Yorum | Cemil Tokpınar
Geçen haftaki Zilhicce ayının faziletine dair yazımızı okuyan ve çevresiyle paylaşan, ömrünü hizmetle geçirmiş bir hocamız, “Bugüne kadar Zilhicce’nin faziletine dair geniş bir bilgi duymadım ve okumadım” dedi. O gün Zilhicce’nin ilk günüydü ve Kurban Bayramına kadar tutmak arzusuyla oruca başlamıştı. “Ben de geç öğrendim hocam” dedim. “Keşke çocukluğumdan beri kıymet ve faziletini bilseydim de, hem uygulasaydım, hem herkese anlatsaydım.”
2000 yılında bir radyo programında Arefe günü oruç tutmanın faziletini duymuştum. Genç bir programcı konuyla ilgili sahih hadisler okuyor, oruca ve ibadete teşvik ediyordu. Maddî ve manevî çok sıkıntılarımın olduğu yıllardı. Hemen o gece ailece oruç tutup gündüz de radyoyu açıp Arafat’ta yapılan vakfeye ve duaya iştirak ettik. Öyle duygulandık, öyle lezzet aldık ki… Rabbim vesile olan kardeşimizden razı olsun.
Arefe günü oruçlu olmalı, teşrik tekbirlerini ihmal etmemeli, bin İhlas Suresi okumalıyız. Ayrıca Arafat’taki hacıların duasına iştirak edip, sanki vakfeye durur gibi yüreğimiz yanarak, gözlerimiz dolarak dua etmeliyiz.
2007 yılında da Zilhicce’nin ilk on gününün faziletiyle ilgili Zaman’ın her hafta hediye ettiği Ailem dergisinde bir yazı okumuştum. Aman Allah’ım! Meğer Zilhicce Ramazan’a kardeş derecesinde bir ay imiş. Bu kez mümkün olduğunca ilk on günü değerlendirmeye gayret ettik. Yıllarca dinî tahsil görmüş, ama hiçbir öğretmenimizden böylesine teşvik duymamıştık.
Geç öğrenmenin tesiriyle daha bir gayretle o yıldan beri yazılı, sözlü ve görüntülü hangi mecra varsa Zilhicce’nin faziletini anlatmaya başladık. Daha başka birçok hocamız bilhassa on yıldan beri anlatıyor, teşvik ediyor. Hamdolsun belli bir şuur seviyesine geldik. Ama tıpkı Ramazan gibi hayatımıza yerleştirmemiz gerekiyor. Bir farkla… Ramazan oruçları farz, Zilhicce oruçları sünnettir. Bunun da güzel bir mesajı var. Adeta Rabbimize diyoruz ki: “Mecburiyet olmasa bile biz seni ve ibadeti seviyoruz. Bu yüzden ibadete koşuyoruz. Allah’ım, sen de bizi sev, rahmet ve mağfiretle yardım et!”
Vahiy arefede tamam oldu
Geçen haftaki yazımızda kısaca arefenin faziletinden de bahsetmiştik. Bugün hem ilavelerle, hem de bazı hadisleri tekrar hatırlatarak arefe günü oruç ve ibadete teşvik edeceğiz. Sizler de mutlaka ailenizi, çevrenizi, dost ve arkadaşlarınızı uyarırsanız, mesajlarla bilgi paylaşırsanız vesile olma sevabı alırsınız inşallah.
Arefe, Zilhicce ayının dokuzuncu günüdür. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu ayın ilk on günü hakkında büyük müjde ve teşviklerde bulunmuştur ki, bu hadisleri geçen hafta işlemiştik. Bu teşviklerde Kurban Bayramı arefesinin ayrı bir yeri vardır. Çünkü vahyin bittiğini ve Kur’an’ın tamamlandığını bildiren “Bugün dininizi tamamladım” mealindeki âyet-i kerime arefe günü nazil olmuştur.
Bu hususta bir Yahudinin Hazret-i Ömer’le (r.a.) yaptığı konuşma, Arefe gününün mana âlemimizdeki yerini ortaya koyması bakımından çok önemlidir.
Bahsi geçen Yahudi, Hz. Ömer’e “Ey Ömer, sizin kitabınızda okumakta olduğunuz bir âyet vardır ki, biz Yahudilere inmiş olsaydı, onun indiği günü bayram yapardık” dedi.
