Suçum Liselilere Allah’ı Anlatmak

Darbe girişimi bahanesiyle zulmedilen on binlerce masum kadından birinin daha mektubunu aktarıyorum:

“15 Temmuz akşamı Ankara’dan arkadaşım mesaj attı darbeden yarım saat önce. ‘Tepemizde uçaklar geziyor’ dedi. Allah muhafaza dedim duaya başladım ben… İstanbul’dan bir arkadaşım mesaj attı o ara ‘Eve gidemiyorum tanklar yolu kapatmış’ dedi. Eyvahlar olsun dedim… Bir yandan ağlamaya başladım bir yandan dua etmeye. O ara 1. sınıf arkadaşlarım WhatsApp grubunda geyiğini yapmaya başlamışlardı bile. Kızdım her birine. ‘Darbe kadar kötü bir şey var mı, dalgası olmaz bunun, oturun dua edin, Allah korusun’ dedim. 1 saat geçti, ihale hizmete kaldı ve ben darbeci vatan haini oldum, o dalgasını geçenler vatansever oldular!

Sabah erkenden eve geçtim. Kızlar korkmuşlardır dedim. Hepsi salonda birlikte uyumuşlar korkudan. Dogalgazımız kesilmiş. Yemek yok evde. Tüp almaya gittim. Güneş gözlüklerim ve kulaklıklarım takılıydı ama çalışmıyordu. Sadece 5 dakikalık mesafe boyunca şoför dikiz aynasından bana baka baka bir hocamıza bir cemaate bir hocamıza bir cemaate saydı da saydı…

TELEFON IŞIĞINDA EV TAŞIMAK

Zaten söylemeye gerek yok; hepimiz tehditler almışızdır ‘Sen vatan hainisin seni ihbar edeceğim’ diye. Onları saymıyorum da yoldan karşıdan karşıya geçecekken arabadaki genç önce tebessümle ‘Buyrun geçin’ diye el işareti yaptıktan sonra ben tam geçerken arabayı üzerime sürmesi ayrı bir boyuttu. En çok garipliğimize üzüldüm ben… Okuldan geldim üzerimi değiştirdim saat 3’tü. Tam o sırada ablam geldi: ‘Beş’te nakliye gelecek evi toparlamamız lazım’ dedi. İki saatte ev toplayıp boşaltıldığını gördü bu gözler. Aynı eve üç ev eşyasının sığdığını da. Eşyalarımı alıp başka bir evin kapısına gittiğimde ‘Kardeşim buraya niye geldin burayı akşam boşaltacağız’ dendiği de. Evimiz kalacak mı, endişesi öyle acıtmıştı ki içimizi.

Suç işler gibi gece telefon ışıklarında taşıdığımız evler… Her birinde öyle güzel anılar bıraktık ki ağlamadan çıkabilmek zordu.

İNSANLAR ZULMETMEK İÇİN EMİR BEKLERMİŞ!

İnsanlara gün doğdu. Zulmetmek için emir bekler gibilermiş. Mecburmuşuz gibi öyle eziyet ettiler ki… Herkesin imtihanı farklı. Belki size basit bu dertler de… Herkesin bir bamteli var. Benimki tesettürüm mesela. 6.sınıfta annemle kavga ederek kapandım ben. İzin vermedi ‘erken’ dedi ‘hevestir vazgeçersin’ dedi. İnat ettim ‘ben kapanacağım’ dedim. Okulun önünde açmak zorunda kalırdım başımı, her gün ağlardım. Şimdi güya bunlar Müslüman!

Pardösü giyersen cemaattensin. Arabalarını üzerine sürerler… Eşarbını omuzlarından bağlayamazsın bakıp bakıp küfür ederler. Ama sen daracık pantolonu giyersen, saçını savurursan, rayihalar saçarsan etrafına, makyajlar sürünsen renk renk sen en makbul müminsin. Ben tesettürümü yaşamama izin vermeyen güya Müslüman topluma hakkımı helal etmiyorum…

Eşyalarımı yeni yere taşıyordum. En büyük boy valizim. Ağzına kadar dolu, benden ağır. Param yok araba tutmaya. Çeke çeke 1 km. getirmişim. Vardığım yeri komşular ihbar etmiş. Sokağı bir döndüm ki polis arabası. Elimde koca valizle polisten kaçtım, sapını tuttuğum yerler nasır tuttu ellerimde. Suçum liselilere Allah’ı anlatmaktı.  Ben bilsem yine aynısı olacak hatta beteri olacak yine çocuklarımın öğrencilerimin yanımda olurum. Bir adım geri atarsam namerdim!

BU KIZLAR BANA EMANET

Her eve girip çıkarken telefonla annemle helalleşiyordum. Ağlaya ağlaya. Bana sorsan ömründe bu kadar ağladın mı diye. Temmuz bir yana ömrüm bir yana… Annem İstanbul’da ağladı ben burda. Ömürlerinden ömür gitmiş. Meğer evlat ne zormuş. Her helallik aldığımda içimden bir şeyler koptu. Her seferinde ‘Gel’ dediler bırakıp gidemedim. Ama anneme ne zaman ‘Bu kızlar bana emanet’ desem o zaman ‘Kal onları göndermeden gelme ama Allah aşkına dikkat et’ derdi.

