CEVHERİ GÜVEN
İktidar gücünün muhalefeti de dizayn edebilme kabiliyetine erişmesi, diktatörlüğe geçişin son tuğlalarından birisi.
Arfin Operasyonu, Erdoğan Rejimi’nin bu kabiliyeti elde ettiğini gösterdi.
Muhalefet artık iktidardan onaylı olduğu ölçüde yapılabiliyor.
Ankara Garı katliamı, kitlesel sokak protestolarını yapılamaz hale getirdi mesela. Bu bir eşikti.
Medya kuruluşlarına kayyım atanması bir yenisiydi.
Demirtaş’ın tutuklanması başka bir eşik.
Erdoğan Rejimi’nin, “Kızıl Elma” noktasına gelmesi bir aslına rücu; CHP’nin Erdoğan iktidarıyla aynı noktada pozisyonlanması da. Herkesin aslına rücu edeceği noktadır belki de beklediğimiz dip..
15 yaşındaki çocukların dahi Facebook paylaşımları nedeniyle hapse atılmaları bir diğeri.
Bu gibi adımların her biriyle; sokakta, sosyal medyada, Meclis çatısı altında, ekranlarda muhalefet yapılabilmesi ancak “onaylıysa” mümkün hale geldi.
Erdoğan Rejimi’nin icat ettiği bir yöntem değil bu. Diktatörlerin muhalif kesimleri yok etme pratiklerinin kopyalanması.
Ve günün sonunda Türkiye’de de “iktidardan onaylı muhalefet” ve “iktidardan onaylı muhalifler” ile karşı karşıyayız.
Arfin Operasyonu’nu baz alarak konuyu anlamaya çalışalım.
Aklı başında herkes bu operasyonun Erdoğan’ın şahsi ikbali ve seçim stratejisi çerçevesinde kurgulandığını biliyor.
Bunu CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da biliyor. Ama operasyona desteklerini sunma kuyruğuna katılmaktan geri duramıyor.
Televizyon ekranlarındaki Solcu ya da Kemalist olarak kendini tanımlayan, Fatih Portakal’dan İsmail Saymaz’a kadar pekçok isim de aynı şekilde.
Hem diktatörle başının belaya girmeyeceği, hem de muhalif olup itibarını koruyabildiğin bir koltuk sunmuş oluyor Rejim, “iktidardan onaylı muhaliflik” koltuğuyla.
Pek çoklarının bu koltuktan gayet memnun olduklarını görüyoruz. Muhalefeti bu koltukta tutuyor olmaktan iktidar da mennun.
Böylece Rejim; kendisi için hayati önemde gördüğü meseleleri “Terör-milli güvenlik-ülkenin bekası-vatanseverlik-savaş” gibi büyük kavramlarla sunup, yelpazenin geniş kesimini arkasına alarak ilerliyor.
Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasından, 15 Temmuz mitinglerine, oradan Arfin operasyonuna kadar hep yukarıdaki kılıflardan birisi kullanıldı.
Bu tablo enseyi karartacak kadar kötü görünebilir.
Lakin, Erdoğan’ın geçen hafta yaptığı “Kızıl Elma” vurgusundan sonra Yavuz Baydar’ın CHP ve muhalefet üzerinden yaptığı eleştiriler, uzun vadede olanda hayır olduğunun göstergesi.
Baydar’a göre bu süreç “Aslına rücu etme” sonucunu doğurmakta CHP ve pekçok muhalif görünen kesim için.
Ulusalcı damarın 2000’li yılların başındaki temel kavramı “Kızıl Elma” noktasına Erdoğan Rejimi’nin gelmesi de bir aslına rücu; CHP’nin son dönemdeki politikalarıyla Erdoğan iktidarıyla aynı noktada pozisyonlanması da.
Sonuçta bu kesimlerin farklı tonlarda istedikleri şey şu anki Türkiye’den çok da farklı değildi.
Tam bağımsız makyajlı, içine kapalı, dünyadan kopuk bir ülke.
Herkesin aslına rücu edeceği noktadır belki de beklediğimiz dip.
KAYNAK: http://www.kronos.news/tr/iktidardan-onayli-muhalif/