Brokoli Zaferi ve ‘Portakal’ Krizi

[Haber-Analiz: Semih Ardıç]
Türkiye’nin dış siyasette diplomasi zemininden kaydığına delalet eden bilmem kaçıncı vak’a müşahede ediliyor. Geçen haftalarda Almanya ve Avusturya ile yaka paça olan hükümet iki gündür Hollanda ile cedelleşiyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağına iniş izni verilmeyince bu sefer Aile Bakanı Betül Sayan Kaya sınır dışı edileceğini bile bile karayolu ile girmeye kalktı. Neticede sadece iki bakan rencide edilmedi. Maalesef Türkiye’nin itibarı ayaklar altına alındı.
16 Nisan’da referandum sandığına mağdur ve mazlum gitmenin yolunu bulamayınca Avrupa’daki gurbetçileri istismar etme fikri birilerine cazip gelmiş olmalı. Türkiye beynelmilel münasebetleri bu kadar kolay kesip atan taraf olduğu her vakada siyasî ve iktisadî sahada ağır bedeller ödedi. En yakın misal Rusya uçağının düşürülmesiydi. Evvela ‘biz düşürdük, icap ettiğinde yine vururuz’ diyenler Rusya’dan turist gelmez olunca, ihracat çakılınca geri adım attı ve özür mektubu yazdı.
O gün Türkiye’den ithal edilen mallara yasak koyan Rusya, Ankara’nın ısrarlı teşebbüslerine rağmen ticareti uçağın düşürüldüğü tarihten evvelki seviyeye taşımıyor. Rusya ile uçak krizinin yaraları sarılıyor gibi görünse de Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Mart 2017’de günü birlik Moskova ziyaretinden çıkan netice ortada: PYD ofisi hâlâ açık. Vize muafiyeti geri gelmedi. Belli başlı kalemlerde ithalat yasağı devam ediyor. İzin verilen mallar da gümrüklerden yavaş geçiriliyor. Bir nevi yıldırma ile mukabelede bulunuyor Ruslar.
PUTİN, DOMATES VE ÜZÜM YASAĞINI KALDIRMADI
Soğan, karnabahar, brokoli ve karanfil çiçeğinin Rusya’ya ihracatına izin çıkarken, en büyük ihraç kalemi olan domates, çilek, kabak, nar ve yaş üzümde yasak kalkmadı. Yasak tamamen kalkmış gibi yaparken adeta Türkiye ile dalga geçiliyor. Ruslara kızmadan evvel kendi muhasebemizi yapalım. Onlar kendi menfaatlerini, pazar dinamiklerini muhafaza ediyor. Türkiye durduk yere uçaklarını düşürdü. Telafi için 7-8 ay beklendi. Hassas mevzu iç siyasete çerez yapıldı. Bu arada gıda pazarını başka memleketlerin farklı firma ve markaları kaptı.
Rus turistler krizde dümeni batıdaki komşumuz Yunanistan’a kırdı. Daha kaliteli hizmeti daha ucuza aldıklarını gördüler ve yeni adreslerinden memnunlar. Türkiye’yi listeden çıkaran Ruslar; İtalya, Hırvatistan, İspanya ve Mısır’ı tercih ediyor. Gıda pazarında ise Brezilya, İran, Hollanda ve Fransa firmalarının hâkimiyeti perçinlendi. Türkiye bugün ne yaparsa yapsın ticaret hacminin Rus savaş uçağının düşürüldüğü 24 Kasım 2015 tarihinden evvelki seviyeleri yakalaması çok zor.
TAHTAYA ÇAKILAN ÇİVİLERİN İZİ
Türkiye’yi idare edenlerin Amerika Birleşik Devletleri, AB ve Rusya başta olmak üzere hemen her muhatabı karşısındaki medcezirleri bana tahtaya çakılan çivilerin hikâyesini hatırlatıyor: Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş. “Arkadaşlarınla tartışıp, kavga ettiğin her zaman bu tahtaya bir çivi çak” demiş. Genç, ilk gün tahtaya 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendini kontrol etmeye çalışmış ve geçen her gün daha az çivi çakmış.
Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahtanın önüne götürmüş ve şu tembihte bulunmuş: “Bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahtadan bir çivi çıkar” Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış. Bunun üzerine babası oğluna, “Aferin iyi davrandın, fakat bu tahtaya dikkatli bak. Çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak. O çivilerin izi hep kalacak” demiş.
Mesele sadece iktisadî ve siyasî menfaat de değil. Hırçın, başka memleketlerinin huzurunu bozan Türkiye imajı hepimizi rahatsız etmeli. Reis-i cumhur da olsanız Başbakan da olsanız hem 79 milyonu hem de dünyanın dört bir tarafına dağılmış 6 milyona yakın diasporayı müşkül vaziyete düşüremezsiniz. Milliyetçi beyanların aynı şekilde reaksiyona sebebiyet vereceği unutulmamalı. Hele hele referandum ya da seçim geçince devirdikleri masanın etrafına tekrar oturanların muhataplarından aynı nezaket ve yaklaşımı bekleme hakkı olabilir mi? Rusya, Ankara’nın terör örgütü diye tanımladığı PYD’nin Moskova’daki ofisini kapatmayarak uçak krizini unutmadığı mesajını verirken hangi diplomatik zaferden bahsediyorsunuz. Ortada bir zafer varsa o da brokoli zaferidir.
