Zulmün Bilançosu…

[ERHAN BAŞYURT]

İktidar yüzbinlere pervasızca zülüm ediyor sonra da haksızlık ve hukuksuzlukların dile getirilmesini engellemeye çalışıyor.
Gerçekleri yazamasın diye medyayı susturuyor, mağduriyetleri dile getirenleri ‘darbe yandaşlığı’ ile suçluyorlar.
Oysa zulmün bilançosunu bizzat kendileri dile getiriyor, hatta bununla övünüyorlar…
***
Bekir Bozdağ hukuku nasıl ayaklar altına aldıklarını, Türkiye’de adil yargılama imkan ve ihtimali kalmadığını tutuklu yargı mensuplarının sayısıyla birlikte ‘gururla’ açıklamış:

  • 2 bin 194 hakim ve savcı
  • 102 Yargıtay üyesi
  • 41 Danıştay üyesi
  • 2 Anayasa Mahkemesi üyesi
  • 5 HSYK üyesi

Bu kadar yargı mensubunun delilsiz, sorgusuz tutuklandığı, kürsü dokunulmazlıklarının yok sayıldığı bir ülkede, adaletin esamesi okunmaz. Sade vatandaşa adaletsizliğin daniskası uygulanır…
***
Sadece kürsü hakimlerine değil, avukatlara da gözaltı ve tutuklamalarla yıldırma ve gözdağı operasyonları yapılıyor.
Böylece mağdurların savunmasına da engel çıkarılıyor.
Nitekim Avrupa Konseyi Yargıçlar Birlİği (ENJC) Türkiye’nin üyeliğini askıya aldı.
Yakın zamanda AİHM’de bir sosyal gruba yönelik soykırım uygulamaları nedeniyle Türkiye aleyhine dava patlaması yaşanacak…
***
Bugüne kadar 78 bin kişi gözaltına alınırken, 35 bin insan hapse atıldı.
150 bin kamu görevlisi açığa alınırken, 60 bin memur ihraç edildi.
Daha vahimi, eşleri kamudan ihraç edilenlerin önemli bir kısmının özel sektörde çalışan eşleri de işten uzaklaştırıldı.
Kıyım, katmerlenmiş durumda.
Sistematik ve planlı işkence uygulanıyor, AKP yandaşı olmadıkları için ‘fişlenen’ insanlar açlığa mahkum edilmeye ve yok edilmeye çalışılıyor.
Anne babası gözaltına alınıp evden tek başına bırakılan çocuklar, yeni doğum yapmış kelepçelenmiş loğusa kadınlar ve emzirilmesine izin verilmeyen bebeklerin ahları göğe yükseliyor.
İktidar halen ‘sulandırmaya çalışıyorlar’, ‘elimizde FETÖMATİK yok, yanlışlar olabilir’ gibi zulmü hafife alan ve ‘şikayetleri incelemeyeceğiz’ diyerek cesaretlendiren bir tavır içinde…
***
OHAL sonrası yargısız infazlar ve el koymalar sonrasında helal kazançla elde edilmiş 242 şirkete el konulup TMSF’ye devredildi.
İnsanların zekat ve sadakaları, bağışlarıyla satın alınan ve halka hizmet eden 5 bin 401 taşınmaza el konulup Tapu Kadastro ve Vakıflar’a verildi.
Pişkin pişkin övünüyorlar, ‘Şirtketlerin tasfiyesi (yani yandaşlara satışı) 2017’de olabilir’, ‘En değerli taşınmaz Fatih Üniversitesi yerleşkesi…’
Ne hukukta ne dinde yeri olmayan bir şekilde özel mülkü gasp ediyor, rakamları utanç yerine gururla açıklıyor, sonra da ‘zulüm yok’ diye insanların aklıyla dalga geçiyorlar.
***
Hepsi bunlar da değil…
Hepsinin farkındalar.
O kadar suça bulaşmış durumdalar ki, suçlarını ancak zülümlerle örtmeye çalışıyorlar.
Kendilerini kurtarmak için yeni doğan bebekten 90 yaşındaki hayırsevere kadar zülüm ediyorlar.
Sonra da pişkin pişkin ‘acımak yok, acımak mücadelemize zarar verir’ diye hem kendilerin hem de milleti avutuyorlar.
Ne diyelim ‘Herkes ektiğini biçer…’
Mutlak Güç ve Adl-i Mutlak olan da, bizler af etsek bile sizlere merhamet etmez İnşaallah…
(TR724)