Güleçyüz: KHK’ları MİT Hazırlıyor, İstihbarat Vesayeti Dönemindeyiz

AKP rejiminin Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkardığı Kanun Hükmünde Kararnameler’le (KHK) ilgili Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz yazı kaleme aldı. Geçtiğimiz günler de Anayasa Profesörü Dr. İbrahim Kaboğlu, KHK’lara ilişkin önemli iddialarda bulunmuştu. Bugün de Gazetedeki köşesinde Yeni Asya Genel yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz, önemli bir yazıya imza attı.
Zaman zaman gazetecilerin zar zor da olsa ucundan eleştirebildiği KHK’ların AKP’nin OHAL yönetiminin aracı haline gelen KHK’lar ile istihbarat vesayetin doğduğu kaydediliyor. Gazeteci-Yazar Kazım Güleçyüz, bugünkü köşesinde OHAL ve KHK’lara ilişkin yazısı şöyle:
OHAL KHK’larından biriyle üniversitedeki görevinden ihraç edilen anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun “KHK’ları MİT hazırlıyor” sözü, yaşadığımız süreçteki istihbarat vesayetinin yasamaya bakan yönünü vurgulayan son derece önemli ve çarpıcı bir tesbit.
Demokratik işleyişte kanun tasarıları siyasî otoritenin talimatıyla ve onun belirlediği çerçevede bürokratlarca hazırlanır.
Oluşturdukları metin önce Bakanlar Kurulunda, sonra Meclisin ilgili komisyonlarında ve ardından Genel Kurulda enine boyuna müzakere edilir. Toplumun ilgili kesimleri de bu sürece katılır ve gerekirse katkı verir.
Böylece kanunlar, her aşamada aktif ve yoğun katılım ve katkılarla geliştirilip olgunlaştırıldıkları ve olabildiğince geniş bir mutabakata dayandırıldıkları ölçüde isabetli, sağlıklı ve uzun ömürlü olurlar.
Ama emrivaki usulüyle yürürlüğe konulan OHAL KHK’larında bu süreçler işlemediği için, uzun dönemlere yayılan çok yoğun bir sorunlar silsilesi biriktiriliyor.
Dahası, Kaboğlu’nun “MİT hazırlıyor” tesbiti, işi çok daha çetrefilli hale getiriyor.
Bu tuhaf durum, yargının yanı sıra yasama ve yürütmenin de istihbarat vesayeti altına alındığı vakıasını gündeme taşıyor.
Kurulan sistemin çok önemli ve tamamlayıcı bir ayağı da, yine istihbarat kaynaklı manipülasyonların aracı olma işleviyle yapılandırılan ve şekillendirilen medya. Gerek devletin bütün erkleri ve kurumları, gerek iktidarıyla ve muhalefetiyle siyasetin tamamı, gerekse sivil toplum, kontrollü ve güdümlü bir medya üzerinden gerçekleştirilen algı operasyonlarıyla yönlendiriliyor.
Gazeteler istihbarat bültenleri gibi çıkarken, televizyon kanallarına bunların görüntülü versiyonları olarak iş gördürülüyor.
Sosyal medyada ise kadrolu ve maaşlı troller kullanılarak operasyon çekiliyor.
Bütün bunlar, şekil olarak demokrasi görüntüsü altında gerçekleştiriliyor; ama demokrasiye gerçek anlamını kazandıran adalet, hukuk, hak, özgürlük, eşitlik, çoğulculuk ve kapsayıcılık gibi temel değerlerin hiçbirini tanımayan ve kaale almayan otoriter ve totaliter bir yaklaşımı dayatıyor.
Devlet ve toplum istihbarat vesayeti altındaysa orada demokrasiden söz edilebilir mi?