HOLLANDALI ŞİRKET, PETROL OFİSİ’Nİ YENİ ALDI
Rusya ile son 16 ayda yaşadığımız, sebep ve neticesinden hâlâ bîhaber olduğumuz uçak krizinin faturası ortada. Türkiye bu krizin kaybedenidir. Rusya o tahtadaki çivi izini asla unutmayacak. Şimdi Hollanda krizi var. Türkiye’de 21 milyar dolara yakın doğrudan yatırım yapan 2 bin 564 Hollandalı firmayı ve bu pazardan 3 milyar dolar gelir elde eden ihracatçılarımızı tedirgin etmekten başka neye yarayacak ‘Nazi artığı’ ithamı? Avusturyalı OMV, satışa çıkardığı Petrol Ofisi’ne bir senedir müşteri bulamıyordu. Geçen hafta Hollandalı Vitol Group, POAŞ için (Aydın Doğan, OMV’ye satmıştı.) 1 milyar 368 milyon Euro ödedi. Belki de 2017’deki en fazla tutardaki doğrudan yatırım olacak bu tek kalemlik satın alma. ING Bank da 2007’de Oyakbank’ı 2,7 milyar dolara satın almıştı. Hollanda’ya bu yatırımlar için teşekkür şeklimiz gerilim ve hakaret olmamalıydı.
Bakan Çavuşoğlu hissiyatına mukayyet olmalı. Serinkanlılığını kaybedecek en son kişiler hariciye vekilleri ve diplomatlardır. Laleden bahsedince golü yine kendi kalemize attı. Konya’dan birazcık irice bir coğrafyada 85 milyar Euro tutarında ziraî mamül ihraç eden Hollanda’ya lale dersi vermek için çok fırın ekmek yememiz lazım. İlle de karşılıklı mesaj verecekseniz hiç olmazsa makul ve ayağı yere basan argümanları tercih edin de daha fazla komik vaziyete düşmeyin!
HOLLANDA, PORTAKAL DİYARI DEĞİL Kİ!
Bu arada portakal sıkarak Hollanda’yı protesto edenler komik hale düştü. Hollanda’da portakal yetişmez. Kraliyet ailesinin rengi olan oranje (turuncu) haricinde portakalla bir alakaları yok. Hollanda milli takımına bizden başka ‘portakallar’ diyen yok. İsrail’i protesto etmek için marketten para ile aldıkları Coca Cola’yı kaldırıma dökenlerden sonra portakal sıkarak Hollanda’ya haddini bildirenleri de gördük!
Bir an için AKP’ye hak verelim ve Hollandalı siyasetçilerin Alman mevkidaşları kadar serinkanlı davranmadığını kabul edelim. Onlar öyle yaptı diye Türkiye’nin yangına körükle gitmesi ne derece doğru. İstanbul Başkonsolosluğu’nun bahçe duvarından atlayan birinin Hollanda bayrağını indirip yerine Türk bayrağı asması, bu manasız krizde çok tehlikeli safhaya gelindiğini göstermiyor mu? Avrupa’da mikro milliyetçilik tırmanırken iktidarın ortamı geren beyan ve tavırları ile gurbetçileri ateşe attığını söyleyecek tek kişi kalmadı mı?
ÖMER ÇELİK MAKSADI İTİRAF ETTİ
Herkes biliyor ki bu AKP ile Saray’ın referandum için çıkardığı sun’i bir kriz. AB Bakanı Ömer Çelik, “Hollanda bu kararla kararsızları bile ‘evet’te netleştirmiş oldu.” diyerek esas maksadın ne olduğunu itiraf etti bile. Erdoğan’ın tahkir edici tavırlarına AB’nin daha ne kadar tahammül edeceğini Pazartesi mesai başladığında göreceğiz. Sineye çekmeyebilirler bu sefer. Vizesiz Avrupa’yı tamamen iptal edebilecekleri gibi mali yardımlarda tenkisat gibi kısmi müeyyidelere imza atabilirler.
Velhasıl AKP ve Saray cenahı, referandumu bütün değerleri istismar ederek kazanabilirsiniz. Bu sizin massetme kapasiteniz hakkında fikir verir o kadar. Memlekete ise kuruş fayda sağlamaz. Üç vakte kadar Brüksel kapılarında ceketiniz ilikli, özür mektupları taşırken yeni zaferlerden bahsetmeyin lütfen! Zira herkesin sindirim sistemi sizinki kadar değişken ve gelişmiş değil.
Rusya’dan getirdiğiniz brokoli zaferini hazmetmek hayli vakit alacak.
RAKAMLARLA HOLLANDA VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
hollanda türkiye kıyası