Hrw’den Türkiye’de İşkenceye Suç Üstü

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) yayınladığı 43 sayfalık yeni rapor, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yapılan gözaltılarda insan haklarına aykırı biçimde işkence ve kötü muamelenin yapıldığını bir kez daha ortaya koydu.
“Açık Çek: Türkiye’de Darbe Sonrası İşkenceye Karşı Koruma Tedbirlerinin Askıya Alınması” başlıklı raporda, OHAL uygulamasıyla birlikte işleme konulan Kanun Hükmünde Kararnamelerin gözaltı koşullarını ve gözaltına alınan kişilerin haklarını zayıflattığını tanıklıklarla gözler önüne seriyor.
HRW’nin kendi sitesinde haberleştirdiği rapor ile ilgili kuruluşun Avrupa ve Orta Asya direktörü Hugh Williamson, “Türkiye hükümeti işkenceye karşı koruma tedbirlerini kaldırarak kolluk görevlilerine gözaltındakilere diledikleri gibi işkence ve kötü muamele yapmaları için açık çek veriyor. Belgelediğimiz vakalar bize bazı görevlilerin tam da böyle yaptığını gösteriyor. Türkiye hükümeti bu önemli tedbirleri geri getirmelidir” sözlerini kullandı.
KHK’larla işkencenin önü açıldı
OHAL’de öngörülen yeni gözaltı şartlarına göre, gözaltılar 30 güne çıkarıldı ve ilk 5 gün gözaltına alınan kişinin avukatla görüştürülmesi yasaklandı. 5 günün sonunda da yalnızca Baro’nun atadığı avukatlara müsaade ediliyor. HRW’ye göre bu durum, genç ve tecrübesi avukatların polis yetkilileri tarafından kolaylıkla manipüle edilebilmesine olanak sağlıyor.
Rapor için görüşülen avukatlardan birisi, Ankara’da bir akademisyenin 20 gün boyunca gözaltında tutulduğunu ve bu süre boyunca ne avukatıyla ne de eşiyle görüştürüldüğünü anlatıyor. Avukat, “Belki de 10 gün boyunca işkence yaptılar ve yaraların iyileşmesini beklediler” sözleriyle durumun vahametini tasvir ediyor.
40’tan fazla kişiyle görüşüldü
HRW, raporu hazırlamadan önce 40’tan fazla avukatla, insan hakları aktivistleriyle, gözaltına alınmış kişilerle, hastane personeliyle ve adli tıp uzmanıyla görüştü.
Raporun özellikle üzerinde durduğu iki mesele, gözaltındakilerin savunma haklarının iğdiş edilmesi ve tıbbî müdahale sırasında işkenceyi anlatma imkânlarının ellerinden alınması.
OHAL’le birlikte başlatılan 30 günlük gözaltı süresinin ilk beş gününde avukatla görüştürülmemenin yanı sıra, bazı avukatların belirli kişilerin savunmasını üstlenmeleri de engellenmiş. Ayrıca İstanbul Barosu’ndan edinilen bilgiye göre 200’den fazla avukat hakkında gözaltı kararı çıkarılarak, birçok kişi avukatsız bırakılmış. Bununla beraber avukatların müvekkilleriyle yalnız ve özel görüşmeleri engelleniyor. İtiraz edildiğinde ise “Bilmiyor musunuz, OHAL’deyiz!” deniliyor.
Gözaltı sırasında çeşitli şikâyetlerle hastaneye gidenlerin ise doktorlarla özel görüşmeleri engelleniyor. Kendisine yapılanları anlatmak isteyenler muayene odasındayken polis sıklıkla kendini göstererek bu durumu engellemeye çalışıyor. İç kanaması olduğu için başka hastaneye sevkini isteyen hastaya polisin yumruk atarak bu karardan vazgeçirdiği naklediliyor.
Bu iki husus, işkencenin çok daha yaygın olabileceğini ve dışarıya çok az vakanın sızdığını gösteriyor.
13 somut işkence vakası
HRW’nin raporunda çeşitli derecelerde 13 farklı işkence hikâyesi yer aldı. Bunlardan 8’i darbe girişiminin hemen ertesinde gerçekleşirken, 5’i KHK’ların ilan edilmesinden sonraki uygulamalardan.