İşim bitti İstanbul’a geldim. Annem harap olmuş… Babam telaşlı… Küçükken beni kucağından yanlışlıkla düşürmüş kolum kırılmış. Babam oraya kadar muhasebe yapmış. ‘Ben sana çok zulmettim’ dedi gözleri dolu dolu. O nasıl söz baba, dedim. ‘Ya gelemeseydin’ dedi ağlamaya başladı… Anne baba neymiş, Temmuz’da anladım.

Sonra haber geldi, babamı ta 30 sene önce yaşadığı Kadıköy’de benim doğduğum evde aramışlar. Evin altını üstüne getirmişler. Evde ikinci bir telaş başladı. Babam ‘Ben gidersem siz ne olursunuz’ dedi de dolandı durdu. Annem de ‘O bizi düşünür dayanamaz olan bana olsun o kalsın’ dedi hep.

ÖZ TORUNUNU SOKAĞA ATMAK…

Bela bela üstüne geldi ama Allahın inayeti hiç eksik olmadı üzerimizden. Görebilene…Bir sürü duamız kabul oldu ama üzerinde bir imtihan örtüsü vardı.

Kitaplara annem kıyamayınca dayımın deposuna götürmüş. Teyzemin talihsiz oğlu hem dayımı hem öz teyzesi olan annemi tehdit etmiş ‘sizi ihbar ederim’ diye. Akrabanız var mı dersen artık ‘bir dayım var’ demeye korkarım. Dedem, kışın ortasında kız kardeşimi yani 18 yaşındaki torununu sokağa atmış küfürler savurarak. Öz torununu… Öğrenince yıkıldım.

Biz bir eniştemiz var derdik, en ağır darbeyi eniştemiz indirdi. Babaannemle halamın dolduruşuna gelmiş sanıyoruz. En yakıcı sözleri ondan işittik. Böylece eniştemiz de kalmadı. Allah tokat üstüne tokat indirdi ‘O, bu, şu yok.. Sadece Ben varım’ dedi. Hamdolsun. Geç de olsa anladık ama bunlar can yakıyor yine de…

FARELER SARMIŞ, SOBASIZLIK CABASI

Dağ başında metruk bir yerimiz vardı. Bari oraya gidelim dedik. Gecekondu gibi bir yer. Tereddütlü gittim bulabilir miyim diye. Sonra gittik ki o bizim kâğıttan evimizi 5 kere sular basmış, fareler sarmış. Sobasızlık cabası. Elektrik bile kısıtlıydı orada. Sık sık kesiliyor. Gerçi şu an tüm Türkiye öyle ama o zaman öyle değildi. Annem razı oldu. ‘Kalalım kızım’ dedi. Sonraki günler annemin mütevelli bir arkadaşı durumumuzu öğrenince ‘Hocam ben müsaade edemem burada kalmanıza’ demiş. Abla kendisi bulmuş, tutmuş evi. ‘Kiranızı ben öderim ne zamanki işleriniz yoluna girer o zaman siz devam edersiniz hocam’ demiş. Allah ebeden razı olsun. Öz dedenin torununu kolundan tutup sokağa attığı günde bize sadece hizmetteki aziz insanlar sahip çıktı… Allah çevremizi temizledi. Etrafımızda sadece pırıl pırıl insanlar kaldı.

Şunu da anlatmadan bitirmeyeyim:

EŞİM 2 YIL ÖNCE ŞEHİT OLDU AMA…

Geçen gözaltına alınan kamuda çalışan bir ablamızdan dinledim. Gözaltına alıyorlar. ‘Namazı nasıl kılacağım’ diye kara kara düşünürken bir polis memuru gelip ‘Namaz kılacaksınız galiba. Ben sizin abdest almanız ve namaz kılmanız için bir yer ayarlayayım bekleyin’ diyor.

Ablamız gözaltı süresince o polis memuru sayesinde çok rahat vazifesini yapıyor. Ablamız serbest bırakılınca polis memurunun ailesine gideyim teşekkür edeyim, diyor. Karakola gidip polis memurunun evini soruyor. Adresi alıp eve gidiyor. Polis memurunun evine gidip hanımına kendini tanıtıyor. Ve başından geçenleri anlatıyor. Eşiniz sayesinde ibadeti çok kolay yaptım, diyor. Kendisine teşekkür etmek için geldiğini anlatıyor. Polis memurunun eşi olayı dinledikten sonra gözyaşlarıyla ‘Benim eşim 2 yıl önce şehit oldu, başkası olmasın’ diyor. Allah, kimleri arkadaşlara yardıma gönderiyor. Eski zamanlarda düşündüğüm olurdu. Hani Hocamız ‘garipler’ derdi, ‘sahabilerle omuz omuza olacaksınız’ derdi. Ben düşünürdüm ki ‘Ya bu nasıl olacak ki bir elimiz yağda bir elimiz balda’ Hamdolsun Allah bu yaşadıklarımızla onların yolunu bize açtı. Her halimize şükrediyoruz. Onların peşinde olduktan sonra ne çeksek değer.”