CHP’nin Fişini Çekerlerken…

[Barbaros Kartal]

CHP’nin dün yapılan grup toplantısı Meclis TV’de teknik bir sorun bahanesiyle yayınlanmadı. Ta ki milletvekilleri Meclis TV’ye gidene kadar. Milletvekilleri gidince nedense bir anda teknik sorun çözülmüş oldu.
O kadar pervasızlaşıldı ki artık keyiflerine göre istediklerini meclise alıp istedikleri zaman partilerden yayın yapıyorlar. Havuz medyası, milletvekillerinin tepkisini “CHP rejiyi bastı” şeklinde verdi. Aksaklıklar sadece yayınla ilgili değildi. Ses sistemi de bir türlü yapılamadı ve Kılıçdaroğlu kürsü değiştirmek zorunda kaldı. Geçen hafta HDP grubunun misafirleri meclise sokulmamıştı.
Nedense muhalefetin bu başına gelenler hiç MHP’nin başına gelmiyor. Herhalde onu muhalefetten saymıyorlar.
Kılıçdaroğlu meclis başkanına seslenerek “Eğer sende onur varsa, kimlik varsa, sende ahlak varsa bunu yapan adamı çıkarırsın kapının önüne koyarsın” dedi. Sanki bunu yapan kişi kendi cesareti ile bunu yapmış gibi. Kapı önüne koysalar ne olacak başka bir kurumda ya da bir belediyede terfi ederek işe başlar.
Kılıçdaroğlu 15 Temmuz’dan sonra iklimin etkisiyle Saray’a gittiğinde yıllardır TRT’ye çıkamıyorum demiş, muhatabı da “Allah Allah haberim yok nasıl olur?” cevabını vermişti. Ardından pat diye Kılıçdaroğlu yasak savma kabilinden TRT’de görünmüştü. İpler kimin elinde bilmeyen yok zaten.
Bugün CHP’nin koyduğu tavır ve vekillerin aktif muhalefeti bir şeyler anlatmalı. CHP’nin sonuç almaktan uzak tavırları büyük bir kitleyi pasifleştiriyor ve yaşanacak her şeye karşı korumasız hale getiriyor.
Çocuk istismarı yasasında bir zafer kazanılmadı daha doğrusu henüz tehlike geçmedi, bir geceyarısı aynen Meclis’ten geçirirler ancak en azından ses çıkarabileceği görüldü. Sadece çocukların değil ülkede bütün değerlerin ırzına geçiliyor. CHP artık kürsü muhalefetinden sahaya inmeli. Çünkü artık Meclis’te selfie çektirmeyle tweet atmakla bir şeyler olmayacağını çoktan görmüş olması lazım. Sağdan say 10, soldan say 10 vekilin kendi çabasıyla olacak şeyler değil bunlar. Bugün kaybetme korkusuyla sizi frenleyen şeyler yarın zaten elinizden alınmış olacak.
Demirtaş’ın arkasında ciddi bir halk desteği hem de gerektiğinde tepkisini göstermek konusunda şiddete başvurmaktan çekinmeyecek bir kitle var. HDP’nin dayandığı taban ile PKK’nın dayandığı tabanın neredeyse aynı olmasından ciddi bir reaksiyon beklentisi vardı.
Bu durum, PKK’nın nasıl derin bir örgüt olduğunu göstermesi adına öğretici oldu. Kobani düştü düşecek dendi diye ülkeyi savaş alanına çevirebiliyor. Sembol şehir Diyarbakır’ın belediye başkanı ile belki de şimdiye kadar en çok sevilen parti lideri kulağından tutulup hapse atılıyor ses yok.
O yüzden CHP’liler milyonlarca oyumuz var, ana muhalefetiz bir şey olmaz diyorlarsa çok yanılıyorlar. Bugün televizyonun fişini çekenler yarın sizin fişinizi çeker, gidecek reji de bulamazsınız.
— — —

Ankara şimdi başka şey diyorstar

Defalarca Türkiye’ye getireceksiniz. Gizli, açık bir sürü toplantı yapacaksınız. Sonra düşman ilan edip şimdi de hakkında yakalama kararı çıkaracaksınız. Bu nasıl bir devlet ciddiyeti nasıl bir iş yapma yöntemi? Bu saatten sonra yerel aktörlerden kim size güvenir? Bu kadar siyah-beyaz kararlar arasında Ortadoğu’da ne yapabilirsiniz? Kendi yanınıza çekip ortak çalışmayı planladıysanız neden olmadı? PYD madem PKK’nın bir kolu Türkiye’de eylem yapmaya ihtiyacı mı var?
İTÜ mezunu, yıllarca Türkiye’de kalmış biri ile muhatap olmayınca sanki adamlar buharlaşıyor. IŞİD bayrağı olunca ses çıkarmadığınız yerlere bunlar bayrak asınca mı kötü oldular? Ama Müslim kendi kendisini yakacak şeyler söylemişti zaten geç bile kalındı:
Erdoğan’ın Lahey’de yargılanması için bütün dosyalar hazırlanmış durumda. Ruslar bu dosyalara, yani Türkiye’nin DAİŞ’le ilişkilerini gösteren belgelerin hepsine sahip. ABD’de devam eden Sarraf davasını unutmayın. Bu dava birilerinin boynunda ip gibi duruyor.”
— — —

Bu satırların gereği…

Türkiye,
-gerçekle ilişkisini yitirmiş,
-bir kaos içinde savrulan,
-rasyonel yaklaşımları yeterince önemsemeyen,
-metodolojilerle ilişkisini koparmış,
-uluslararası ‘know how’, süreç ve teknolojilerle bağı olmayan bir toplum, ülke, devlet şeklinde hareket ediyor.
Bu alıntı havuzdan. Havuzda yazan, çalışan kimseye meslek olarak saygım yok. Yukarıdaki satırların sahibi Hasan Bülent Kahraman’ın da sicilinde, ‘hükümetin karanlık bir şekilde finanse ettiği gazetesinde köşe yazarı’ diye yazacak. Küpü doldurabildiğim kadar doldurayım diyenler bile artık rol yapamıyor. Bakalım Türkiye için kaos içinde savrulan tespitini yapan aydınımız “Türkiye, hiçbir dönemde bu kadar özgür, bu kadar huzurlu, bu kadar rahat bir dönemi yaşamamıştır” diyen zata karşı da kahramanlık yapabilecek mi?