[Konuk Yazar: Nihat Sorgun]
Yunan mitolojisine göre Truva kralının kızı olan Kassandra uğradığı lanet yüzünden her zaman doğru kehanette bulunmasına rağmen hiç kimseyi sözlerine inandıramaz. Bu durum psikolojiye ‘Kassandra kompleksi’ olarak geçmiştir. Geleceğe dair başkalarını uyarmasına ve doğruları söylemesine rağmen kimseyi kendine inandıramama durumunu ifade eder.
Türkiye’nin aklı selim vicdanlı insanları Kassandra kompleksine tutulmuş durumda adeta.
Türkiye’nin aklı selim vicdanlı insanları Kassandra kompleksine tutulmuş durumda adeta.
- Soma faciası yaşanmadan hemen önce muhalefet tarafından meclise verilen bir önerge iktidar tarafından zaman kaybı olarak değerlendirilmiş ve reddedilmişti. 301 madenci feci şekilde can verince gerçek ortaya çıkmış ama kimse ders alıp bu vicdanlı seslere kulak vermeyi hatırına getirememiş aksine bu sesleri türlü manipülasyonlarla boğmayı tercih etmişti.
- Mavi Marmara gemisine saldırılıp 9 insan öldürülmeden önce, bunun yanlış bir yöntem olduğunu söyleyenlere de kulak verilmemişti. Diplomasinin kullanılmasına vurgu yapanlar Mossad ajanlığıyla bile suçlanmıştı. Gel zaman git zaman Mavi Marmara’nın hata olduğu bizzat Erdoğan tarafından ifade edilmiş, İsrail ile diplomatik ilişkiler düzeltilmiş hatta gemiyi yola çıkaranlara benden mi izin aldınız dahi denilmeye başladı. Ama maalesef geçmişteki aklı selimin sesine kulaklar halen tıkalıydı.
- Suriye politikasının yanlış olduğunu, askeri bir isyanın çok fazla kan ve acı doğuracağını bunun yerine demokratik dönüşümün çözüm yolu olarak zorlanması gerektiğini yıllar önce söyleyenler, lanetin etkisi ile bir türlü kimseyi inandıramamıştı. Sonunda yüzbinlerce can telef olup milyonlarca insan mülteci olarak dünyaya savrulduktan sonra Esed’siz bir çözümün mümkün olmayacağı kabul edildi. Suriye harap olduktan çok sonra, zamanında doğru kehanette bulunanlara hakları iade edildi mi? Elbette ki hayır. Çünkü lanet devam ediyordu.
- Açılım süreci adı altında yapılanlar ile PKK’nın alan kazandığı, güçlenip semirdiği her dile getirildiğinde, bunu söyleyenler kanla beslenmekle, Kürt düşmanlığıyla itham edilmişti. Masa devrildikten sonra PKK’nın artan eylemleri ile yüzlerce güvenlik görevlisi şehit olunca, açılım sürecinin yanlış yönetildiği ortaya çıkmış oldu. Ama o dönem yapılanları eleştirenlere doğru söylemişsiniz denilmedi, aksine PKK ile işbirliği yapmakla suçlanıp akıl almaz bir çarpıtmaya maruz bırakıldılar. Lanet yine tüm gücüyle toplumu esir almıştı çünkü.
- IŞİD ve El Nusra gibi örgütlerin Sünni İslam’la alakasının olmadığını, bunların düpedüz terör örgütü olduğu söyleyenler uluslararası güçlerin uşağı olmakla suçlanmışlardı. Silah sevkiyatları ile desteklenen bu yapılar ellerine tutuşturulan silahların namlularını Türkiye’ye çevirince işin rengi anlaşıldı mı? Hayır. Bu örgütler dille lanetlense de halen korunup kollanmaya devam ediliyor. Çünkü bu lanet kolay kolay yok olacağa benzemiyor.
- Rüşvet ve yolsuzluğa saplanan iktidar, bu çukuru geçmek için kendisine darbe yapıldığını iddia etmişti. Aksini iddia eden bütün vicdanları da darbecilikle suçlayıp bir şekilde susturmuştu. İşte o yolsuzluk ağının bir numaralı ismi şu an bir Amerikan hapishanesinde tutuklu, hem de birebir aynı iddialarla suçlanıyor.
- Fırat Kalkanı harekatı, birkaç cılız ses haricinde hiç sorgulanmadı. El Bab’dan Rakka’ya oradan Membiç’e oradan da Musul’a, Kerkük’e… Plakalar bile hazırdı. Gelgelelim Rus Büyükelçi El Nusra’cı bir Türk polis tarafından öldürülünce hesabın yanlış olduğu çıktı ortaya. Astana’da sessiz sedasız PYD’ye özerklik verilmesi bile kabul edildi. Şimdi ‘daha derinliğine gitmemek lazım’ diyerek El Bab’dan çabucak nasıl eve döneriz hesabı yapılıyor. Geride onlarca şehit bırakılarak üstelik. Lanetin vardığı boyut öyle ki taşınan şehit tabutları bile vicdanlarda en ufak bir titremeye sebep olamıyor.
- Ekonomik kriz kapıda, bu şekilde ekonomi yürümez diyenler yıllardır vatan haini ilan edilip duruyor. Dövizin fırlaması, işsizlik, kapanan işyerleri nedense krizin yaklaştığını bir türlü kabul ettiremiyor. Lanet maişet hesaplarının bile üzerine kalın bir örtü çekmiş anlaşılan.
- Anayasa değişikliği ile hedeflenen diktatörlük sisteminin son taşının konulacağını, aklı selim sahibi, vicdanlı sesler bir avuç kalmış olsalar bile söylüyorlar ve soluğu zindanda alıyorlar. Lanet yakalarını bir türlü bırakmıyor. Ve eminim ki bunda da yüzde yüz haklı çıkacaklar.
Kendi kendine darbe yapıp kırk binden fazla insanı hapse atan, yüz bin insanı işinden eden, milyonlarca insanı mağdur eden bir diktatörün en büyük enerji kaynağı olan bu lanetin ne zaman yok olacağı da belli değil.