[Analiz: Sefer Can]
15 Temmuz tuhaf darbe girişiminden sonra Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) 135 bin 356 kişiyi kamu görevinden ihraç etti. Önceki gece yarısı yayınlanan 686 numaralı KHK ile bunlara 4 bin 464 kişi daha eklendi. Aralarında bir kısmı tanınmış 330 akademisyenin de bulunması bir kısım seslerin yükselmesine sebep oldu. Fakat eleştirenlerin büyük çoğunluğu yine temele inemediği için işe yaramayacak giyotini durduramayacak. Hâlâ körlerin fil tarifi gibi herkes tuttuğu yeri tarif ediyor. Çok az insan bunun züccaciye dükkanına girmiş bir fil olduğunu söyleyebiliyor.
‘SALAĞA YATAN’ GRUP
Amiyane tabirle hâlâ ‘salağa yatan’ grup bütün ideolojik kesimlerde en kalabalık kitle. Başlarını Ahmet Hakan çekiyor; “İbrahim Kaboğlu’nu atmak ancak F..ö’nün işi olabilir” yazısı tüy dikti. Onunki artık salağa yatmak yerine salak yerine koymak haline geldi. Bakanlar Kurulu kararıyla yapılan bir işlemin bile altında cemaati aramak ancak Ahmet Hakan’ın başarabileceği bir şey. Herhalde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın zihni işgal altında; tıpkı Inception filmindeki gibi. Bu grubun biraz mahcup takılanları “Nasıl olur, Kabaoğlunu nasıl terörden atarsınız?” seviyesinde kalıyor. Meselenin terör değil, sorgusuz biat olduğunu anlamamış olamazlar. Hem ses çıkarmış olmak hem de fazla dikkat çekmemenin formülünü bulmuş gibiler. Sıra kendilerine gelene kadar bu tiyatro devam edecek.
İkinci grup file değil kırıp döktüklerine göre tutum alanlar. Yıkım kendi raflarına yöneldiğinde fili fark ediyorlar. Aksi halde ya duymazdan geliyor ya da ıslak çalarak seyrediyorlar. Bir günlük bebekleriyle gözaltına alınan kadınların terörist olduğu iddiasını sorgulamıyorlar bile. Komşudaki yangına duyarsız kalmak vicdansızlık ama aynı zamanda akılsızlık. O yangın tedbir alınmadığı için eninde sonunda komşuya da sıçrıyor. Hizmet Hareketini hedefe oturtarak başlatılan cadı avı yelpazenin solundan merkeze doğru geldi.
SAĞ KESİME DÖNÜK HAMLELERİN ÖNCÜSÜ
Son kararname sağ kesime dönük hamlelerin öncüsü. Referandumda Erdoğan’ın muhtaç olduğu blok olmasa daha sert darbelere gözetebiliriz. Bu ihtiyaca rağmen baskı hem siyasal İslamcılar hem de milliyetçilerin kapısına dayandı. Erdoğan, onların içinden bile biatçı olmayanları cezalandırıyor. Erdoğan burada risk alıp kumar oynuyor. Bugüne kadar korkutarak sonuç almanın rahatlığı ile aynı kozu oynuyor. Teslim olana iktidar nimetlerinden pay veriyor. Ancak teslimiyeti tam istiyor. Cengiz Çandar’ın dediği gibi rükuya dahi tahammülü yok, secde istiyor. Gazeteciler ve troller arasında paralı askerleri ‘eskiden’ İslamcılara tercih etmesinin sebebi de bu. Çok bilmiş islamcıların kısık sesli de olsa ‘ama’ demesinden hazmetmiyor. Samimi İslamcı eleştirilere tahammülsüzlüğü ise yayılma endişesinden kaynaklanıyor. Ömer Faruk Gergerlioğlu ya da Cihangir İslam’ın tenkitlerinin İslamcı mahallede yaygınlaşması büyüyü bozabilir. Reis’i eleştirilebilir bir fani haline getirir kaygısı tam da referandum öncesinde kalemlerinin kırılmasını sonuç verdi.
Erdoğan sol ya da liberal kesimden gelecek tepkileri bilhassa arzu ediyor. Bu tepkileri kullanarak tabanını korkutuyor ve kemikleştiriyor. Hatta tasfiyeyi bir seferde değil yayarak tepkinin ve doğal olarak karşı reaksiyonun devamlılığını sağlıyor.
KİMİN ATTIĞI KARARNAMEDE YAZILI
Listede asıl tartışılması gereken Kaboğlu değil Cihangir İslam. Kararnamenin altında imzası bulananların belki hepsiyle tanışıklığı var. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’la birlikte Has Partiyi kurdu. 28 Şubat mağduru Merve Kavakçı’nın eşi. Diğer bakanlara ve bilhassa Kurtulmuş’a o imzayı attıran güç nedir? Ahmet Hakan da Kaboğlu’ndan ziyade Cihangir İslam’ı tanır. Onu kimin attığını merak etmek gazetecilik açısından da daha doğru bir tercih.
