başına gelecekte de OHAL ilan etme ve alınacak adımları kararlaştırma hakkı vereceğini söyledi.
BM Cenevre ofisinde Aşırı yoksulluk ve İnsan Hakları alanında görev yapan Philip Alston, Düşünce ve İfade Özgürlüğünün Geliştirilmesi ve Korunması’ndan sorumlu David Kaye, Barışçıl Örgütlenme ve Gösteri Hakları’ndan sorumlu Maina Barry ile Eğitim Hakkı’ndan sorumlu raportör Koumbou Boly bir deklarasyon yayınlayarak kendi alanlarında Türk hükümetinin yaptığı ihlalleri şöyle sıraladı:
* OHAL, eğitim ve çalışma hakkı haklarının toplu şekilde ihlalinde bir gerekçe olarak kullanılmış ve çok sayıda kamu görevlisini yoksulluğa süreklemiştir. 134 bin kamu görevlisinin, bir örgüte üye olduğu iddiasıyla, tazminat veya telafi hakkı olmaksızın atılması Türkiye’nin uzun dönemli insan hakları yükümlülükleri ile bağdaştırılamaz.
* OHAL sürecinde dahi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ancak temel haklara saygı duyarak ve demokratik bir toplumda genel durumu iyileştirmek için kısıtlanabilir. Ancak onbinlerce kişinin kariyerlerini ve geçim kaynaklarını tahrip eden bu toplu önlemlerin, bu kriterleri sağladığını gösteren tatmin edici bir kriter yoktur.
* Eğitim hakkı problemli bir şekilde hedef alınmıştır. Eğitim Bakanlığı’nda öğretmen olarak çalışan büyük oranda kamu görevlisi işlerinden atılmıştır. Yaklaşık bin kadar okul ve 15 kadar üniversite kararname ile kapatılmıştır. İşten atılan kamu görevlilerinin çoğu sendika üyesidir; ki bunların 10 bini Eğitim-Sen sendikası üyesidir.
* 200 kadar medya kurumunun kapatılması sadece binlerce gazeteciyi işsiz bırakmadı aynı zamanda referandum sürecinde bilgilendiren bir tartışmayı da yok etti.
* Türk vatandaşları 16 Nisan’da, birçok şeyin yanı sıra, Cumhurbaşkanı’na tek başına olağanüstü hal ilan etme ve bu sırada alınacak önlemleri belirleme hakkı veren anayasa değişikliği ile ilgili referandumda oy kullanacak. Temmuz 2016’dan bu yana yayınlanan KHK’lerin düzensiz ve toplu şekilde yapıldığı göz önüne alınırsa, bu yetkilerin ekonomik, sosyal ve kültürel alanda ihlalleri daha da artıracağına yönelik büyük endişe vardır.
BM’nin Cenevre’deki uzmanları, 15 Temmuz’un ardından Ağustos ayında yayımladıkları bildiride de OHAL uygulamalarını eleştirmiş ve “Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nde 4’ncü maddedeyi istisna tutmak tüm sorumluluklarınızı sınırsız yetkiyle gözardı etme hakkı vermez” demişti.
AB’ye son teklif
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 17 Nisan’da AB’ye bir süpriz yapacağını belirten açıklamalarını dün de Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu sürdürdü. Çavuşoğlu, vize serbestisi süreci konusunda “16 Nisan’dan sonra AB’ye son önerimizi sunacağız. Ondan sonraki süreci nasıl sürdüreceğimizi değerlendirip aldığımız kararları sizlerle paylaşacağız. AB ile vize sorununu çözmek istiyoruz. Bu vize serbestisini de almamız lazım. En son imzaladığımız göç anlaşmasının bir parçasıdır.” dedi. AB cephesinde ise referanduma sayılı günler kala sessizlik hakim; ancak Brüksel referandumun hemen ardından bir açıklama ile değerlendirmelerini sunmaya hazırlanıyor.
AGİT: Hayır kampanyaları engelleniyor
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi Direktörü Michael Link, Türkiye’de Alman gazetesi Die Welt’e referandum sürecini değerlendirdi. Link, olağanüstü halin sürdüğü Türkiye’de insanların toplanma özgürlüklerinin engellendiğine dikkat çekerek medyada Evet – Hayır kampanyalarına yönelik dengesiz bir dağılım olduğunu ifade etti.
Geçen temmuz ayından bu yana Türkiye’de 158 medya kuruluşunun kapatıldığını tespit ettiklerini belirten Link, bine yakın medya çalışanının işsiz bırakıldığını, rekor sayıda gazetecinin tutuklandığına dikkat çekerek tüm bunların medyada yer alan haberlerin dengeli olmamasına yol açtığını kaydetti. Link, “Maalesef hayır kampanyası yürütenlere kısmen gözdağı veriliyor ve hükümete yakın birçok medya kuruluşu ‘Hayır’ diyenleri, düşman, entrikacı ve komplocu olarak gösteriyor” şeklinde konuştu. AGİT’in uzun dönem gözlemcilerinin Hayır kampanyası etkinliklerinin düzenlenmesini engelleyen sıkıntılar tespit ettiklerini belirten Link, bu kesime bazen şiddetin de karıştığı polis müdahalesi olduğunu kaydetti.