Issı Somun, Taze Yağ ve Paralel…

VEYSEL AYHAN
Erzurum’da küçük çocukları korkutup uyutmak için şunu derlermiş: ‘Issı somun, taze yağ, gel bunun boğazına ak.’ Çocuklar, söylenen sözden ‘acaba bu ne ki, cin mi şeytan mı gelecek’ diye korkar, yorganı başına çekip uyurmuş. Oysa korkutulan şey sıcak somun ekmeği ve halis Erzurum tereyağı.
Paralel yaftası buna döndü.
Bakış gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne katıldığı bir televizyon programında şöyle diyor: “Paralel yaftasını bu dönemde yemediyseniz çoluk çocuğunuza ‘ben onurlu bir adamdım’ lafını ispatlayamazsınız.” Doğrusu da bu.
Önde fareli köyün kavalcısı arkasında binlerce fare aynı şarkıyı düetliyor. Paralel de paralel… Paralel de paralel. Terörist de terörist…
Hikayenin bu hale geleceği belliydi. Erdoğan, 2012 yılında Büyükelçiler toplantısında şunu demişti: ‘Beni kızdırmasınlar, bir savcı 3 polisle hizmeti terör örgütü ve çete kapsamına sokarız, bitiririz’. Olanlar bundan ibaret.
Milyarlarca liralık yolsuzluklar deşifre olunca, bakanların rüşveti suç üstü yapılınca demek ki Erdoğan çok kızdı. Bu dediğini projelendirdi.
Ve hipnotize olmuş, gözleri kapalı milyonlar, uyurgezer gibi kolları öne uzanmış Erdoğan’ın peşine takıldı. ‘Dünya yuvarlak değil düz’ dese inanmaya hazırlar. Havuz medyasının ürettiği aptalca yalanlara inanmaya hazır zeka özürlü ‘sürü’lere ne diyebiliriz ki. Bu nedenle dünyanın en dürüst, en barışsever insanlarına “terörist” demekten çekinmiyor.
Bu sebeple batıda 100 yıl önce yapılmış bizde ise şimdi yapılan projelerden bahsederken, ‘Batı, bizi baraj, köprü, metrolardan ötürü kıskanıyor.’ diyebiliyor. İhracatta yüksek teknoloji oranında yüzde 1,5 ile Malezya’nın 26 kat altındayız. Ama Almanlar bizi kıskanıyor!
Küçük bir sorgulama yapalım.
Şu an milyonlara baliğ bir cemaat “paralel” olmakla suçlanıyor. Yasalarda böyle bir suç yok. Çakma mahkemelerde bir savcı ve bir hakim eliyle kararlar alıp insanları tutukluyorlar. İddianame de hazırlanmıyor. Çünkü isnad edecek bir suç yok.
Peki, “Paralel” yaftasıyla suçladıkları insanlar ne yapmış?
Mesela bu insanlar rüşvet almış mı? Almamış.
İçlerinde 10 Milyon euro komisyonu az görecek kadar piyasayı haraca kesen oldu mu? Olmadı.
Mesela bu insanlar en küçük bir suça karışmış, karakola düşmüş mü? Düşmemiş.
Devleti dolandırmış mı? Hayır, hatta hiç bir ferdi hiç bir devlet ihalesine girmemiş.
İçlerinde kupon arazilere çöken ve yakınlarına parselleyen kimse olmuş mu? Olmamış.
Hizmet’le irtibatlı olup veya bir hizmet müessesesinde çalışıp da cinayet işleyen veya bir insanı yaralayan hatta eline silah alan tek bir ferd olmuş mu? Olmamış.
Peki bu ‘paralelci’lerin içinde millete galiz bir şekilde küfreden, 422 milyonluk vergi borcunu sıfırlayan Mehmet Cengiz gibi bir adam var mı? Yok.
İçlerinde Albayraklar gibi 56 milyonluk borcu sıfırlayan kimse var mı? Yok.
Panama belgelerine göre yüzlerce yandaş iş adamı offshore hesaplarıyla vergi kaçırmış. Yüzlerce üst düzey bürokrat ve siyasi Reza’dan rüşvet almış. İçlerinde cemaatten kimse var mı? Yok.
İçlerinde dini değerlerle ‘hakara-makara’ diye alay eden Egemen Bağış gibi bir edepsiz var mı? Yok.
Cemaatin içinde Efkan Ala gibi, “Peygamber gurura kapılmıştı, biz kapılmadık!” diyerek esfeli safiline adını yazdıran bir densiz var mı? Yok.
Peki terörist ithamının asıl sebebi ne?
Tek bir sebebi var: Hizmetle irtibatlı olduğu iddia edilen bir kısım polis ve savcının devletin ve milletin kanını emen haramileri, rüşvetçileri, hortumcuları suç üstü yakalaması. Sonrasında olan ise yakalanan hırsızların eline megafon alıp ev sahibini terörist ilan etmesi.
Yani Daltonların Red-Kit’in terörist olduğunu ilan etmesi gibi bir şey.
Kırk haramilerin Ali Baba’ya hırsız demesi gibi bir şey.
Yandaş saray bültenlerinin yazdığı bu, papağan gazetecilerin tekrarladığı bu…
Ne demişti bir tutuklu yakını: “Paralel dediklerinize kurban olun!”