Hz. Ömer, “O âyet hangi âyettir?” diye sordu. Yahudi şu âyeti okudu:
“Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak Müslümanlığı verip ondan razı oldum.” (Maide Suresi:3)
Bunun üzerine Hz. Ömer şu cevabı verdi:
“Biz bu âyet-i kerimenin indiği günü de, indiği yeri de hakkıyla takdir ediyoruz. Bu âyet Resulullah Aleyhissalâtü Vesselama bir Cuma günü Arefe’de bulunurken nazil oldu.”
Bir başka rivayette Hz. Ömer’in şöyle dediği bildirilir:
“Bu âyet, Arefe günü olan Cuma gününde indi. Allah’a hamd olsun ki, Cuma da, Arefe de bizim için birer bayramdır.” (Buhari, İman: 34)
Arefe: Allah’ı zikir günü
Arefe günü, Allah’ı zikir, tesbih, tekbir ve dua günüdür. Kur’ân-ı Kerimde şöyle buyurulur:
“Arafat’tan (orada vakfeden sonra, seller gibi) boşanıp (Müzdelife’ye) aktığınız zaman Meş’ar-i Haramın yanında Allah’ı zikredin. O sizi nasıl hidâyete erdirdiyse siz de Onu öylece anın.” (Bakara Suresi: 198)
Bu âyette beyan edilen ve önemine işaret buyurulan gün, Arefe günüdür. Rabbimiz bugün zikir ve tesbihin çok arttırılmasını emir buyurmaktadır.
Bir başka âyette Allah yine Kendisinin zikrini emretmektedir:
“Kurban Bayramının sayılı günlerinde Allah’ı anın (telbiye ve tekbir getirin).” (Bakara Suresi: 203)
Buradaki “sayılı günler”in Arefe günü sabahından bayramın 4. günü akşama kadarki günler olduğu belirtilmektedir. Bugünlerde yüksek sesle tekbir alınır. Hz. İbrahim’e (a.s.) nisbet edilen bu tekbirlere “teşrik tekbirleri” adı verilir.
Bu âyet gereğince, Arafat günü sabahından bayramın dördüncü günü ikindisine kadar -ikindi dahil- bütün farz namazların peşinden teşrik tekbirlerini okumak vaciptir. Bu, Resulullah Aleyhissalatü Vesselamın sünnetiyle de sabittir. Hatta bazı sahabeler dışarıda bile yüksek sesle teşrik tekbirlerini okur, çevresindekiler de iştirak ederdi.
Bu mübarek günlerde getirilen tekbirler, kâinatın manevi çehresini değiştirmektedir. Bütün yer ve gökler, insanlarla birlikte bütün diğer varlıkların, dağların taşların tekbir sesleriyle çınlamaktadır. Adeta bütün varlıklar, dünya ve kainat insanlarla birlikte Allah’ı zikretmekte, Allahüekber sadaları yeri göğü inletmektedir. Bu hakikati Üstad Hazretleri şöyle ifade etmektedir:
“Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber’ler ile nev-i beşerin (insanlığın) beşte birisine, üç yüz milyon (bugün bir buçuk milyar) insanlara birden Allahü ekber dedirmesi, koca küre-i arz büyüklüğü nisbetinde o Allahü ekber kelimesi kudsiyetini semavattaki seyyarat arkadaşlarına işittiriyor gibi, yirmi binden ziyade hacıların (bugün dört milyon civarında) Arafat’ta ve İydde (bayramda) beraber birden Allahü ekber demeleri, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselamın bin üç yüz sene evvel (şimdi bin dört yüz) âl ve Sahabeleriyle söylediği ve emrettiği Allahü ekber kelâmının ve âlemlerin Rabbi azamet-i unvanıyla külli tecellisine karşı geniş ve külli bir ubudiyetle mukabeledir, diye tahayyül ve his ve kanaat ettim.” (Bediüzzaman Said Nursî, Şualar, s. 196)
Arefe günü yapılan ibadetin fazileti
