Bank Asya, 3 Şubat 2015’ten bu yana Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu işgali altında. ‘İşgal’ diyorum, zira Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ‘ortakların kim olduğu bilinmiyor’ iddiası mesnetsiz bir ithamdı. Tenkit ve itirazlardan bunalan BDDK, büyük bir umutla gittiği hukuk fakültelerinden eli boş döndü. Kaldı ki eksik evrakın yüzde 91’inin teslim edildiğini bizzat TMSF’nin Bank Asya’ya atadığı yönetim ifade etmişti. Ortaklardan Abdülkadir Konukoğlu haricinde evrakı eksik isim kalmadı.
Hukukun en vasat halinde bile TMSF’nin yönetim ve ortaklık haklarını asıl sahiplerine iade etmesi beklenir. Lakin böyle bir niyet beyanında bulunmadılar. Bilakis, “Bankayı satabiliriz de tasfiye edebiliriz de.” diyorlar. Yaslandıkları karar külliyen çürük. O kararda olmayan ‘tasfiye’ işlemini tesis edecek kadar gözlerini kan bürümüş. 2001 bankacılık krizini müteakip mahkeme salonları bürokrat ve bankacılarla dolup taşmıştı. Onlara talimat veren bakanlar, ricacı olan mebuslar kayıplara karışmıştı. BDDK ve TMSF’nin hal-i hazır yöneticilerin kasasında 1,25 milyar TL öz kaynağı olan Bank Asya hakkında tasfiye kararı vermesi, şu ana dek işledikleri suçların katmerlisi olur. ‘Cebren ve hile’ ile tasfiyenin hesabı, karara imza atan bürokratlardan AİHM’de sorulacaktır.
Bankayı güya büyüteceklerdi. Bırakın büyütmeyi, çalışan sayısı 2 binlere geriledi. Mevduat 20 milyar TL’den 5-6 milyara geriledi. ‘Battı’ dedikleri banka 15 milyar TL mevduat çıkışına rağmen dimdik ayakta. Hangi banka bu kadar kısa sürede mevduatı tıkır tıkır ödeyebilir? Bankayı, baskı ve iftiraların esas maksadını bilen mudiler ayakta tuttu. Devlet, dedikodu ile batırmaya çalışırken vatandaş Bank Asya’ya kol kanat gerdi.
Yargı şirazeden çıkmasaydı Bank Asya çoktan sahiplerine iade edilmişti. Hizmet Hareketi’ni hedef alan nefret operasyonlarında masum insanlara diz çöktürecekleri vehmi ile Bank Asya’ya saldırdılar. Planları şu idi: “Elimizdeki gazete ve televizyonlardan ‘batık banka’ algısını güçlendirelim. Paniğe kapılan mevduat sahipleri paralarını hızla çeker. Banka likidite krizine girer. Sonra da el koyarız.” Plan ters tepti. Alyansına kadar bozdurup bankaya koşanlar 330 bin yeni hesap açtı. Madem batmıyor. O halde TMSF’nin banka içine bir şekilde girmesi temin edilmeli idi. 3 Şubat kararı bunun için alındı.
Bank Asya, 4 katılım bankasının lideri iken insafsızca, kanun ve kurallar hiçe sayılarak uçurumun kenarına getirildi. Bunun içindir ki faiz lobisine karşı olduğunu söyleyen AKP’lileri samimi bulmuyorum.
Son bir not: Fazsiz bir banka, muhafazakârlık iddiasındaki bir iktidar eliyle batırılmak isteniyorsa bizlere düşen haksızlığa karşı dik durmaktır. Bu duruş, muhtemel maddi kayıplardan çok daha kıymetlidir.