Dünyanın en saygın dergilerinden Time için bir yazı kaleme alan NBA Basketbolcusu Enes Kanter Türkiye’de son durumu anlattı. Derginin internet sitesinde yayımlanan makalede “Enes Kanter: Erdoğan’ı eleştiriyorum ve ülkeme dönemiyorum” başlığı kullanıldı. Kanter yazısında, Erdoğan’a muhalif kimliğinde dolayı Türkiye’ye dönemediğine dikkat çekti.
Sadece kendisinin değil ailesi ve yakınlarının da cezalandırıldığını belirterek, “Babam bu ay terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla mahkemeye çıkacak. O bir profesör, terörist değil. Benim babam olması nedeniyle ona Türk hükümeti ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan tarafından zulüm ediliyor.” şeklinde yazdı.
Erdoğan’ın darbeden Fethullah Gülen ve takipçilerini suçladığını söyleyen Kanter, “Bu çılgınca bir iddia. O gece Pensilvanya’da ben Gülen ile aynı evdeydim. O da hepimiz gibi şaşkın ve Türkiye adına endişeliydi. Bütün geceyi Türkiye için dua ederek geçirdik. O tarihten beri Erdoğan bütün muhalifleri ve Gülen ile bağlantılı gördüğü her şeyi yok etmek için darbe girişimini bir bahane olarak kullanıyor.” ifadesini kullandı.
Kanter, “Anlatmak gerekiyor yoksa ülkem bir sessizlik içerisinde acı çekecek. Özgür medya ve güçlü bir sivil toplum istiyoruz. Türkiye’deki suskun insanların sesini duyurmak ve Erdoğan’ın karanlık rejimine ışık tutmak için Eylül ayında, İnsan Hakları Vakfı tarafından düzenlenen New York’taki Oslo Freedom Forumu’na katılacağım.” diyerek yazısını tamamladı.
NBA player Enes Kanter: "I've spoken out against Turkey's President Erdogan and now I can't go home" https://t.co/7F42bOZco3
— TIME (@TIME) September 11, 2018
Enes Kanter’in yazısının tamamı şöyle;
“Babam bu ay terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla mahkemeye çıkacak. O bir profesör terörist değil. Benim babam olması nedeniyle ona Türk hükümeti ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan tarafından zulüm ediliyor. Ben Erdoğan’ın diktatör rejimini eleştiren birisiyim ve aynı zamanda Erdoğan’ın bir numaralı düşman olarak gördüğü Âlim Fethullah Gülen’in takipçisiyim.”
Ben NBA’de oynuyorum. Bu zamana kadar Erdoğan rejiminin insan haklarına karşı ne kadar acımasız olduğunu herkese duyurmak için bütün fırsatları değerlendirdim.
“Eğer Erdoğan’a muhalif iseniz, bütün hayatınız ve çevrenizdekiler bundan etkilenebilir”
Eğer siz Erdoğan’a muhalif iseniz, bütün hayatınız ve çevrenizdekiler bundan etkilenebilir. Son üç yıldır Türkiye’ye ayak basmak benim için son derece tehlikeli. Türkiye’yi en son ziyaret ettiğimde hükümet kardeşimin okulunu yıktı ve benim dişçimi ve eşini hapse attı. Bu rejim çocuğu ile fotoğraf çektirdiğim bir kişiyi ve aramızda birkaç Twitter üzerinden yazışma geçen komedyeni tutukladı. Geçen yıl, Erdoğan pasaportumu iptal etti ve tutuklanmam için uluslararası bir emir çıkardı. Bu şu anda vatansız olduğum ve ABD’yi terk edemediğim anlamına geliyor. Bu benim kariyerimi de etkiliyor. Ama daha da kötüsü, ailem üzerindeki sonuçları. Kardeşlerim okulda zor durumda. Arkadaşlarım benimle iletişim kurmaya korkuyorlar. Profesör olan babam işini kaybetti. Eğer mahkemeyi de kaybederse 10 yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalabilir.
Ben bir suçlu ya da radikal değilim. Ben “tehlikeli” değilim. Ben görüşlerini ve inançlarını ifade etme hakkına sahip bir insanım. Erdoğan bu hakkımıza saygı duymuyor ve onu eleştiren herkesi yok etmek istiyor.
