28 Şubat Mağduru Aydınlar: “28 Şubat’ı Aratan Bir Zûlüm ve Baskı Ortamındayız”

28 Şubat’ın mağdurları ve muhatapları olan İslamî kimlikli aydınlar ve siyasetçiler, post – modern darbenin 20. yıldönümü vesilesiyle bir bildiri yayınladı. Bildiride, iktidardaki AK Parti Hükûmeti’nin uyguladığı baskıların ve zûlümlerin, 28 Şubat’ı arattığına dikkat çekildi.

28 Şubat’ın mağdurları ve muhatapları olan İslamî kimlikli aydınlar ve siyasetçiler, 28 Şubat 1997 tarihindeki post – modern darbenin 20. yıldönümü vesilesiyle bir bildiri yayınladı. Önemli çağrıların yapıldığı ve toplum vicdanına seslenilen bildiride, iktidardaki AK PartiHükûmeti’nin uyguladığı baskıların ve zûlümlerin, 28 Şubat’ı arattığına dikkat çekildi.
Müslüman şahsiyetli aydınlar ve siyasetçiler, “28 Şubat’ın 20. Yılında Nereden Nereye?” başlığıyla yayınladıkları bildiride, 28 Şubat’ın AK Parti iktidarında daha da sistematik bir biçimde sürdürüldüğünü belirttiler ve “Başkanlığa HAYIR, tek adamlığa HAYIR” diyerek parlamenter demokrasi vurgusu yaptılar.
28 Şubat’ın yıldönümünde İstanbul’un Fatih semtinde biraraya gelerek bir basın açıklaması gerçekleştiren İslamî aydınlar ve siyasetçiler, AK Parti iktidarı tarafından yürürlüğe konan Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının ve bu süreçte yaşanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kıyımlarının da tıpkı 28 Şubat gibi demokrasiye vurulan bir darbe olduğunu ve bu dönemdeki uygulamaların 28 Şubat’ı bile aratan bir baskı ortamı yarattığını belirttiler.
Aralarında HDP Van Milletvekili ve Azadî İnisiyatifi Kurucu Üyesi Adem Geveri, MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Haber Azad Sitesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Kaya, Başkent Kadın Platformu Başkanı ve Gazete Duvar Yazarı Berrin Sönmez, HAS Parti Kurucusu ve KHK Mağduru Akademisyen Cihangir İslam, İstanbul Dîn Adamları Derneği Yöneticisi Ekrem Baran, AK Parti Kurucu Üyesi ve KHK Mağduru Akademisyen Fatma Bostan Ünsal, HDP İstanbul Milletvekili ve 28 Şubat’ta idamla yargılanan Hüda Kaya, Mavi Marmara Gazisi Gazeteci – Yazar İbrahim Sediyani, CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekâroğlu, Yazar ve Siyasetçi Nurten Ertuğrul, MAZLUMDER Eski Başkanı ve KHK Mağduru Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, İlahiyatçı – Yazar R. İhsan Eliaçık, MAZLUMDER Van Şubesi Eski Başkanı Yazar Yakup Aslan, Adalet Zemini Üyesi Yasin Altıntaş ve HAS Parti Kurucusu Zeki Kılıçaslan’ın imzası bulunan açıklama, İstanbul’da Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, R. İhsan Eliaçık ve Nurten Ertuğrul’un konuşmacı olduğu bir basın toplantısıyla duyuruldu.

