Prof. Dr. Suat Yıldırım (*)
Hizmet camiası, kırk yılı aşkın bir zamandan beri devletin ve toplumun büyüteci altında çalışan sosyal bir yapıdır.
Onun fikir önderi Fethullah Gülen, 1971, 1980 ve 1998 darbelerinden sonraki yargı süreçlerinden, faaliyetleri didik didik edildikten sonra aklanmıştır.
Hizmet geliştikçe topluma daha fazla açıldı. Yasal çerçevede yaptığı hizmetler toplum vicdanında kabul gördü. Özellikle Şubat 1998 darbesini müteakip sekiz sene süren kapsamlı mahkemelerden sonra 2008’de Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı ile aklanması kaziye-i muhkeme haline geldi.
Bu baskı dönemlerinde Hizmet, toplum vicdanında kabul bulduğundan yurtlar, okullar, dersaneler,medya organları, dergiler, kitaplar artarak devam etti. Halkımızın her kesiminden yüz binlerce aile ücretini ödeyerek çocuklarını bu eğitm kurumlarına emanet etti. Hepsi de memnun kaldı. Başarısı sayesinde Hizmet topluma daha fazla açıldı. Türkiye içinde ve dışında farklı çevrelerle diyalog, birlikte barış ve anlayış içinde yaşamayı teşvik çalışmaları devam etti. Başta Fethullah Gülen’in kitapları, yüz binlerce satan dergileri, günlük gazete, TV yayınları toplumla bütünleşmenin tezahürleri oldu. Milletimizin önemli bir kısmı bu çalışmalarda kendilerini bulup benimsedi.
Farklı siyasi uygulamaları olan Süleyman Demirel, Turgut Özal, Bülent Ecevit, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz ve Recep Tayyip Erdoğan hükumetleri bu faaliyetlerde yasal düzene aykırılık bulmadı. Üstelik yaklaşık kırk yıl boyunca, ard arda gelen hükumetler olumlu değerlendirmeler yaptı.
Gelelim Diyanet camiasına…
Hizmet, İslami kaynaklardan manen beslenen ve dindarların çok bulunduğu bir yapıdır. Muayyen yönlerde Diyanet ile zıtlaşan bazı dini hizmet gruplarından farklı olarak, bu camia ona saygılı oldu. Onun içindir ki, isim vererek belirteyim: Lütfi Doğan, Süleyman Ateş, Tayyar Altıkulaç, Mustafa Sait Yazıcıoğlu, M. Nuri Yılmaz, Ali Bardakoğlu ve ilk döneminde 2014’e kadar Mehmet Görmez, yani sırasıyla bütün Diyanet İşleri Başkanlığı yapan hocalarımız bu camiada aykırılık görmedi. Bilakis bunlardan çoğu Hizmet’in düzenlediği ilmi ve dini sempozyumlara katılıp manen ve fikren destekledi, takdirlerini beyan etti. Onlarda İslam dinine uymayan bir taraf bulmadı.
Diyanet ve İlahiyat camialarından binlerce hocamız ilgili eğitim kurumlarını gezmiş, incelemiş, takdirlerini ifade ederek çocuklarını buralara emanet etmelerini müteakip memnun kalmışlardır.
Şu halde onların mut icmeber icmaları, 20-30 yıl zarfındaki gözlemleri sonucunda yaptıkları tanıklıklarıdır. Sırf Hizmet’i peşinen mahkum etmek için olağanüstü toplanan 03 Ağustos 2016 tarihli Din Şurası konjonktürel, vicdani tercihleri yansıtmayan bir toplantı olmuştur.
Hizmet hakkında devlet adamlarının senelerce yaptıkları gözlemlerin hülasası şudur: “Burada kuvvetli bir gönüllüler yapısı var. Bu yapı insanlık için faydalıdır. Resmen ve fiili olarak rol almasak da takdire değer işler yaptıkları kanaatindeyiz”.
Dolayısıyla Diyanet ve İlahiyat camialarındaki hocalarımızın asıl hükümleri, önceki kanaatleridir. Seneler boyunca aldandıklarını söylemeleri, kendi kişiliklerini hiçe indirmeleri anlamına gelir. Yirmi yıl aldanan, menfi propaganda ve baskı ortamındaki hükmünde de pekala aldanabilir. Köpük gider, öz kalır.