Suriye Fiyaskosu ve Ithal Edilen Terör

[Erhan Başyurt]

Suriye politikası, Türkiye’nin en büyük dış politika başarısızlığıdır. AKP’nin batağıdır… Her geçen gün bu biraz daha netlik kazanmaktadır.
Türkiye’nin siyasi ve askeri kapasitesini abartmasının, kendisini ‘küresel aktör ve bölgesel oyun kurucu’ görmesinin neticesinde yaşanan bir fiyaskodur.
Akl-ı selim tüm uyarılara kulak tıkamasının ve kendisini dev aynasında görmesinin neticesinde ödenen en ağır faturadır.
‘Acaba’sız verilen destek
Türkiye, önce Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte Özgür Suriye Ordusu’nu her yönüyle desteklemiş ve topraklarımızı ‘güvenli koridora’ dönüştürmüş ve radikal dinci militanların ‘geçiş ülkesi’ haline gelmiştir.
Türkiye sadece ÖSO değil, IŞİD ve El Nusra’ya da süreçte lojistik ve güvenli geçiş desteği sağlamış ve çatışmada yaralananları Türkiye’de ücretsiz tedavi ettirmiştir.
Tüm bu yasadışı silah sevkıyatı MİT TIR’ları baskını, görüntüler ve haberlerle belgelenmiştir.
Bu operasyonu yapan savcı ve güvenlik güçleri, bu skandalları ortaya çıkaran medya kuruluşları ve vatansever gazeteciler AKP iktidarı tarafından ya hapse atılmış ya da haklarında ‘terörist’ suçlaması ile dava açılmıştır…
İşler sarpa sardığında
Radikal dinci grupların güçlenmesi Batı’nın tepkisine neden olmuş, Rusya ve İran, Esed’in devrilmesinden kaygı duymaya başlamıştır.
El Kaide’nin Irak kolu üzerine inşa edilen IŞİD ve El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra’nın şiddet eylemleri ve kafa kesme görüntüleri, kaygıları daha da büyütmüştür.
Rusya ve İran’ın devreye girmesi ve sahaya inmesi ile hesaplar tamamen ters yüz olmuştur. Türkiye, Musul Konsolosluğu’nun rehin alınması ve Rus uçağının düşürülmesi sonrasında kabuğuna çekilmek zorunda kalmıştır.
Sonrasında da Suriye’deki Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi, IŞİD ve PYD’ye terk edilmiştir.
PYD’nin beklenmedik yükselişi
Bu durum, IŞİD ile savaşan PKK’nın Suriye kolu PYD’nin güçlenmesine ve ABD başta Batılı ülkelerden silah ve eğitim desteği almasına imkân sağlamıştır.
Türkiye’nin, Kobani’de önce direnip sonra topraklarını Barzani’nin askeri yardımına açması ile sonuçlanmış ve PYD adeta Suriye Kürdistan’ında tek hâkim haline gelmiştir.
PKK’nın Suriye kolu PYD’nin liderini yakın zamana kadar ‘kırmızı halı’ ile karşılayan, Ankara’da ağırlayan AKP hükümeti, bugün Salih Müslim’i terörist ilan ederek hakkında tutuklama kararı çıkarmıştır.
Radikal gruplar ülkemizde
3 milyona yakın Suriyeli mülteci Türkiye’ye sığınırken, ÖSO ve radikal grupların aralarında faaliyet göstermesine ve hatta Türkiye’den adam devşirmelerine göz yumulmuştur.
Türkiye, silahlı grupları ‘beşinci kol’ faaliyet olarak kullanıp, Şam Emevi Camii’nde Cuma Namazı hayali kurarken, ‘ateşle oynama’ uyarılarını hep kulak arkası etmiştir.
Cerablus ve El Bab operasyonlarıyla Türkiye, Suriye’de devlet olarak resmen kara operasyonu yapan ilk ülke haline gelirken, o güne kadar izlediği tüm politikaları yok saymış ve düne kadar ‘göz yumduğu’ hatta ‘desteklediği’ radikal gruplarla cephe ülke haline gelmiştir.
‘Pakistanlaşma’ uyarılarını hep göz ardı eden AKP iktidarı, maalesef Pakistan’ın Afganistan’da yaptığı tüm hataları tekrar etmiş ve ülkeyi ateş çemberine atmıştır.
Politikaların iflası
Suriye’de ‘rejim uçakları’ askerlerimizi bombalamış ve IŞİD intihar saldırıları ile 40 yakın kayıp vermemize neden olmuştur.
Suriye’de operasyonların ana hedefi PYD’nin PKK destekli askeri kanadı YPG ile de çatışmalara girilmesi an meselesidir.
PKK uzantısı örgütler ve IŞİD’in hücreleri terör ülkemizde güvenlik güçlerine ve sivil halka terör saldırıları gerçekleştirmektedir.
“Rusya’nın talebi üzerine Halep’ten ‘El Nusra’nın savaşmadan çekilmesini sağlayan” AKP, Ankara’da Halep’in düşmesine tepki gösterirken, Moskova’da alkışlamakta ve ortak anlaşmalara imza atmaktadır.
Rusya Büyükelçisi’nin El Nusracı bir Çevik Kuvvet polisi tarafından Ankara’da suikasta uğraması, Ankara’nın gardının tamamen düşmesine neden olmuştur.
Fatura görünenden kabarık
Suriye fiyaskosunun Türkiye’ye faturası bugün itibarıyla çok ağır olması bir yana, yakın zamanda çok daha ağır faturalar ödenmesi riskini beraberinde getirmektedir.
Türkiye’nin geleneksel sulh merkezli dış politikasını Suriye’de değiştirmesi, bugün tüm ilkelerinden vazgeçmesi ile sonuçlanmış ve Türkiye’ye tutarsız bir ülke haline getirmiştir. Daha da fecisi, Suriye’deki istikrarsızlığın ve ateşin kendi topraklarımıza ithali olmuştur.
AKP, bu sıkışmışlık ve ilkesizlikler içerisinde Suriye batağından maalesef kolay kolay kurtulabilecek gibi de davranmamaktadır.
Yakın zamana kadar İŞID ve El Kaide türevi örgütlere verilen destek, başarısız PYD siyaseti, Ankara’nın başını daha çok ağrıtmaya devam edecek gibi görünmektedir.
AKP, ilginç bir şekilde ‘en büyük tasfiye’nin ardından TSK’yı Suriye batağına sokmuştur.  Benzer çapta büyük bir tasfiyeyi de İttihat ve Terakki Birinci Dünya Savaşı’nda yapmış, sonuç felaket olmuştur.
AKP’nin, Esed’i devirmekten Rusya ve Esad’la işbirliğine savrulan politikası, Türkiye’nin bugüne kadar ki en büyük dış politika fiyaskosudur, terörü ülkemize ithal etmiş ve maalesef daha da derinleşme yolundadır.