Bu işkence ve kötü muamelelere sadece “darbe suçlamasıyla” ilgili gözaltına alınanların değil ayrıca PKK ve farklı sol gruplardan kimselerin de maruz kaldığı belirtilirken, AKP milletvekili Mehmet Metiner’in Gülen destekçileriyle ilgili işkence iddialarını incelemeyecekleri sözlerine de atıf yapıldı.
hrwHRW, raporuna şu üç alıntıyla başlıyor:
(1) “OHAL sebebiyle seni öldürürsem kimse umursamaz. Sadece kaçmaya kalktığı için vurduğumu söylerim.” (Polisin gözaltındaki birine söyledikleri…)
(2) “Buradan canlı çıkamayacaksın. Artık 30 günümüz var.” (Polisin copla tecavüz etmekle tehdit ettiği gözaltındaki kişiye söyledikleri…)
(3) “Uzun bir yoldan geldik. Türkiye’deki işkence karşıtı mücadele önemliydi. Fakat işkence hastalık gibi bulaşıcı. Bir kez başladı mı, yayılacak. Geri dönüşünü görmek acı verici.” (İşkence görmüş kimselerle birlikte gözaltında tutulan bir avukat…)
Raporda yer alan tanıklıklardan bazıları şu şekilde: (Bianet.org sitesinin çevirisiyle)
Avukatının önünde darp
Ankara’dan bir avukat darbe girişimine karıştığı şüphesiyle gözaltına alınan bir subay olan müvekkilinin Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde gördüğü muameleyi şöyle anlattı:
“Arkasında birkaç polis ayakta duruyordu. O da masanın önündeki bir sandalyede oturuyordu. Konuşması için normalde kelepçe olarak kullandıkları plastik bantlarla kırbaçlar gibi vurmaya başladılar; yumruklarıyla da başına ve vücudunun üst kısmına vurdular. Elleri kelepçeli olduğundan kendini korumak için hiçbir şey yapamıyordu…
“Bir aşamadan sonra artık sırtımı döndüm. Ona kaç kez vurduklarını bilmiyorum. Daha fazla bakamadım. Durdurmak için yapabileceğim bir şey olmadığını biliyordum. En sonunda ifade verdi… O saatte oradaki tek avukat bendim. Her yerde şiddet vardı ve polis benim orada olmamdan memnun değildi. ‘Bu insanların neden avukata ihtiyaçları var ki’ diyorlardı.”
Gözleri bağlı işkence
E.B. gözaltındayken yaşadıklarını Antalya Cumhuriyet Savcısı’na verdiği ifadede şöyle anlattı:
“Gözlerim bağlıydı. Odada 3-4 kişi olduğunu hissettim. Ancak beni gözaltına alan komiser konuşuyordu… ‘Bildiklerini anlat, Antalya’da ne işin var’ diyerek çırılçıplak soydular…
“[Beni] gözaltına alan, ismini bilmediğim, komiser olduğunu düşündüğüm, yüzüme gözüme tokatla vurmaya başladı… Ayaklarımın altına, karnıma vurarak, sonrasında hayalarımı sıkarak ‘seni hadım ederim’ şeklinde sözler söyleyerek işkenceye devam ettiler. Yüzüstü yatırıp sağ kolumu ve sol kolumu geri çevirerek, polis memuru bana bu şekilde işkence yaptı.
“Sonrasında sırt üstü döndürüp ayaklarımı ıslatıp copla vurmaya başladılar. Sonra her iki koluma da copla vurdular. Boynumu ıslatıp copla boynuma da vurdu… Hatta copu ağzıma sokup ağzımda çevirdi… Sonrasında kaldırıp yumrukla vurmaya başladı. Her vurduktan sonra dik dur diyerek karnıma dakikalarca vurdu.”
İstanbul Emniyetinde işkence ve tehdit
İ.B. hapishanedeyken yazarak avukatına teslim ettiği ifadede, Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltındayken maruz kaldığı muameleyi şöyle anlattı:
“Beni avukat görüşü diye üç gün boyunca her gün sorguya götürdüler. Üzerimdeki kıyafetleri indirip ve yırtarak cinsel organlarımızı sıkma, darp etme, iğrenç tehditler savurdular. ‘Anneni buraya getirdim konuşmazsan gözünün önünde ona tecavüz edeceğim’ dedi.
“Kafama bir torba geçirip ellerimi arkadan bağlayıp kafamı yere, duvara vura vura beni, alçakça gülerek, domalık dedikleri bir pozisyona getirerek ‘Yok mu buna tecavüz edecek baba yiğit’ diye bağırıp gülüyorlardı. Vücudumun her yerini darp içinde bıraktılar…
“İşlemediğim bir suçu, hayatımda görmediğim tanımadığım birini tanıtmak için ‘Tanıyacaksın yoksa sana daha çok şey yapacağız’ gibi hakaret ve tekmelerle üstüme geliyorlardı. Sonra ‘7-8 kişiyi mahkemeye getirtir, üstüne ifade verdiririm, bir daha dışarıyı göremezsin; eğer suçu kabul edip isim vermezsen hayatını kaydırırız’ dediler.
“Darp raporları aldığım her gün beni bir kez daha darp ediyorlardı… ‘Sen istediğin kadar rapor al, bize sökmez, her şey bizim elimizde’ dediler.” (TR724)