Klişeleşen bir haberle başlayalım: Türkiye yine bir terör saldırısıyla sarsıldı. Atatürk Havalimanı’na yönelik silahlı ve bombalı saldırıda 41 kişi hayatını kaybetti, 239 kişi yaralandı. IŞİD militanlarının gerçekleştirdiği katliam sonrası açıklama yapan Başbakan herhangi bir güvenlik zaafiyetinin bulunmadığını duyurdu.
Sayfalarca genişleteceğimiz bu habere “klişe” diyorum çünkü yer, zaman ve ölü/yaralı sayısı değişmek kaydıyla bu tür haberlerle sıklıkla karşılaşıyoruz. Tıpkı benzer olaylardan sonra sektirmeden tekrarlanan hiçbir yetkilinin sorumluluğu üzerine alarak istifa etme onurunu göstermemesi gibi. Halkın güvenliğinden sorumlu yetkililerin her kanlı olay sonrası kayıplara karışması gibi beterin beteri durum da cabası. Nedense bu tür katliamlar sonrası açıklamalar İçişleri Bakanı Efkan Ala, ilgili Emniyet Müdürü veya Emniyet Genel Müdürü yerine irapta mahali olmayan Tarım Bakanı, Sağlık Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı ya da Adalet Bakanı tarafından yapılıyor.
Belli ki gizli bir el kifayetsizliğinden dolayı yaşanan kanlı olaylarla ilgili İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın topa girmesine engel oluyor. Sebebi bir sır değil: Ne zaman iki kelimeyi bir araya getirmeye çalışsa gaf üzerine gaf yapıyor. Büyük skandallara yol açıyor. Alay konusu oluyor. İki satırlık bir açıklama yapmaktan bile aciz Ala’nın diğer beceriksizlikleri ise halktan gizleniyor. Halkın bir kısmı gizlenenlerin ağır bedelini Atatürk Havalimanı’nda olduğu gibi hayatıyla ödüyor.
Ala’nın halkın güvenliğini ilgilendiren kritik konumlar için de vasat altı isimler atadığı biliniyor. Güvenlik konusunda iyi eğitimli, birikimli ve yetkin isimleri ise Hizan’dan Fizan’a sürmesiyle, tasfiye etmesiyle biliniyor. İşte bu Ala ve adamları sorumlukları altında gerçekleşen onlarca kanlı katliama rağmen, aynı gizli el tarafından ısrarla korunuyor, görevde tutuluyor.
Düşünsenize sadece 20 Temmuz’dan bu yana yaşanan 15 bombalı saldırıda 290 kişi hayatını kaybetti. Yüzlerce vatandaşımız yaralandı. Bu saldırıların da bir parçası olduğu ülkedeki genel güvensizlik ortamının baş sorumlusu olan Ala’nın bizim bilmediğimiz ama kendisini AKP için vazgeçilmez kılan özel bir misyonu olmalı. Hukuksuzluk, keyfilik ve cadı avı ile tanımlanacak o misyonun ne olduğunu tahmin etmek zor değil. Belli ki bu misyonu sayesinde Ala, onlarca fiyaskosuna rağmen son 2 yılda kurulan 3 AKP hükümetinde koltuğunu koruyabildi.
Can ve mal güvenliğinin, hukuk güvencesinin, devlet itibarının, yaşam hakkına saygının, insan hak ve özgürlüklerine itibarın esamisinin kalmadığı ülkede bu tür kanlı eylemler itibar kaybını hızlandırıyor. Sorumluların hesap vermek yerine pervasızlıkla hareket ettiği bir ülkeye değil yabancı yatırımcıların ve turistlerin gelmesini beklemek nitelikli vatandaşlarımızı bu ülkede tutmak bile gün geçtikçe zorlaşıyor.
Normal bir ülkede hükümeti yerinden edecek beceriksizlikler bizde en ufak bir tepkiye yol açmıyor. Ne istihbarat zaafının sorumluları utanç duyup hesap veriyor ne de herhangi bir sorumlu haysiyet nişanesi olarak istifayı düşünüyor. Tam tersine, her olay sonrası halkın üzerindeki baskı ve tazyik artırılıyor. Terör kurbanlarının can çekişen bedenleri henüz yerdeyken ilk iş olarak yayın yasakları konuyor. Halkın iletişim ve haber alma hakkı elinden alınıyor. Internet yavaşlatılıyor, sosyal medya karartılıyor. Hesap vermesi gerekenler ses çıkaran tek tük vatandaşa hesap sorma küstahlığına sapıyor.
Lafı uzatmaya gerek yok. Onlarca kanlı terör saldırısında yüzlerce insanımızın hayatını kaybetmesinin tek sorumlusu kifayetsiz AKP hükümetidir. Ala’sıyla karasıyla hesap vermeli ve derhal istifa etmelidir.
[email protected]