Gazeteci Murat Aksoy’un Eşi: Gülün Bir Yaprağını Bile Verdirmediler

Cemaate yönelik cadı avı operasyonlarında tutuklanan gazetecilerden Murat Aksoy’un eşi Şehriban Aksoy yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı. Şehriban Aksoy, “Doğum günü hediyesi olarak bir gül götürdüm. ‘İçeri almazlar’ diye sadece bir yaprağı cebime sakladım. Onu bile çok gördüler.” dedi.
Şehriban hanım, Murat Aksoy’un mesajını da kamuoyu ile paylaştı: “Fikirlerim zaten yazdıklarım. Hapishaneye kapattıklarında fikirlerimden farklı bir şey beklemesinler. Çıktığımda bunların çok daha netini, çok daha güçlü bir sesle, gerekirse yeniden hapis yatma pahasına yazacağıma emin olsunlar. Ben susmayacağım.”
İşte o röportaj:
murataksoy1
– Eşiniz yeni yaşına cezaevinde, görüş günü girdi. Ne hissettiniz görüşte?
Çok romantikti (gülerek). Kocaman şeffaf bir cam, telefonla konuşuyorsunuz. O kadar. ‘Görüş başlamıştır’ deniliyor, kapılar bir bir kapanıyor. Bir saat sonra ‘biiiip’ sesi ile görüşme kesiliyor. Doğum günü değil de ölüm günü gibi bir şeydi bu. Duru babasına camdan okuması için küçücük bir kâğıda not yazdı. Babasını sevdiğini, doğum gününü kutladığını, sınavdan 100 aldığını yazmıştı. Onu da almadılar, çok gördüler. Sadece ‘doğum günün kutlu olsun. Sana hediye alamadım, kusura bakma’ dedim. Hediye olarak bir gül götürdüm. İçeri almazlar diye sadece bir yaprağını cebime sakladım. Onu bile çok gördüler. Yanağına bir öpücük kondurmayı çok gördüler. Orada bir kapı var. Kapının ucuna getirseler bir sarılsak, o kadar… O da mümkün değil. Bir gün önce de oğlunun doğum günüydü.
– Polisin gelişi ve gözaltı nasıl oldu?
Sabahın 4-5’iydi sanırım. Gümbürtü patırtı… Bir taraftan zile basıyor bir taraftan kapıyı tekmeliyorlar. Çocuklar ağlıyor. Polise “Biraz sessiz olabilir misiniz? Çocuklar uyuyor” diyorum. Bana “Uyusunlar, uyanırlar” diyor. Çocukların odasına dahi girdiler, yataklarını kaldırdılar, hikâye kitaplarına bile baktılar. İğrenç torbalarına Murat’ın elektronik cihazlarını koydular.
– Eşinize Gülen cemaati üyeliği iddiası yöneltiliyor. Alevi olduğunuzu biliyorum, doğru mu?
Ben Sivas Hafikliyim. Aleviyim. Murat da Erzincan Çayırlılıdır. Alevidir. Ocakları Kemal bey (Kılıçdaroğlu) ile aynıymış. Tunceli’den gelme Murat’lar. Biz de Malatya’dan göç etmişiz. Cemaat bizim yaşam tarzımıza zıt. Yıllarca Yeni Şafak’ta çalıştı Murat. Alevi olduğunu da hiçbir zaman gizlememiştir.
– Morali nasıl? Adapte olabilmiş mi?
Morali kötüydü. Koğuştakiler antidepresan ilaçları kullanmak istiyorlar. Geçen hafta psikoloğa gidiyorlardı. Bu hafta biraz daha kötüydü. Koğuşta Atilla Taş ve Gökçe Fırat ile birlikte kalıyor. En azından bir ses, bir nefes var yanında. Mektupları vermiyorlar, tahliye olduğunda teslim ediyorlar. Mektupların yalnızlığını gidermesine izin vermiyorlar. Kağıt kalem vermiyorlar. Dursun Çiçek “Sabırlı olun, kitap okuyun, kitap yazın” diyor. Öyle kırıldım, öyle üzüldüm ki. “Siz nerede yaşıyorsunuz? Sizin dünyadan haberiniz yok” demek istedim. Bir A4 kâğıdı vermiyorlar insanlara. Umudum kalmadı artık benim. Tutukluluğa yaptığımız itirazlar hep aynı şekilde reddediliyor. Millet gazetesinden teklif geldi ve “ben almayayım” deme lüksü yoktu. Savcı “Neden orada yazdın” diyor. Murat da “İşsizdim, borcum vardı, çocuklarım var benim” dedi. Çok ciddi sağlık sorunları yaşıyordum ben de o dönem. Gözlerim hep nemli benim artık. Böyle de gidecek.
– Avukatınız var mı?
Avukatımız Meriç Eyüboğlu idi. Ancak çok yoğun olduğu için bırakmak durumunda kaldı. 1 aydır avukatımız yoktu ama şu an Prof. Dr. Yaman Akdeniz yardım ediyor. Ali Deniz Ceylan ve Sevgi Kalan da avukatlığımızı yapacak. Zaten dosyada gizlilik kararı olduğundan ne olup bittiği ile ilgili bilgim de yok.