Arefe gecesini ve bir gün önceki gece olan Terviye Gecesini ihya etmek sünnettir. Muaz bin Cebel (r.a.) rivayetine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“Beş geceyi ihya edene Cennet vacip olur: Terviye gecesi (Kurban Bayramından iki gün önce Zilhicce ayının sekizinci gecesi) Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi ve Şaban ayının on-beşinci (Berat gecesi) gecesidir.” (Tergîb ve Terhîb Trc, 2:330)
Arefe gününün önemi, oruç tutmanın, dua ve ibadet etmenin faziletine dair hadisleri geçen hafta paylaşmıştık. Bugün birkaç tanesini tekrar hatırlatalım:
“Günlerin en faziletlisi arefe günüdür. Faziletçe cumaya benzer. O, cuma günü dışında yapılan yetmiş hacdan faziletlidir. Duaların en faziletlisi de arefe günü yapılan duadır. Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli söz de: Lailahe illallah vahdehu la şerike lehu. (Allah birdir, ondan başka ilah yoktur, O’nun ortağı da yoktur) sözüdür.” (Muvatta, Hacc 246)
“Allah, hiçbir günde, arefe günündeki kadar kulu ateşten çok azat etmez. Allah mahlukata rahmetiyle yaklaşır ve onlarla meleklere karşı iftihar eder ve: “Bunlar ne istiyorlar?” der.” (Müslim, Hacc 436)
“Arefe gününde tutulan oruç geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına kefaret olur.” (Tergîb ve Terhîb Trc, 2:457)
“Arefe gününün orucu bin gün oruç tutmak gibidir.” (Tergîb ve Terhîb Trc, 2:460)
“Kim Arafe gecesinde bin defa İhlas suresini okursa, Allah kendisine istediğini verir.”(Kenzu’l-ummal, h. No: 2737)
“Peygambermiz (s.a.v.) arefe akşamı ümmetinin affedilmesi için dua etti. Duasına, ‘Muhakkak ki ben zalimden başkasını mağfiret ettim.’ diye cevap verildi. ‘Zalimden ise mazlumun hakkını alırım.’ buyruldu. Resul-i Ekrem: ‘Ey Rabbim, dilersen mazluma cennette mükafatını verir zalimi de mağfiret edersin.’ diye dua etti ise de Arafat’ta bu duasına Allah Teâlâ’dan kabul gelmedi. Sabah vakti Müzdelife’de aynı duayı tekrarladı. Bu defa duası kabul edildi. Resulullah memnuniyetini ve sevincini belli ederek güldü. Bunun üzerine Ebu Bekir ve Ömer (r.a.): ‘Anam babam size feda olsun, bu saatte siz gülmezdiniz, sizi güldüren nedir?’ diye sordu. Resulullah(s.a.v.): ‘Allah’ın düşmanı İblîs, Allah Teâlâ’nın duamı kabul ederek ümmetimi affettiğini anlayınca toprağı alıp başına çalmaya ve vay sana helak oldun diye feryada başladı. İşte Şeytan’ın görmüş olduğum bu feryadı beni güldürdü’ buyurdu.” (İbn Mace, Menasik, 56)
“Arefe günü Resulullahın (sav) yanında bulunan bir genç, kadınları düşünüyor ve onlara bakıyordu. Resulullah (s.a.v.) eliyle birkaç defa gencin yüzünü kadınlardan çevirdi. Genç yine onları düşünmeye başladı. Resulullah (sav): ‘Kardeşimin oğlu, bugün öyle bir gündür ki, bugünde herkesin kulağına, gözüne ve diline sahip olursa günahları bağışlanır’ buyurdu.” (Müsned, 1/329)
Vakfe yapar gibi dua etmeliyiz
Arefe günü oruçlu olmalı, teşrik tekbirlerini ihmal etmemeli, bin İhlas Suresi okumalıyız. Ayrıca Arafat’taki hacıların duasına iştirak etmek için mümkünse televizyondan Arafat’ta yapılan duaları dinleyip amin demeli, sanki vakfeye durur gibi yüreğimiz yanarak, gözlerimiz dolarak dua etmeliyiz.
Her gün İslâm alemi ve ülkemizden gelen acı haberler yüreğimizi yakıyor. Rabbimize oruçlu bir şekilde yalvararak bütün mazlum, mahpus, mağdur ve mahrumların felaha ermesi, ferec ve mahreç, fetih ve nusret bulması için dua etmeliyiz.
(TR724)