Hak Bela Yazmaz Kur Azmayınca!

Yorum | Naci Karadağ

Sistem şöyle işliyor: diyelim ki bir kriz ya da sorun çıktı. İktidar ve tüm yan aparatları; medyası, bürokratı, yalakası, yancı parti başkanları, yalaka akademisyenleri vs.. alayı Tayyip Erdoğan’ın pozisyon almasını bekliyor. Yani Erdoğan bir nevi mevziiyi nereye kuracaklarını gösteriyor.
Bu gerçekleştiği anda, yüzde yüz bir güç kapasitesiyle abanıyorlar. Tüm savunma ve saldırı hattını oraya kuruyorlar.
Galibiyet ya da mağlubiyet…
Mantık ya da akıl dışılık filan çok önemli değil.
Erdoğan dediği için oraya yığılma yapılmış durumda.
Dolayısıyla Erdoğan orayı terk etmelerine izin verene kadar hepsi orada beklemek zorunda.
Bu strateji Erdoğan bildiği ve uyguladığı tek yöntem olan “Vatan Millet Sakarya” edebiyatıyla birleşince özellikle iç politikada bugüne kadar hep işledi. Hamaset, bedeli sefalet bile olsa bir noktaya kadar işe yarıyor çünkü.
Ortadoğu’nun üçüncü sınıf liderlerine baktığınızda hep aynı tabloyu görmek şaşırtıcı değildir.
Erdoğan’ın şeytanlaştıracağı malzemeleri tüketme süreci epey uzadı. Şüphesiz bunda Türk halkının bir takım olumsuz özelliklerinin de payı büyük. Müthiş bir çıkarcılık, kurnazlık ve bana dokunmayan yılan ömür billah yaşasın, mantığının bu taktiğe hizmet ettiği aşikâr.
Ancak, belediye başkanlığının üzerinden 30 yıla yakın, iktidar süresinde ise 20 yıla yakın bir zamana yayılan bu hamaset edebiyatı, şeytanlaştıracak malzemeleri de tüketmiş görünüyor.
O nedenle “Her taraf beton oldu” diye şikâyeti şaşkınlıkla karşılanabiliyor artık.
Televole Alpay’ın “Erdoğan olsa dünya şampiyonu olmuştuk” cümlesine gülünmesinin özünde de bu var.
“Enkaz devraldık” edebiyatı artık pek işe yaramaz.
Bu arada, Allah var muhalefet partileri ve muhalefet liderlerinin de Erdoğan’ın işini zorlaştırmak bir yana onun değirmenine su taşıması da ayrı bir şanstı onun için.
Düşünsenize, son seçimlerde kendi meşruiyetiyle ilgili tartışmaya bile ihtiyaç kalmadan bu vazifeyi bizzat Muharrem İnce deruhte etti. Keza Akşener’in bugünlerde “Hükümetin yanındayız” türü açıklamaları da bu cümleden sayılır. Kılıçdaroğlu’nun Yenikapı’ya gidip, rejimin dinamitlenmesine barut taşımasını söylemiyorum bile.
Hâsılı, Erdoğan geçmişi karalarken atacağı çamurun menzili epey uzadı artık. En az 30 yıl öncesine ulaştırmak zorunda elindeki karayı. Güncel şeytan ihtiyacını gören Cemaat ise, ölmek bir yana, ölüsü tekmelene tekmelene bir hal oldu. Dolayısıyla şimdi ortalığa çıkıp “hep bunlar paralel yapının işi” şeklinde saçmalıklara kimse kanmaz.
Erdoğan çatışma hattını bu kez en geleneksel hatta taşıdı; her taraf düşman, herkes bizim kötülüğümüzü istiyor…
Batı dünyası ve Amerika’ya karşı gel-gitleri olan içerde başka, dışarda başka söylemlerde bulunmasının bugüne kadar bir anlamı vardı. Milletin gazını almak için burada efelenebiliyordu ama dışarıda munis bir ev kedisine dönüştüğünü herkes biliyor.

Ama artık malzeme tükendiği için başka sansı kalmadı, alenen mevziiyi Amerika’nın önüne yerleştirdi.
Bana bir tane iktidar yalakası yazar, havuzcu gazeteci, iktidarı savunan troll ya da Tayyip Erdoğan’a koltuk çıkan herhangi bir şahıs, sadece bir kişi gösterin ki, mevzu ne olursa olsun içinde “Dış güçler, Türkiye’nin bağımsızlığı, iç ve dış düşmanlar, oyun büyük, operasyon çekiyorlar” gibi kelimeler olmadan herhangi bir şeyi savunsun!
Yağmur yağıyor adam bu hadiseyi bile dış güçlere bağlayabilecek kadar zıvanadan çıkmış, idraki iptal etmiş.

