Geçmişten günümüze Dobruca’dan Kurban Bayramı esintileri..

“Bayram günleri, Dobruca’daki çocuklar için en mutlu, neşeli günlerdi. Alınan yeni kıyafet ve hediyelerle sevinir, hep birlikte şarkı söyler, bayramlaşmaya çıkar, gezer, eğlenirdik..” diyor Mangalya’nın Tatar sakinlerinden emekli Özgür Seit.  

Bayram sevincinin, sadece bölgedeki Müslüman Türk-Tatar toplumu arasında değil, bütün farklı etnik ve dinden komşular arasında da ortak sevinç ve saygı günleri olarak karşılandığını söyleyen Seit, komşularla bir araya gelip sohbetler yaptıklarını belirterek “Ancak, eski bayramlarda yaşadığımız güzel geleneklerimiz bugün sadece nostalji olarak hatıralarda kaldı.” tespitini yapıyor.

„BAYRAM GÜNLERİNİ SABIRSIZLIKLA BEKLERDİK”

Köstence’nin Mangalya ilçesindeki evinin önünde komşularıyla eski bayram günlerini yâd eden Özgür Seit, o eski günlere olan özlemini dile getiriyor. Bir başka Türk komşusu da Seit’i teyit ediyor; “Bayramlar, çocukluğumuzda çok güzeldi. Haftalar öncesinden sabırsızlıkla beklerdik. Yeni alınan elbiseler ve küçük hediyelerle sevinirdik..” diyor.

BAYRAM ŞARKILARI VE YAŞLILARA SAYGI!

“Bayram, her şeyden önce büyükanne, büyükbaba ve yaşlılara saygı demekti. Bayramın ilk gününde bayram namazı ve duası sonrasında büyükler mezara ziyaret yapardı. Biz, çocuklar da evde büyüklerimizin eve gelmesini bekler, ellerini öper, hediyelerimizi almanın sevincini yaşardık.” eklemesini yapıyor Özgür Seit.

Eski hâtıralarını anlatırken zaman zaman duygulanan Seit, “Nine-dedelerimizi bayram şarkıları ile ziyaret eder, ellerini öper, hediyelerimizi almanın sevincini yaşardık. Bazıları hediye olarak ‘elma’, bazıları ise para verirdi. Kimisi de parayı mendilin içinde hediye ederdi. Biz de içindeki parayı alır, mendili annemize verirdik. O zamanın parası Lei, iyi paraydı. Kim 5-10 lei verdiyse elini 1,5 kere fazladan öperdik..” ilginç anısını gülerek aktarıyor.

ÇOCUKLAR „ŞUBEREKLER KOKUDU!” DİYE BAĞIRIRDI

Bir başka komşusu ise Dobruca köylerindeki eski bayramlarla ilgili şu tespiti yapıyor: “Bizim köyde imam camiden çıkınca, biz çocuklar ‘şuberekler kokudu!’ diye bağırmaya başlardık. Köyün her yerinde seslerimiz duyulurdu. Herkes, bayramın başladığını anlardı..”

Bir başka çocukluk hatırasını aktaran Özgür Seit, Tatar çocuklar olarak bayramda ‚Sareșke’ şarkısını söyler, birisi kapıyı açıp hediye verene kadar şarkılarına devam ettiklerini vurguluyor. Seit, Tatarca dilinde ‚sarı keçi’ anlamına gelen ‚Sareșke’ ile çocukluk dönemindeki bayramlarda komşulardan nasıl hediye koparmayı başardıklarını tebessümle anlatıyor.

Kurban Bayramında bölünen etleri, dul ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırıp, dualarını aldıklarını vurguluyor.

40 YAPRAKLI HAKİKİ BAKLAVALI BAYRAM SOFRASI

Kurbanların kesilip, bölündükten sonra ve ihtiyaç sahiplerine dağıldıktan sonra ailelerin bayram yemeğinde bir araya geldiğini ifade eden Özgür Seit, “Soframızın bayram yemeği, kavurmaydı. Yanına sarma da yapılırdı. Ancak bütün yemekler kurban etliydi. Tatlı olarak da sofralarımızın vaz geçilmezi baklavaydı. 40 yapraklı cevizli gerçek baklava. Bazen mahalleli kadınlar bir araya gelir ortak yaparlardı baklavayı.” açıklamasını yapıyor.

Komşularıyla eski bayramları özlemle yâd eden Mangalya’nın Tatar sakinlerinden Özgür Seit, Dobruca’da etnik kimliği, dini ne olursa olsun bayram sevincini ortak yaşadıklarını belirtiyor.

ŞİMDİKİ GENÇLER ESKİ BAYRAMLARDAN YOKSUN

Mangalya sakinleri, geçmişin güzel bayram hatıralarını anlattıktan sonra günümüze dönüyorlar. O dönemin bayram geleneklerinden mahrum şimdiki gençlerin neler kaybettiklerini üzüntü ile karşılıyorlar.

Söz alan bir Türk kadın, şimdiki gençlerin bayramdan bile habersiz yaşadıklarına dikkat çekiyor ve şu acı tespiti yapıyor: “Bugün, bayram geleneklerini yaşayan, duyan, hisseden çocuklar ve gençler yok maalesef. Gençler, bayramın ne olduğunu bile bilmiyorlar. Onlar için her yerde her şey tatilden ibaret. Daha güzel, daha insani olan her şeyi bıraktık maalesef. Ama yine o günleri özlemle arıyoruz, ama artık çok geç!..”

Özgür bey ve komşularının bayramlarda aktardıkları hatıralar, Dobruca’daki Türk-Tatar toplumunun geçmişten günümüze küçük bir yansımasıydı. Ancak, günümüzde onların yaşadığı güzel gelenekleri sürdüren kalmadı maalesef. Yaşlıların kapılarını ilahi ve şarkılarla çalan çocuk sesleri, neşesi yok artık. Kim bilir belki eski kaybolan güzel bayramlar yeniden keşfedilir!

(Süheyla İsmail / Köstence)