Erdoğan yönetiminde Türkiye hızla devlet geleneklerinden de kopuyor, bir çadır devletine dönüşüyor.
Eskiden bu tür işler, bu konuyla ilgili olarak çıkarılmış bir kanunla ya da kanunun verdiği yetkiyle yapılır, kurulan kurum meşruiyetini bundan alırdı.
İdari bir kuruluş gerçekleştiriliyorsa, bunun görevi ve bu görevi yerine getirmek için gerekli yetkileri, sorumlulukları, organizasyon şekli açıkça tarif edilirdi.
Şimdi gördüğünüz gibi 1 cümlelik bir “karar” yeterli oluyor.
Bu müdürlük, İstanbul’a bağlı ama Vali ve İstanbul Emniyet Müdürü bunlara karışamaz. Neden? Çünkü doğrudan merkeze bağlı.
“Merkez” kim?
Emniyet Genel Müdürü mü, İçişleri Bakanı mı, Cumhurbaşkanı mı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı mı?
Bir çıkarım yapılabilir tabii ama kim bilir belki de Fahrettin Altun’dur, biliyor muyuz?
İstanbul’da görev yapacaklar ancak emirler Ankara’dan gelecek.
Yaptıkları açıklamaya göre Elazığ depreminde filan başka yerlerden takviye polis gitmiş, geçici görevlendirmeler nedeniyle zorluk çekmişler vs.
İyi de bunlar da Allah korusun Elazığ’da bir deprem daha olursa diğer polislerin çektikleri sıkıntıları çekmeyecekler mi?
Yoksa, bu büyük planın ilk adımı mı? Bütün illerde “takviye hazır kuvvet” mi bulundurulacak?
“Merkeze bağlı” böyle bir silahlı güce gerçekten ihtiyaç var mı?
Valiler gerekli gördüklerinde askeri de göreve çağırmıyorlar mı? Silahlı Kuvvetlerin 409 bin aktif elemanı varken, bu “takviye” niye gerekiyor?
Silah kullanma yetkisi de verilen bekçi teşkilatı yeterli olmuyor mu?
Yoksa idare, kendisine bağlı milis gücü kuruyor ama bunların resmi üniforma giymesini ve maaşlarını da Hazine’ye ödetmek mi istiyor?
Erdoğan yönetimi, kendisine doğrudan bağlı böyle bir milis gücüne ihtiyaç hissetmeye başladıysa durum gerçekten vahim demektir.
“Bunlar seçimi kaybetseler de gitmezler” şeklinde halk arasında yayılmaya çalışılan kara propagandaya bilinçsizce malzeme mi taşıyorlar, yoksa niyetler gerçekten kötü mü?
Bu yazı t24.com.tr sitesinde M.Y. Yılmaz imzasıyla yayımlanan metinden kısaltılarak alıntılanmıştır.