Gerçekte Ülkeyi Kim Küçük Düşürüyor?

[NECDET ÇELİK]
8 ay kadar önceydi. 15 Temmuz sonrasında konsolosluk işlemlerini yaptıramayan insanların sesini duyurmak için medyaya çıktım. Büyükelçilik sert bir açıklamayla yaşananları yalanladı ve beni ülkeyi karalamakla suçladı. O günden beridir içime dert oldu; ‘kim ülkeyi karalıyor, kim küçük düşürüyor?’ diye..
O gün bugündür belli bir kitlenin konsoloslukta hiçbir işlemi yapılmıyor. Pasaportunu uzatamayan çocuk da var; yeni doğan bebeğine pasaport almak için Türkiye’ye vekalet veremeyen de. Kargoyla gönderdiğimiz dilekçeler geri çevrildi. Yılmadık; icra hakimliği (executor judecatoresc) kanalıyla, Romen dışişleri bakanlığı üzerinden dilekçelerimizi yeniledik. Ankara’dan 3 ayda cevap alabilen büyükelçilik, nezaketsiz bir notayla Romen dışişlerine haddini bildirmiş (!). Biz işlemlerimizi yaptıramadık, lakin elimizde bunun delilleri var artık. Mağduriyetimize Romen otoritelerinin şahitliği de cabası. Şimdi soruyorum; “kimseye ayrımcılık yok, bunlar karalamacı” diyen büyükelçi mi haklı; yoksa evraklar mı? Buna şahit olan Romen otoriteleri sizce kimi ayıplıyordur?
Meş’um darbe girişimi sonrasında, bir liste oluşturulduğu ve bazı Lumina velilerinin de bu listeye dahil edilme tehdidiyle çocuklarını okullardan almaya zorlandığı hep konuşuldu. Büyükelçilik buna da karşı çıktı pek tabii ki. Ama son dönemde öyle haberler çıktı ki, büyükelçiliğin olduğu her ülkede bu türlü listelemelerin yapıldığı anlaşılıyor. Romanya’da listelerin 15 Temmuz öncesinde yapıldığı yaygın kanaat; ancak son dönemde birkaç kez güncellendiği kesin gibi. Yeni dahil edilenler, listeden bir türlü çıkamayanlar.. Gün gelip her şey ortalığa saçıldığında, yapanların dahi birbirlerini listeye eklediğini görürüz kim bilir… Şimdi bir büyükelçilik düşünün, kendi vatandaşlarını fişlemekle, izlemekle, onun faaliyetlerini bulunduğu ülkenin makamlarına karalamakla, bir yönüyle o ülkenin istihbaratını aptal yerine koymakla meşgul. Dokunulmazlık zırhını kuşanmış liste üstüne liste yapıyor. Üstüne üstlük bütün bunları reddediyor. Bu durumda soruyorum; ülkesini kim rezil etmiş oluyor?
sc
Alın size en sıcak örnek… İşadamı Soner Cesur’un pasaportuna el konulmasında Romen makamlarının düşürüldüğü duruma bir bakar mısınız? Bir AB ülkesinin kurumlarını hukuksuzluğa bulaştırdılar. Şundan eminim; bu olay örtbas edilseydi, onlarcamızın pasaportuna bu yolla el koydurulacaktı. Allah’tan hatadan çabuk dönüldü. Şimdi soruyorum; bu olayda Türkiye’yi küçük düşüren Soner Cesur mu, Osman Koray Ertaş mı? Diplomatlarımız hangi yüzle Romen yetkililerin yüzüne bakacaklar?
İnternette araştırırken gördüm; Avrupa’da ‘casus imam’ haberleri yayılmaya başladığında, Romanya’da yayınlanan bir habere büyükelçi Ertaş yine sert bir açıklama göndermiş. “Öyle bir şey asla olmamışmış; 40 yıldır imamlarımız İslam’ın barış-hoşgörü yönünü başarıyla temsil ediyorlarmış.’’ açıklama sitede hâlâ duruyor.
İnat ettim, bu haberin izini sürdüm. Öğrendim ki; TBMM darbeyi araştırma komisyonu, devlet kurumlarından, ellerindeki Gülen hareketine dair raporları talep etmiş. Diyanet, 38 ülkedeki temsilcilerinden istediği raporları TBMM’ye göndermiş. Hatta bu raporlar, 11-14 Ekim tarihindeki İslam Şurasında kaynakça olarak kullanılmış.
Darbe komisyonundaki üye vekillere dağıtılan raporlar, buradan gazetecilere sızmış, Romanya’dan gönderileni dolaşa dolaşa Bükreş’e kadar gelmiş. Adımı, verdiğim röportajdan bulup benimle irtibata geçen iki gazetecinin bu rapor üzerine haber çalışması yaptığından haberdar oldum. Raporu görmedim, göstermelerini teklif dahi etmedim. Kendi yaşadıklarımı ve gözlemlerimi onlara anlattım.
Raporun içeriğine dair sitede yazılanlardan fazlasını da bilmiyorum. 3 ay önce “yalan, böyle şey olmaz!” diyen Türk büyükelçi, “haberim yok’’ demeyi yeğlemiş bu kez. Böyle bir durumda, ülkeyi kim komik duruma düşürüyor, o gazeteciler mi, büyükelçi mi?
Bütün bu tutarsızlıklar, uluslararası arenada kendini “yalnızlaşma” olarak gösteriyor. 18 Mart şehitleri anma günü üzerinden çok vakit geçmedi. Geçen yılların aksine sadece 3 ülkeden temsilci katılmış: Romanya, Rusya ve Kanada. Üstelik düşük seviyede bir temsil. İnanın büyük dedesi Galiçya’da yatan biri olarak içimi çok acıttı. Orada yatan 935 şehidimizin kemikleri sızlamıştır eminim. Devletimizi, milletimizi bu yalnızlaşmaya biz mi sürükledik?
okorayertas
Ankara’dan güvenilir bir kaynağımdan duyduğum senaryoyla bitireyim: Erdoğan’ı devirebilselerdi, Gül-Davutoğlu ekibinin kuracağı kabinede büyükelçi Ertaş’a da yer açılacaktı. Her şey ters gidince, sefir beye böylesine çılgınca, kontrolsüz bir çaba içinde Erdoğan’a sadakatini göstermek düştü. Bakalım 16 Nisan sonrasındaki siyasi yelpazeyi kasıp kavuracak gelişmelerden Bükreş’in payına ne düşecek?..