Türkiye’yi mahkûm eden AİHM’den tarihi karar: ‘kanunsuz ceza olmaz’

AİHM, Bylock kullanmak, Banka Asya’da hesabı olmak ve gizli bir tanığın ifadesiyle mahkum olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya'nın açtığı davada Türkiye'yi mahkum etti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ByLock ve Banka Asya’ davasında Türkiye aleyhine ihlal kararı verdi. ByLock kullanmak, Banka Asya’da hesabı olmak ve gizli bir tanığın ifadesiyle mahkum olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya’nın açtığı davada Türkiye mahkum oldu. AİHM Büyük Dairesi, Türkiye’nin insan hakları ihlalinde bulunduğuna hükmetti.

17 Mart 2020 yılında yapılan başvuruyu karara bağlayan AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “kanunsuz ceza olamayacağını” öngören 7. maddesinin, örgütlenme ve toplanma hakkıyla ilgili 11. maddesi ve adil yargılanma hakkıyla ilgili 6. maddenin ihlal edildiğine karar verdi.

AİHM Büyük Dairesi, bu kararı 6’ya karşı 11 oyla aldı. Mahkeme, Avrupa Sözleşmesi’nin “adil yargılanma hakkı” ve “toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.

‘ADİL YARGILANMA HAKKI İHLAL EDİLDİ’

Kararda, “Sayın Yalçınkaya’nın mahkumiyeti, yerel mahkemelerin küresel bir uygulama kisvesi altında FETÖ/PDY üyelerinin özel kullanımı için tasarlandığına karar verdiği “ByLock” adlı şifreli mesajlaşma uygulamasını kullanmasına dayandırılmıştı. Gerçekten de, Bylock kullanmış olan herkes, ilke olarak, yalnızca bu temelde silahlı terör örgütü üyeliğinden mahkum edilebilirdi. Mahkeme, Türk yargısının ByLock deliline ilişkin bu tür tek tip ve küresel bir yaklaşımının, söz konusu suçla ilgili olarak ulusal hukukta öngörülen gerekliliklerden ayrıldığına ve keyfi kovuşturma, mahkumiyet ve cezalandırmaya karşı etkili güvenceler sağlayan 7. maddenin amaç ve hedefine aykırı olduğuna karar vermiştir. Ayrıca, Sayın Yalçınkaya aleyhindeki ceza yargılamasında, özellikle kendisini ilgilendiren ByLock delillerine erişimi ve bu delillere etkili bir şekilde itiraz edebilmesi ile ilgili olarak, 6. madde kapsamındaki adil yargılanma hakkını ihlal eden usuli eksiklikler olmuştur” ifadeleri kullanıldı.

TÜRK YARGISINA BYLOCK UYARISI

Mahkemeye benzer şikayetleri içeren 8 bin 500 başvurunun olduğu belirtildiği kararda, şunlara dikkat çekildi: “Yetkililerin yaklaşık 100.000 ByLock kullanıcısı tespit ettiği göz önüne alındığında, potansiyel olarak çok daha fazlası yapılabilir. İhlal bulgularına yol açan sorunlar sistemik nitelikteydi. Mahkeme, 46. Madde (kararların bağlayıcılığı ve uygulanması) uyarınca, Türkiye’nin, özellikle Türk yargısının Bylock delillerine yaklaşımıyla ilgili olarak, bu sistemik sorunları ele almak için uygun şekilde genel önlemler alması gerektiğine karar vermiştir.”

KARAR BÜYÜK DAİRE’YE TAŞINMIŞTI

AİHM’in ilgili dairesi geçen yıl mayıs ayında yargılama yetkisini AİHM’de temyiz niteliği gören veya doğrudan bazı karışık ve zor davalara bakan Büyük Daire’ye devretmişti.

Başvuru sahibi Yüksel Yalçınkaya, AİHM’e yaptığı şikayette ByLock kullandığı suçlaması, Banka Asya’da hesabı olduğu ve hükümet tarafından “terör örgütü” bağlantılı ilan edilen sendika ve kuruluşlara üye olmasının gerekçe gösterilerek mahkum olmasının insan hakları ihlali teşkil ettiğini vurgulamıştı.

Yüksel Yalçınkaya, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası “F…Ö üyeliği iddiasıyla tutuklanıp, 6 yıl üç ay hapis cezasını çarptırılmıştı.

Yargıtay bu cezayı onarken Anayasa Mahkemesi (AYM), bireysel başvuruyu kabul etmemişti.  

YALÇINKAYA KARARI ON BİNLERCE MAĞDURU ETKİLEYECEK

KHK’lı öğretmen Yüksel Yalçınkaya, yüz binlerce insan gibi ByLock mesajlaşma uygulamasını kullanmak, Bank Asya’da bir banka hesabına sahip olmak ve bir derneğe üye olmak gibi tamamen yasal ve rutin faaliyetler olan eylemler nedeniyle mahkum edilmişti.

Bu karar, ByLock’u silahlı terör örgütüne üyelik için yeterli delil olarak gören Türk yargısına verilmiş bir ders olarak kayıtlara geçti. AİHM tarafından öncu dava (leading case) olarak belirlenen dava gerek AİHM önünde bekleyen gerekse Yargıtay önünde bekleyen on binlerce dava için atıf yapılacak bir içtihat olacak.

AİHM’nin kararı, bireylerin yasanın öngörülemeyen ve geriye dönük yorumlarına dayanarak veya hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin kötüye kullanılması yoluyla mahkum edilmemesi gerektiğini teyit ediyor. Bu karar, suçların ve cezaların yasallığı ilkelerinin yanı sıra özel hayatın gizliliği ve örgütlenme özgürlüğünün korunmasının önemini vurguluyor.