’ABD’deki 10 Milyon Müslümanın Temsilcisi Imamlar Hocaefendi’ye Geldiler ve Dediler Ki…’

Abdullah Aymaz      

”Amerika’nın resmen kabul ettiği on milyonun temsilcisi yerli imamlardan dokuz tanesi M. Fethullah Gülen Hocaefendiye “Acınızı paylaşmaya geldik; bize ne düşüyor!..” dediler. Onlar bütün samimiyetleriyle bunları söylerken tevafukan ben de orada bulunuyordum. Yani “Sen yalnız değilsin; biz seni dünyanın 170 ülkesinde eğitim hizmetlerine verdiğin manevî desteğinden ve ülkemizdeki seni seven eğitim gönüllülerinden nezih hizmetlerinden tanıyoruz.” demek istiyorlardı… ”

Dik duran adam yalnız kalmaz

Gerçekten doğru yolda olan ve dik duran insan hiçbir zaman yalnız kalmaz. En başta Cenab-ı Hak onu yalnız ve desteksiz  bırakmaz. İslam tarihi bunun misalleriyle doludur. İşte Efendimizin (S.A.S.) hayatı… Mekke’de tek başınaydı… Medine’ye giderken de yanında sadece sıddîkı Ebu Bekir vardı… Sonra bütün Medine ve Mekke O’nun (S.A.S.)  yanında oldu. Ama hep dik hem de dimdik durdu…
Çağımızın sözcüsü Üstad Bediüzzaman Hazretleri Barla’ya sürüldüğünde yanında hiç kimse yoktu. Ama herkesin korkup çekindiği bir zamanda ayakta dimdik durdu… Zaten duruşu yeterdi… Sonra her türlü baskı ve zulüm atmosferine rağmen insanlar bu ciddî duruş karşısında kitleler halinde onun yanında oldular…
Bu süreçte de benzer bir olay yaşanıyor. Devlet gücüyle, kanunlar zoruyla herkes susturulmaya çalışılırken… Cemaatler biata zorlanıp, medya susturulduğu, bütün muhalif sesler kesildiği, her şeyiyle dünya çapındaki bir hizmet, içten ve dıştan ihanetlerle yok edilmeye çalışıldığı halde her şeye rağmen başındaki zâtın, dimdik ayakta durmasıyla, her gün bütün cihana moral ve teselli verici konuşmaları ve ciddi tavırlarıyla, geçici travmalardan sonra işlerin yoluna girmeye başladığını görüyoruz…
Belâ ve musibetlerde ilk sadmedeki sabır hem de aktif sabır çok önemlidir. Zaten Efendimiz Aleyhissalâtü vesselam bu hususa dikkati çekmiştir…
15 Temmuz darbe komplosundan bir gün sonra ayağına gelen dünyanın meşhur medya mensuplarına Hocaefendi, bütün ciddiyetiyle, beden dilinin de her zerresiyle gerçekleri dile getirdi. CNN’de Ferid Zekeriya’nın programındaki konuşmasını dinleyen herkes bu gerçeği gözleriyle görüp kalb ve vicdanları ile tasdik ettiler.
Hemen arkasından Amerika’nın resmen kabul ettiği on milyonun temsilcisi yerli imamlardan dokuz tanesi M. Fethullah Gülen Hocaefendiye “Acınızı paylaşmaya geldik; bize ne düşüyor!..” dediler. Onlar bütün samimiyetleriyle bunları söylerken tevafukan ben de orada bulunuyordum. Yani “Sen yalnız değilsin; biz seni dünyanın 170 ülkesinde eğitim hizmetlerine verdiğin manevî desteğinden ve ülkemizdeki seni seven eğitim gönüllülerinden nezih hizmetlerinden tanıyoruz.” demek istiyorlardı…
