AKP, Müslümanlık, İnsanlık ve Adalet..

MAHMUT ÇEBİ
Bülent Korucu gazeteci ve köşe yazarı. Hakkında gözaltı kararı çıkartılıyor. Çocukları ve eşi Erzurum’da dede evlerinde kalıyorlar. Polis evi basıyor. Bülent Korucu’yu bulamıyorlar. Beş çocuk annesi bir ev hanımı olan, siyasetten hiç anlamayan eşi Hacer Korucu’yu kocasının yerine gözaltına alıyorlar.
Çocuklara da “Babanız gelirse, annenizi serbest bırakırız, eğer gelmezse sizi de sırayla içeri alırız.” diyorlar. Hacer Korucu 7 gündür tutuklu. Durumu hakkında hiçbir haber vermiyorlar. Çocukları avukat bulmak için günlerdir uğraşıyor. Erzurum’da kaç gündür suçsuz bir kadını savunacak avukat bulamıyorlar. Dadaş diyarının barosu çaresiz veya sessiz.
Bir korku sarmalı herkesi kuşattıkça kuşatıyor.
Almanya’da yaşayan, tatil için gittiği Türkiye’de gözaltına alınanlar var. Abisi bulunamadığı için onun yerine tutuklanan kardeşler var. Gözaltına alınan, aralarında gazetecilerin de bulunduğu haklarında hiç haber alınamayan insanlar var. İşkence yapılıyor iddiaları bir çok mağdur yakını tarafından dile getiriliyor.
Mesela 23 Temmuz‘da evinde gözaltına alınan dershane öğretmeni Gökhan Açıkkollu 5 Ağustos‘ta polis nezaretinde can çekişmeye başlıyor ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Eşi polislere şeker hastası olduğunu söylemesine rağmen hassasiyet gösterilmiyor. Açıkkollu’nun kırılmaz cam olan gözlüğünün kırıldığı, kollarında morluklar olduğu görülüyor. Baro tarafından atanan avukatın, ailesiyle görüşmekten çekindiği, kendisine sorulan soruları geçiştirdiği, işkence ve kötü muameleye karşı müvekkilini koru(ya)madığı aile tarafından ifade ediliyor.
Meclis İnsan Hakları Komisyonu bu şikayetlerle ilgili olarak bırak araştırma yapmayı, gündemine bile almıyor, konuyla ilgili tek bir açıklama, bir uyarı dahi yapmıyor.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi Hizmet mensubu on binlerce insanı kastederek “Bunlara köpek demeyin. Köpeklere ayıp olur. Bunlar köpek bile olamazlar” diyor. “Yaradılanı severiz yaradandan ötürü” diyen Müslüman camiadan tek bir kişi dahi çıkıp “Böyle insanlık dışı, aşağılık bir ifadeyi nasıl kullanırsın” demiyor. Anlı şanlı kanaat önderlerinden tek bir kişi dahi çıkıp “Bu ifade ağır ve ayıp” oldu bile demiyor. Müslüman vatandaşlar adeta küfürbazlığa teşvik ediliyor.
Twitter’daki bir arkadaşımın mesajını paylaşıyorum. Yaşadığı mahallede 12 yıldır ekmek aldığı fırıncının kendisine darbeci diye ekmek vermediği yazıyor. Mesaja gelen tepkiler ise ürkütücü. Sadece on kadarı fırıncının tavrının yanlış buluyor. Buna karşılık sayamadığım yüzden fazla mesaj çok ağır küfürlerle beraber fırıncının tavrını kutsuyor. Hatta az bile bulduğunu söylüyor.
İnsanın içini “vicdanlar tatile mi çıktı” endişesi kaplıyor.
Dinin dahil edildiği tartışmaların ne kadar tehlikeli olduğunu çok iyi bilen ve ortamı sakinleştirmesi beklenen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ise yangına körükle gidiyor. “İslam ile bağdaştırılamaz. Din kisvesi altında bir çıkar hareketidir” gibi sözlerle Hizmet hareketi mensuplarının İslami inancı sanki din dışıymış gibi oluşturulmaya çalışılan havaya destek veriyor. Rüzgârın etkisi camilerde görülmeye başladı. Bizlere cehennemi layık gören eski dostlarım bile var. Sosyal medyada ise bir Müslüman’a asla yakışmayacak küfürler eden sayısız hesap Müslümanlık dersi veriyor ve Allah’a imanın nasıl olması gerektiği hakkında hükümler serdediyor.
IŞİDvari bir nefret rüzgârı her geçen gün etkisini artırıyor.
Egemen Bağış Kuran’dan ayet salladığını, “Bakara, makara” deyip gevşek gevşek kahkahalar attığı günlerin sonrasıydı. UETD’nin Almanya’da 10 yıl kutlamaları yapıldı. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın yanı sıra birçok bakan milletvekili de geldi. Aralarında Egemen Bağış da vardı.
Bir milli görüşçü arkadaş “O gün Egemen Bağış o toplantıda Başbakan Erdoğan’dan sonra en çok alkışı alan kişi oldu. Alkışlayanların yüzde 90’ı milli görüşe mensup kişilerdi. O gün o kadar çok utandım ki, inan yerin dibine girdim” demişti.
Bunu diyen kişi şu an AKP’de üst düzey siyaset yapıyor. Bazılarını eleştirdiği iktidar icraatlarının şimdilerde hepsini cansiperane destekliyor.
Duyarlı, insaflı, sima arayan gözlerimiz boşluğa düşüyor.
Ürkütücü rüzgâr iktidarın müsamahası, müsaadesi hatta bizzat iştirak etmesi ile etkisini artırmaya devam ediyor. Ülkenin her yerine hatta yurtdışına bile yayılıyor.
Kimse nereye gidiyoruz demiyor?