İslamî aydınların ve siyasetçilerin kaleme aldığı bildirinin tam metni şöyle:
     28 ŞUBAT’IN 20. YILINDA NEREDEN NEREYE?
     Türkiye, tarihinin en sıkıntılı dönemlerinden birini yaşıyor.
     Demokrasi büyük yara almış durumda. Bağımsız yargı, bağımsız medya gibi kurumlar artık yok denecek kadar az.
     Özgürlük, insan hakları, hukuk gibi değerler tahrip edildi.
     Ülkemizde gerçek anlamda demokrasinin, gerçek anlamda özgürlüğün, bağımsız yargının, bağımsız medyanın; başkasının fikrine, yaşam tarzına, inancına saygının geçmişte tam anlamıyla var olduğunu fakat şimdi yok edildiğini iddia etmiyoruz.
     Evet, ülke olarak bu konuda ne yazık ki pek parlak bir geçmişe sahip değiliz. Ama her zaman, hepimizde bu aksaklıkların, eksikliklerin düzelebileceğine, düzeltilebileceğine dair bir umut vardı. Bunun için elimizden geldiği şekliyle hepimiz kendimizce bir mücadele verdik.
     Hepimiz, yani gerçek demokrasi isteyenler, başkasının da kendisi gibi özgürce yaşamasını, konuşmasını savunanlar, huzurlu, insanın fikrine, inancına, yaşam tarzına, giyimine saygı duyulan, tartışma konusu bile edilmeyen bir ülke hayal ediyorduk. Bu hayalin bir gün mutlaka gerçekleşebileceğine inanıyorduk.
     Fakat yıllarca koruduğumuz bu umudu bile yok edecek ağırlıkta gelişmeler yaşıyoruz.
     Sevgili halkımız;
     Biz bunları 28 Şubatta da yaşadık. Onlarca gözaltıyı, tutuklamaları, baskıları hep birlikte yaşadık. Özellikle mütedeyyin kesimler, bu zulmün odağındaydı.
      28 Şubat, demokrasiye vurulan bir darbeydi. Dindar başbakanın ordu tarafından el çektirilmesi, bu ülke tarihinin alışkın olduğu bir uygulamaydı. Bu süreç, oldukça fazla mağdur kesimin oluşmasına neden oldu. Bu mağduriyetler uzun süre devam etti.
     Bununla birlikte, anti-demokratik uygulamaların, baskının, tehdidin, hukuksuzluğun, başkasının yaşamına, giyim tarzına tahammülsüzlüğün en açık yaşandığı 28 Şubat günlerini bile aratan bir baskı ortamı hakim ülkemizde. Bu anlamda 28 Şubat’ın devam ettiğini söyleyebiliriz.
     28 Şubat’ta zulme uğrayanların şimdi en başta adaletsizliklere karşı sesini çıkarması gerekir, herkes için adalet isteyen her zaman haklı ve güçlüdür. Mazlumun güçlü olduğu zaman zulmetmemesi için kriteri her zaman adalet olmalıdır. 28 Şubat olsun başka zaman olsun her zaman hakkın yanında durmak asıl olandır.
     Günümüzde bir başka baskı dönemini yaşıyoruz. Medya bütünüyle susturuldu. Yargı bütünüyle yok edildi. On binlerce insan işinden atıldı. Yüzlerce gazeteci, aydın, yazar hapse atıldı.
     Başkasının fikrine, görüşüne, tercihine saygı bütünüyle ortadan kaldırıldı.
     Bütün bunlardan dolayı iç barışımız, bütünlüğümüz, dostluğumuz, arkadaşlığımız, komşuluğumuz… hepsi büyük yara aldı.
     Çünkü tüm bunları törpüleyen, bu duyguları zedeleyen bir süreç yaşıyoruz. Bu süreç her geçen gün tahribatı daha da büyütüyor.
     Sevgili halkımız;
     Türkiye’de demokrasi her dönemde zayıftı. Her zaman gücü ele geçirenin borusu öttü.
     Yukarıda da dediğimiz gibi bir gün bu kısır döngüden kurtulacağımıza ve ülkemizin herkesin barış ve huzur içinde yaşadığı bir ülke olacağına dair bir umudumuz vardı.
     İşte o umudumuzu yok edecek, ülkemizde onarılmaz yaralar açacak bir referandum sürecindeyiz.
     Sevgili dostlar;
     Anayasalar farklı inanca, farklı görüşe, farklı yaşam tarzına sahip insanların bağımsız ve güçlü yargı sisteminin koruması altında huzur ve barış içinde yaşamasını sağlayan, bunu garantiye alan metinlerdir.
     Bu nedenle ortak aklın ürünü olmak zorundadır.
     Anayasalar o ülkenin çimentosudur.
     Anayasada yapılan 16 Nisan’da hepimizin önüne gelecek olan değişikliklerle bu çimento dağıtılmak isteniyor. Gücü ele geçirenin sözünün geçtiği, borusunun öttüğü bir anlayış yasalaştırılıyor. Kurumsallaştırılıyor.
     Bütün bir ülkenin geleceğini, yaşam tarzımızı, özgürlüğümüzün sınırlarını, kaderimizi, özellikle de çocuklarımızın kaderini tayin hakkını tek bir kişiye veriyor.
     O kişinin kim olduğu önemli değil. Önemli olan kaderimizin, özgürce yaşamamızın, yaşam tarzımızın bir kişinin iki dudağı arasında olmasıdır.
     Böyle bir ülkede huzur olmaz. Böyle bir ülkede barış olmaz. Böyle bir ülkede güçlünün değil haklının sözünün geçtiği en küçük bir alan bile kalmaz.
     Böyle bir ülke varlığını sürdüremez.
     Zaten dünyada bütün yetkilerin tek bir kişide toplandığı tek adam rejimi ile yönetilmiş ama iflah olmuş tek bir ülke yok. Ne yazık ki biz de benzer bir sona doğru sürükleniyoruz.
     Sevgili dostlar;
     Burasını kimsenin inancına, giyimine, yaşam tarzına karışılmadığı dostça, arkadaşça hep beraber huzuru içinde yaşadığımız, hepimizin ortak aklının etkin olduğu bir ülke yapabiliriz.
     Herkesin hakkını, hukukunu teminat altına alan, güçlünün değil haklının sesinin duyulduğu ortamı sağlayacak demokrat, özgürlükçü insan haklarına saygılı bir anayasa yapabiliriz.
     Dünyada bunu başarmış onlarca ülke var.
     Biz de yapabiliriz.
     Tek bir kişinin veyahut bir grubun, veyahut bir kesimin değil bütün ülkenin, o ülkede yaşayan her bir bireyin huzuru, yaşamı geleceği için çaba sarfetmek boynumuzun borcudur.
     Sizi de bize el vermeye davet ediyoruz. El verin ki hepimiz için güzel bir ülke kurma umudumuzu koruyabilelim.
     Çünkü hepimiz daha iyi, daha huzurlu daha insanca bir yaşamı hak ediyoruz.
     İMZACILAR:
Adem GEVERİ, Ahmet Faruk ÜNSAL, Ahmet KAYA, Berrin SÖNMEZ, Cihangir İSLAM, Ekrem BARAN, Fatma Bostan ÜNSAL, Hüda KAYA, İbrahim SEDİYANİ,Mehmet BEKÂROĞLU, Nurten ERTUĞRUL, Ömer Faruk GERGERLİOĞLU, R. İhsan ELİAÇIK, Yakup ASLAN, Yasin ALTINTAŞ, Zeki KILIÇASLAN.
  28 subat magduru aydinlarin bildirisi