Yeni Tasfiye Avrasyacı Ekibe Mi?

[Konuk Yazar: Oğuz Atabey]

Erdoğan 03 Mayıs 2016 tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığını ziyaret ediyor. Basına bilgi verilmiyor. Ziyaret günlük programda yer almıyor. Erdoğan’ a, Hulusi Akar ve Yaşar Güler eşlik ediyor. Zekai Aksakallı’ nın brifing verdiği bildiriliyor…
Darbe teşebbüsünden 2 ay kadar önce darbenin kilit isimlerinin, rutin olmayan bir şekilde, kimseye haber vermeden bir araya gelmesine ne gözle bakmalıyız? Öylesine bir ziyaret mi, yoksa ‘darbe tiyatrosu’na ilişkin son hazırlıkların gözden geçirildiği bir toplantı mı?
Tek başına bir ziyaretten sonuç çıkarmak yanıltıcı olabilir. Elimizde yapbozun parçalarını tamamlayacak başka veriler de var mı, ona bakalım.
6-7 Eylül gibi ‘operasyonların’ merkezi
Özel Kuvvetler Komutanlığı, eski adıyla ‘Özel Harp Dairesi’, bir dönem kullandığı adıyla ‘Seferberlik Tetkik Kurulu’ doğrudan Genelkurmay Başkanlığına bağlı olarak görev yapar. Olası savaş durumlarında halkı örgütlemek ve yetiştirmek, üst düzey devlet görevlilerini korumak gibi bir takım görevleri de vardır. 1952 yılında kurulduktan sonra ilk eylemi 6-7 Eylül olaylarını organize etmek olmuştur.
Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, 6-7 Eylül olayları için “Özel harp dairesi’nin işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi” demekteydi. Balyoz Darbe Planı davasında yargılanan Engin Alan’ın da bir dönem özel kuvvetler komutanlığı yaptığını belirtmekte yarar var. Askeri vesayet dönemlerinde oynadığı rol bilinen bir gerçek.
Darbe dinamiğini harekete geçirebilecek yapısı nedeniyle, darbe tiyatrosu senaryosunun en önemli aktörlerinden birisinin Özel Kuvvetler Komutanlığı olabileceği ortadadır.
Zekai Aksakallı’nın kaderi kimin elinde?
zekai spotToplantıya katılanlara dönelim: Aksakallı’nın darbe girişimden hemen sonra, henüz daha neyin ne olduğu anlaşılmadan yandaş ve merkez medya tarafından göklere çıkartılmasının sebebi nedir acaba? Haberlere bakılırsa darbeyi tek başına engellemiş bir kahraman o…
O zaman şu sorular akla geliyor: Tek başına darbeyi önleyebilecek yeteneklere sahip bu kişi, darbenin haberinin alınmasından hemen sonra, mesela öğle saatlerinden itibaren neden harekete geçmiyor da köprünün tutularak darbenin dünyaya ilanını bekliyor? Görevlerinden birisi de Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarını korumak olduğu halde, tümünün rehin alınmasına nasıl engel olamıyor? Aksakallı, gece yarısı Semih Terzi’yi çağırıyor, uçuş yasağını kaldırtıyor, onu darbeci diye vurdurtuyor, vuran Ömer Halisdemir kahraman oluyor, Ömer Halisdemir’i vurdurtuyor, onu vuran da kahraman oluyor!
Bütün bu olayların içinde olan, en kahraman ise Aksakallı! Soru işaretleri çok fazla… Yalnız başka bir sorun daha var: Bütün kahramanların öldüğü senaryoyu yazan kimse, en büyük kahramanı sağ bırakır mı? Aksakallı, bu yüzden mi Fırat Kalkanı operasyonuna gönderiliyor? Operasyon sırasında yaralandığı ve tedavi gördüğü bilgisinin de medyada yer aldığını ekleyelim.
Senaryoyu yazan kişi kendinden başka kahraman olmasını istemiyor olabilir mi? Senaryo hakkında bilgi sahibi Aksakallı, yoksa senaristlerce tehlikeli mi görülüyor? Yoksa Aksakallı da senarist kadroda mı yer alıyor? Yedi ay sonra ‘tanık’ olarak çağrılıp ‘sanık’ olarak yargılanacak olabilir mi? Zira gelinen nokta başlangıçtan çok farklı.