Bu insanlara bir şey anlatabilmek mümkün olabilir mi?
O yüzdendir ki..
Döviz almış başını gidiyorken, ülke büyük hızla uçuruma yuvarlanırken.
Efendim kararlar hızlı alınsın, etkin yönetim ve çok başlılık olmasın diye elli bir türlü hile, hurda, takla ile geçilen yeni sistemin Başkan Efendisi çıkıyor ve yaşanan kriz için “Onların dolarları varsa bizim de halkımız, Allah’ımız var. Hiç endişelenmeyin” diyor…
Demek zorunda…
Çünkü insanların akıllarına “bu hale bizi kim getirdi?” sorusunun gelmemesi lazım.
Söylediklerine elbette kendisi de inanmıyor. Bunu bizzat kendisi söylemişti zaten. Buyrun izleyin:

Bu cephede yer alanların pek bir kıymeti kalmadı artık. Yine bana bırakınız dış dünyanın, kendi halkının inanabileceği bir tane iktidar yandaşı münevver, din alimi, entelektüel gösteremezsiniz. Hepsi kendini bitirip tüketti çünkü.
Mecburen Damat gibi liseli ergen düzeyinde zekaya sahip zavallılara kalıyor meydan.

Bilmem ünlü haber kanalı Reuters’in bizim havuzun “bir açıklayacak her şey güllük gülistanlık olacak” diye köpürttüğü toplantıyı nasıl servis etti gördünüz mü?
“Terli damat ekonomiyi kurtarıyor!”
Nasıl?
Kemal Sunal filmi gibi diyeceğim Cemile bozulacak şimdi…
 
 

Yapılan sunumun mizahını hepiniz takip etmişsinizdir. Matematik dersine giren müzik hocası gibi, saçma sapan şeyleri “Ekonomik program” diye kime yutturabilirler bilmiyorum. Sabancı gibi insanların takdir etmesi elbette doğal, kimse kızmasın. Sizin de milyarlarınıza milyarlar eklese Allah bilir neler dersiniz iktidar hakkında!
İçinde bir tane bile rakamın geçmediği bir saçmalığa ekonomik program diyebilecek ticaret liseli bile çıkmaz sanırım. O yüzden millet makara kukarayla meseleyi geçiştiriyor. Lise 1 ara dönem performans ödevi misali powerpoint sunumla ülke yönetmek olarak tarihe geçti Albayrak komedisi.

Bu arada iktidarın gizli-açık paydaşların da bu krizden rant devşirme çabaları anlaşılabilir bir şey. Aydınlık-Oda TV-Sözcü mevzilerinde siperlenen Ergenekoncular, Rus medyası hattından uzun menzille destek çıkan Putinciler de şapken şeker olan Türk ekonomisinden post çıkarma derdindeler bu sebeple.
Biraz uzun oldu toparlayayım:
Sakın ola ki, “Memleketin 500 milyar dolar borcu var, öyle böyle bir rakam değil ve memleketi yöneten adam çıkıp diyor ki, “Dolar molar bizi bağlamaz! Neymiş dövizmiş, neymiş kurmuş, geçin o işi…”  diyor bu ne kepazeliktir, demeyiniz…
O da biliyor, memleket çoktan bitti. Şu anda tek derdi bunun kendi toplumu tarafından inkar edilme sürecini uzatmak.
Kenan Evren, darbe sonrası dünyanın kendini kınamasından rahatsız olmuş ve Erzurum’da şöyle demişti;
“biz kendi yağımızda kavrulmasını biliriz…”
15 Temmuz darbesi sonrasında Erdoğan da her darbeci gibi, vatanı kendi kızgın yağına atmayı tercih ediyor.
Ha biz bunları yazıyoruz bir anlamı ya da karşılığı var mı ki?
Sanmıyorum ama ileride tarih yazarken belki birileri okur filan.
Yoksa bu topluma meseleyi anlatmak, uçurum tarif etmek, görmeyen birine fil tarifinden bile zor.
Son durum şu:
Borsa, döviz, ekonomi, eğitim, inşaat, yol, hukuk, ne varsa çöktü… Ülke bitti ülke…
Hamaset borsamız ise pik yaptı!
Hadi şimdi hep beraber Millet Bahçesi’nde yuvarlanmaya gidelim…
(TR724)