Yalnız onlar mı? Düşünce dünyasından, hatta diğer din mensuplarından, onu yazdığı eserlerinden ve dünya çapında vesile olduğu hizmetlerden tanıyan meşhurlardan da aynı şekilde mânevî destekler geldi.
Avustralya’dan gelen Ahmed Ziya Bey, bir Müslüman cemaatin başında bir kanaat önderi ve güçlü bir medya sahibi… Yanındaki akademisyenlerle ziyaret etti… İçlerinden bazıları görüşmenin başından sonuna kadar göz yaşlarına hâkim olamadılar. O atmosferde bulunmak, o anları yaşamak herkese nasip olmaz. Bu insanlar, sadece kitaplarının tercümesini okumuş ve yaşadıkları ülkelerindeki eğitim hizmetlerini yakından tanıma imkânı bulmuşlardı…
Uganda bir Afrika ülkesi… Sadece yüzde yirmisi Müslüman… Oradan dört kişi gelmişti. Birisi bizdeki Diyanet’in karşılığı olan Müftülüğün, müftü yardımcısı… Birisi diyalog sorumlusu… Birisi profesör… Medine’de okumuş çok güzel Arapçası ve İngilizcesi var. Birisi de iş adamı… O da Medine’de okumuş… Derin İslamî bilgilere sahip ve mükemmel Arapça ve İngilizce konuşuyor… Ama hepsi de Hocaefendinin kitaplarını okumuşlar, hazmetmişler ve özümsemişler… “Biz hep bu günleri hayal ediyorduk… Sizinle görüşmek en büyük idealimizdi; Allah nasip etti!” diyorlar ve göz yaşlarına hâkim olamıyorlardı. Zaten olaya şâhit olup ağlamayan yoktu. O kadar isterdim ki, bütün arkadaşlar bu güzelliğe şahit olsunlar… Ayrılıp giderken, merdivenlerde karşılaşan arkadaşlar “Ne oldu?”  diye gelip bize soruyorlardı… “Evet biz İslamî ilimleri Medine’de Üniversitede okuduk öğrendik. Ama âyet ve hadisler bugün bize ne diyor, onu sizden öğrendik. Diğer insanlar ve bilhassa diğer din mensupları ile hiçbir alâka ve irtibatımız yoktu. Ama şimdi oturup konuşuyoruz, çok güzel dostluklar kuruldu. Devlet idarecileri de bundan çok memnunlar, kitaplarınızın okunmasının yaygınlaştırılmasını istiyorlar. Çünkü terör ve radikal hareketlerin ancak bunlarla önlenebileceğinin kanaatını taşıyorlar. Onun için bizleri teşvik ediyorlar.” dediler.
Gana asıllı ama uzun zaman Nijerya’da hizmet etmiş ve pek çok hâfız yetiştirmiş bir şeyh efendiyle Baltimur’da karşılaştık. Tarikatlarının Faslı en büyük şeyhleri 15 Temmuz’dan önce umreye gitmiş. Medine’de (rüyada veya yakaza halinde) Efendimiz (S.A.S.) kendisine “Mühim ve büyük bir İslam âlimine, dehşetli bir tuzak ve komplo hazırlanıyor. 12 Temmuz’a kadar binlerce hatim indirerek, binlerce Yâsin okuyarak ve binlerce salavatlar getirerek yardımcı olun ve bütün ihanetlerin boşa çıkması, hepsinin def ve ref olması için gayret gösterin!..” buyuruyor. Bütün herkese bu ihtarı ulaştırdıkları gibi bu şeyh efendiye de ulaştırmışlar. On dört senedir Amerika’da yaşayan bu zat da cemaati  ile bu hatimlere ve okumalara iştirak etmiş. O zatın Hocaefendi olduğunu biliyor. Çünkü güzel Arapçası ve mükemmel İngilizcesi ile Hocaefendinin eserlerini okumuş..
Ben bu hususta şâhit olduklarımızı sizlere aktarmaya çalıştım. Elbette sizlerin de şâhit olduğunuz böyle güzel şeyler vardır…