Kim atıyor bu insanları dersiniz? Kararnamenin birinci sayfasında cevabı var: Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu diye başlıyor cümle. Sonunda da Numan bey dahil bütün bakanların isimleri sıralanmış. Ama siz yine de Ahmet Hakan’a sorun: kesin F..ö atmıştır. Kafayı kumdan çıkarmazsanız sıkıyönetim bildirisi gibi peşpeşe sıralanan KHK’lar da belki sıra size gelmeyebilir.
‘SALAĞA YATAN’ GRUP
Amiyane tabirle hâlâ ‘salağa yatan’ grup bütün ideolojik kesimlerde en kalabalık kitle. Başlarını Ahmet Hakan çekiyor; “İbrahim Kaboğlu’nu atmak ancak F..ö’nün işi olabilir” yazısı tüy dikti. Onunki artık salağa yatmak yerine salak yerine koymak haline geldi. Bakanlar Kurulu kararıyla yapılan bir işlemin bile altında cemaati aramak ancak Ahmet Hakan’ın başarabileceği bir şey. Herhalde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın zihni işgal altında; tıpkı Inception filmindeki gibi. Bu grubun biraz mahcup takılanları “Nasıl olur, Kabaoğlunu nasıl terörden atarsınız?” seviyesinde kalıyor. Meselenin terör değil, sorgusuz biat olduğunu anlamamış olamazlar. Hem ses çıkarmış olmak hem de fazla dikkat çekmemenin formülünü bulmuş gibiler. Sıra kendilerine gelene kadar bu tiyatro devam edecek.
İkinci grup file değil kırıp döktüklerine göre tutum alanlar. Yıkım kendi raflarına yöneldiğinde fili fark ediyorlar. Aksi halde ya duymazdan geliyor ya da ıslak çalarak seyrediyorlar. Bir günlük bebekleriyle gözaltına alınan kadınların terörist olduğu iddiasını sorgulamıyorlar bile. Komşudaki yangına duyarsız kalmak vicdansızlık ama aynı zamanda akılsızlık. O yangın tedbir alınmadığı için eninde sonunda komşuya da sıçrıyor. Hizmet Hareketini hedefe oturtarak başlatılan cadı avı yelpazenin solundan merkeze doğru geldi.
SAĞ KESİME DÖNÜK HAMLELERİN ÖNCÜSÜ
Son kararname sağ kesime dönük hamlelerin öncüsü. Referandumda Erdoğan’ın muhtaç olduğu blok olmasa daha sert darbelere gözetebiliriz. Bu ihtiyaca rağmen baskı hem siyasal İslamcılar hem de milliyetçilerin kapısına dayandı. Erdoğan, onların içinden bile biatçı olmayanları cezalandırıyor. Erdoğan burada risk alıp kumar oynuyor. Bugüne kadar korkutarak sonuç almanın rahatlığı ile aynı kozu oynuyor. Teslim olana iktidar nimetlerinden pay veriyor. Ancak teslimiyeti tam istiyor. Cengiz Çandar’ın dediği gibi rükuya dahi tahammülü yok, secde istiyor. Gazeteciler ve troller arasında paralı askerleri ‘eskiden’ İslamcılara tercih etmesinin sebebi de bu. Çok bilmiş islamcıların kısık sesli de olsa ‘ama’ demesinden hazmetmiyor. Samimi İslamcı eleştirilere tahammülsüzlüğü ise yayılma endişesinden kaynaklanıyor. Ömer Faruk Gergerlioğlu ya da Cihangir İslam’ın tenkitlerinin İslamcı mahallede yaygınlaşması büyüyü bozabilir. Reis’i eleştirilebilir bir fani haline getirir kaygısı tam da referandum öncesinde kalemlerinin kırılmasını sonuç verdi.
Erdoğan sol ya da liberal kesimden gelecek tepkileri bilhassa arzu ediyor. Bu tepkileri kullanarak tabanını korkutuyor ve kemikleştiriyor. Hatta tasfiyeyi bir seferde değil yayarak tepkinin ve doğal olarak karşı reaksiyonun devamlılığını sağlıyor.
KİMİN ATTIĞI KARARNAMEDE YAZILI
Listede asıl tartışılması gereken Kaboğlu değil Cihangir İslam. Kararnamenin altında imzası bulananların belki hepsiyle tanışıklığı var. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’la birlikte Has Partiyi kurdu. 28 Şubat mağduru Merve Kavakçı’nın eşi. Diğer bakanlara ve bilhassa Kurtulmuş’a o imzayı attıran güç nedir? Ahmet Hakan da Kaboğlu’ndan ziyade Cihangir İslam’ı tanır. Onu kimin attığını merak etmek gazetecilik açısından da daha doğru bir tercih.
Kim atıyor bu insanları dersiniz? Kararnamenin birinci sayfasında cevabı var: Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu diye başlıyor cümle. Sonunda da Numan bey dahil bütün bakanların isimleri sıralanmış. Ama siz yine de Ahmet Hakan’a sorun: kesin F..ö atmıştır. Kafayı kumdan çıkarmazsanız sıkıyönetim bildirisi gibi peşpeşe sıralanan KHK’lar da belki sıra size gelmeyebilir.