Tutuksuz yargılanan Mehmet Altan ile tutuklu gazeteciler Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül katıldığı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nce büyük salonda yapılan duruşmanın öğleden sonraki oturumu tamamlandı.
Kendisiyle alakalı 16 Şubat 2018’de hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet kararına karşı görüşlerini istinaf mahkemesinde açıklayan gazeteci ve yazar Ahmet Altan, “Bizim davamızda somut eylem yok, bu tür suçlar kanunda yok, hâliyle kanıt da yok. Olmayan davada yargılanıp mahkûm olduk. Bizim davamızda hukuku ve adaleti temsil eden yargıçlar değil, biz sanıklardık… Bir ülkede bu oluyorsa yargı çöker. Bu hukuksuzluğun yeniden değerlendirildiği aşamadayız. Yargıdaki bu çöküntüyü tamir etmek sizin elinizde. Benim talebim açık ve net… Ortada somut bir eylem, somut bir yasa maddesi, somut bir kanıt yoksa bu davayı bitirin. Vereceğiniz karar, benden ziyade yargının ve devletin geleceğini belirleyecektir” dedi.
SOMUT HİÇBİR DELİL YOK
Duruşmanın öğleden sonraki kısmında konuşan Ahmet Altan şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bu tuhaf macera bizim tv’de darbecilere “sübliminal mesaj” verdiğimiz iddiasıyla gözaltına alınmamızla başladı. Nedir sübliminal mesaj? Görülmeyen, duyulmayan, bilinçle algılanmayan, somut kanıtla ortaya konulamayacak bir iddiadır. Dünyayı güldüren bu iddiayla başlayan süreç, darbeye iştirak ettiğimizi söyleyen ağırlaştırılmış müebbed hükmüyle sonuçlandı.
AĞIR MÜEBBET İÇİN DELİLLERİNİZ: SÜBLİMİNAL MESAJ; MANEVİ CEBİR, İNANÇ!
Peki, biz silahlı askerî darbeye nasıl iştirak etmişiz? Mahkeme kararına göre “manevî cebir” uygulayarak iştirak etmişiz. Manevî nedir? Maddî olmayan, somut olmayan, elle tutulmayan, gözle görülmeyendir. Somut kanıtla kanıtlanamayacak iddiadır. Peki “manevî cebir” uyguladığımın kanıtı nedir? Karara göre “Balyoz darbe planının gerçekliğine hâlâ inanmakta” olmamdır. İnanç nedir? Maddî olmayan, somut olmayan, somut bir kanıta dayanmayandır. Şimdi ağırlaştırılmış müebbetle biten süreçteki iddiaları sıralayalım: Sübliminal mesaj, manevî cebir, inanç.
Bu iddiaların bir tanesi bile somut değildir. Bir tanesinin bile somut kanıta dayandırılması mümkün değildir. Bizim ceza yasamızda “manevî cebir” diye bir suç yoktur. Bizi mahkûm eden mahkeme olmayan bir suç uydurmuştur.
İNANÇ ENGİZİSYON KALKTIĞINDAN BERİ SUÇ DEĞİLDİ!
Bir şeye inanmak ise Engizisyon kalktığından beri Türkiye de dahil hiçbir yerde “suç” olarak kabul edilmemektedir. Bir hukukî davada üç temel olgu gerekli: 1)Eylem 2)Bu eylemin kanunda suç sayılması 3)Sanığın eylemi yaptığını gösteren kanıt.
Bizim davamızda somut eylem yok, bu tür suçlar kanunda yok, hâliyle kanıt da yok. Olmayan davada yargılanıp mahkûm olduk. Bizim davamızda hukuku ve adaleti temsil eden yargıçlar değil, biz sanıklardık… Bir ülkede bu oluyorsa yargı çöker. Bu hukuksuzluğun yeniden değerlendirildiği aşamadayız. Yargıdaki bu çöküntüyü tamir etmek sizin elinizde. Benim talebim açık ve net… Ortada somut bir eylem, somut bir yasa maddesi, somut bir kanıt yoksa bu davayı bitirin. Vereceğiniz karar, benden ziyade yargının ve devletin geleceğini belirleyecektir.”
İDDİANIZA GÖRE, HEM GÜLENCİ DİYE MAHKUM OLUYORUM; HEM ELEŞTİRİYORUM, BU NASIL OLUR?
Ahmet Altan konuşmasını bitirdikten sonra mahkemede iki gün önce alındığı ifade edilen Gizli tanık Söğüt’ün kendisi aleyhine verdiği ifade mahkemeye okundu. Altan kendisinin Alaattin Kaya’nın talimatıyla Taraf’ta yazı yazdığını iddia eden Söğüt kod adlı gizli tanığın iddialarını da cevapladı. Altan Söğüt’ün değindiği yazıda F. Gülen’i eleştirdiğini hatırlatarak, “Hem Gülenci diye mahkûm oluyorum hem Gülen’i eleştiriyorum” diye sordu. Altan şöyle devam etti: “Biz uzun süre cemaati suçlayan yayın yaptık. Alaattin Kaya bana geldi. “Bize haksızlık ediyorsunuz” dedi. Ben de bunu yazdım. Ertesi gün Alaattin Kaya aradı. Bir sözünü yanlış yansıttığımı söyledi. Ben bunu da aynen yazdım ve özür diledim. Olay bu. Benim yönettiğim gazetede kimse yazıların nasıl olacağı emrini veremez. O yazarlar çıksın söylesin, bir satırları değişti mi? Biz bomba atan insanlarla birlikte aynı cezaya çarptırıldık. Bir tek kanıt istiyorum. Yalancı tanık istemiyorum. Benim ümidim yargının bu ayıbının bu mahkemede temizlenmesi. Manevî cebir kavramı faşizmdir, suçtur.”
Ahmet Altan gizli tanık Söğüt hakkında yalancı tanıklıktan suç duyurusunda bulunacağını söyledi.
AVUKAT CİNMEN: BUGÜNE KADAR YARGILAMA YAPILMADI
Altan, yargının yeniden canlandırılmasını sağlayacak bir karar çıkması temennisiyle savunmasını tamamladı. Daha sonra Altan’ın Avukatı Ergin Cinmen söz aldı. Avukat Cinmen, “Bugüne kadar bir yargılama yapılmadı. Herhangi bir delil ortaya konmadı, tanıklar mahkemeye çıkarılmadı. Biz başka bir şey yaşadık. Söğüt kod adlı gizli tanığın beyanını kabul etmiyoruz, ama bu aleyhe bir beyan değildir.” diye konuştu.
DAVA 2 EKİM’E ERTELENDİ
Savcı, sanıkların “soyut tehdit olmakla birlikte icra aşamasına geçtiklerini” belirterek TCK 309/1’den cezalandırılmalarını istedi. Savcı mütalaasında ayrıca tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını talep etti. Mahkeme, sanıkların esas hakkında mütalaaya karşı son savunmalarını almak için duruşmayı 2 Ekim 2018’e erteledi.
SAVCI ILICAK, ALTANLAR VE DİĞER SANIKLARIN CEZALARININ ONANMASINI İSTEDİ
İstinaf savcı Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın da aralarında bulunduğu 6 gazeteci sanığa verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının onanmasını talep etti.
15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın da aralarında bulunduğu 6 sanığın yeniden yargılaması, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde yapılıyor.