“Darbe gecesi Gülen ile aynı evdeydim; bütün geceyi Türkiye için dua ederek geçirdik”
Erdoğan uzun zamandır zaten diktatördü fakat 2016’daki darbe girişiminden sonra baskılarını daha da artırdı. Erdoğan, başarısız darbe girişimi ile ilgili Gülen’i ve onun takipçilerini suçluyor. Bu çılgınca bir iddia. O gece Pensilvanya’da ben Gülen ile aynı evdeydim. O da hepimiz gibi şaşkın ve Türkiye adına endişeliydi. Bütün geceyi Türkiye için dua ederek geçirdik.
O tarihten beri Erdoğan bütün muhalifleri ve Gülen ile bağlantılı gördüğü her şeyi yok etmek için darbe girişimini bir bahane olarak kullanıyor. Son iki yılda, genç bir kaç gazeteci tarafından kurulan ve Türkiye’deki mağduriyetleri takip eden Turkey Purge internet sitesine göre Erdoğan rejimi 142 bin kişiyi gözaltına almış ve 80 bin kişi tutuklamış. 4500 hakim ve savcıyı görevlerinden uzaklaştırmış. Aynı zamanda 319 gazeteciyi tutuklayarak ve 180 tane medya kuruluşunu kapatarak bağımsız medyaya ve ifade özgürlüğüne darbe vurmuş. Türkiye şuanda dünyada en çok gazetecinin tutuklu oldu bir ülke. Erdoğan’ın zulmü Türkiye sınırlarını aşarak Türkmenistan, Malezya ve Kosova gibi ülkelere uzandı.
“Erdoğan’ın rejiminin ülkeyi karanlığa nasıl sürüklediğini görmek bana acı veriyor”
Arkadaşlarım ve ailem bana artık ülkeyi tanıyamayacağımı söylüyor. İnsanların mutsuz ve korktuklarını söylüyorlar. İnsanlar Erdoğan rejiminin uygulamalarının bir sonucu olarak batan ekonomi ile mücadele ediyorlar. Ben ülkemi ve insanlarını çok seviyorum. Gülen’in Hizmet felsefesinin takipçisi olarak, eğitim, eşitlik ve demokrasiye inanıyorum. Erdoğan’ın rejiminin ülkeyi karanlığa nasıl sürüklediğini görmek bana acı veriyor.
“Anlatmak gerekiyor yoksa ülkem bir sessizlik içerisinde acı çekecek”
‘Madem Erdoğan rejimi ailene zarar verebilir neden hala onu eleştiriyorsun?’ diye insanlar bana sık sık soruyorlar. Aslında tam bu sebeple eleştiriyorum. Erdoğan’ın zulmettiği insanlar benim ailem arkadaşım, komşum ve sınıf arkadaşım. Konuşmam, anlatmam gerekiyor yoksa ülkem bir sessizlik içerisinde acı çekecek.
Ben şanslıyım. Erdoğan rejiminin hedefi olduğumda NBA ve Amerika benim yardımıma geldi beni Amerika’ya güvenli bir şekilde döndürebilmek için. Ben bu ayrıcalığı Türkiye halkının olanları duyması için kullanmak istiyorum.
İşte burada: 5 yil önce Türkiye şu an olduğundan daha özgürken binlerce insan İstanbul’daki bir parkı ve demokrasiyi korumak için sokaklara döküldü. Darbe girişiminin ilk yıldönümünde binlerce kişi, özgür ifade, meclis ve siyasi görüş hakkını geri talep etmek için yürüdü. Erdoğan’a muhalif olmanin risklere rağmen, muhalefet adayı Haziran ayında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyların yüzde 30.6’sını kazandı.
“Özgür medya ve güçlü bir sivil toplum istiyoruz”
Bütün bu insanların söylediği şey, statükonun yeterince iyi olmaması. Bu bizim güzel ülkemiz için çoğumuzun istediği şey değil. Demokrasi ve özgürlük istiyoruz. Düşüncelerimizi özgürce ve korkusuzca ifade edebilmek istiyoruz. Özgür medya ve güçlü bir sivil toplum istiyoruz. Daha fazlasını istiyoruz.
Türkiye’deki suskun insanların sesini duyurmak ve Erdoğan’ın karanlık rejimine ışık tutmak için Eylül ayında, İnsan Hakları Vakfı tarafından düzenlenen New York’taki Oslo Freedom Forumu’na katılacağım.”