Ordudaki hareketlilik nelerin habercisi?
O buluşmanın aktörlerinden bir diğeri de Yaşar Güler. Güler, darbe girişimi sırasında Genelkurmay 2. Başkanıydı. Sonrasında Jandarma Genel Komutanlığı görevine getiriliyor. Ergenekon davasındaki sanıklardan Ahmet Zeki Üçok sık sık çıkıp, darbede sorumluluğu olan tüm kuvvet komutanları görevden alınmalı, istifa etmeli deyip duruyor ya; neden bunu söylüyor sizce?
Çünkü tüm kuvvet komutanları görevden ayrılırsa geriye Yaşar Güler kalacak! Genelkurmay Başkanı olmak için 2019’u beklemesine gerek kalmayacak. Lafı dolandırmaya gerek yok. Yaşar Güler’in kim olduğu bilen biliyor!
Bu arada, bir kulis bilgisi verelim: Ergenekon sanıklarından biri, özel durumundan dolayı vakıf olduğu önemli bilgileri sağda solda paylaşıyor. Neydi o meşhur söz: “İki kişinin bildiği sır değildir”… Unutkanlık başlamış. Unutkanlığı sadece yaşıyla alakalı da değil. Güler’in yakın çevresinden… Özel kuvvetlere yapılan ziyaretten sonra, ‘önemli’ birinden nakille “İki ay sonra darbe olacak” diyor… Darbeden sonra da “İn denilecek, o da inmek zorunda kalacak” diyor. Yaşananlar anlattıklarının bir kısmını doğruluyor.
İkinci darbe yazılarından maksat
Şimdilerde de malumunuz, yeniden ‘ikinci darbe’ senaryoları dolaşıyor sağda solda. AKP’ye yakın isimlerde bu korku, çekince var. Hatta sırf bu yüzden ilk darbeyle ilgili söylemleri değiştirdiler ve işin içinde “Kemalist subaylar da vardı” demeye başladılar.
Acaba darbe tiyatrosundan sonra kendisine ‘in’ denilen kişi inmemek için direniyor da yeni darbe senaryoları bu yüzden mi gündeme getiriliyor? Yoksa ortak kurgulanan darbe tiyatrosu, ‘in’ diyenlerin üzerine mi bırakılacak?
Ergenekon’un hiç sevmediği, “Su uyur, Hulusi Akar” diyerek açıkça ‘düşman’ ilan ettiği Hulusi Akar bu işin neresinde? En derin konulardan birisi de burası… Çözmek zor. Bu dönemde Ergenekon’un sevmediği herkese dokunulurken ona dokunulamaması neyin işareti olabilir? Arkasında bir güç varsa ona mı yormak lazım? Ergenekon-Rusya işbirliği ile NATO konseptinin tamamen tasfiyesi Akar’ın da gitmesine mi bağlı? NATO bu kadarına izin verir mi?
Çok şey bilen ekibin tasfiyesi
Burada beklenmedik gelişme, AKP’ye yakın kalemlerin ordu içinde bir cunta olduğuna dair yazıp çizmeleriyle ortaya çıkan, “çok şey bilen ekibin tasfiyesi” meselesi. “Erdoğan’lardan, Gül’lerden hesap soracağız” demişti birileri, bu sözler unutulmuş değil. Bu noktada akla gelen Avrasyacı ekibe ikinci bir darbe girişiminde rol verilip, Rusya destekli bu ekibin tasfiye edilmesi olabilir. Elbette bununla birlikte, ‘in’ dedikleri şahsı da hırpalamalarına izin verilecektir.
Cevabını bekleyen sorular çok. Önümüzdeki süreç çok önemli gelişmelere gebe…
Güç zehirlenmesine uğramış aktörlerin birbiriyle çatışması kaçınılmaz görünüyor. Zaman akarken, tarihin penceresinden olup bitenleri izliyoruz. Belki de yaşanacaklar, ter-ü taze dirilişlerin habercileridir… Kim bilir? / (TR724)