Erdoğan’ın Özgüveni ve Kandil’e Operasyon

Yorum | Adem Yavuz  Arslan

Taraflı tarafsız herkesin üzerinde hem fikir olduğu bir konu var; Türkiye’de seçim heyecanı yok.
Mitingler sönük, ekranlar donuk. Adaylardan heyecan verici, insanın kanını kaynatan vaatler de duyulmuyor.
Mevcut duruma dair farklı argümanlar sıralanabilir.
Nitekim hepsinin de haklılık payı olacaktır; mesela AKP seçmeni bile yoruldu. Son 3,5 yılda 5.kez sandığa gidiyoruz.
Erdoğan kendi tabanına bile apar topar seçime gitmeyi izah edebilmiş değil. AKP seçim beyannameleri ve Erdoğan’ın taahhütnameleri de teşkilat üzerindeki metal yorgunluğunu atabilmiş değil.
Ramazan ayında olmamız mitinglerin sönük geçmesine gerekçe yapılsa da Erdoğan ve AKP’nin ‘dini duyguları oya çevirme’ konusundaki mahareti düşünüldüğünde, içinde bulunduğumuz ayın aslında lehlerine olduğunu söylemek mümkün.
Seçmendeki ilgisizlik, AKP’li siyasilerdeki isteksizlik yandaş yazarların bile dikkatini çekmiş durumda. ‘Uyarı’ üstüne uyarı yazıları yazıp, onlarca tv kanalından ‘Erdoğan’a oy verilmezse neler olabileceğine’ dair ‘korku senaryoları’ sıralıyorlar.
ERDOĞAN NASIL BU KADAR KENDİNDEN EMİN ?
Bütün bunlara karşın Erdoğan’daki rahatlık dikkat çekici.
Hatta seçimin ilk turda biteceğinden ve hem başkanlığı hem de meclis çoğunluğunu ‘sorunsuz’ alacağından emin.
Bu aşamada doğal olarak ‘bu rahatlığın, özgüvenin nedeni ne?’ sorusu akıllara geliyor.
Öyle ya, kendi teşkilatları bile heyecansız, seçmeni taşıyacak motivasyon, cazip adaylar ve vaadler de yok.
Onun yerine sayısı her geçen gün artan ‘küskünler’ var. Ayrıca unutmamak gerekir ki son referandum da -bütün hile ve hurdaya rağmen- 1,3 milyon fark çıktı.
Bu süre zarfından AKP yeni seçmen kazanamadığı gibi , daha önce kendisine oy vermiş Saadet Partililer yada muhafazakar Kürtler’i de kaybetti.
Dahası 1,5 milyon genç ilk kez oy kullanacak ve kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki bu gençlerin yüzde 80’i Erdoğan için iyi şeyler düşünmüyor.
Peki bu durumda nasıl olacak da Erdoğan hem başkanlığı hem de meclis çoğunluğunu üstelik de ilk turda alacak ?
HDP OYLARI ÖNCELİKLİ HEDEF
Akla gelen ilk senaryolardan birisi ‘çalmak’.
AKP’nin ‘bu konudaki mahareti’ herkesin malumu. ‘Diğer alanlarda’ gösterdikleri ustalıkları seçim sandıklarında da gösterdiler.
Özellikle son iki seçimde yaşanan yolsuzluklar herkesin malumuydu. Fakat muhalefetin basiretsizliği ve çapsızlığı nedeniyle ‘atı alan Üsküdarı geçti’ ve çalınan seçimler kanıksandı.
Daha önce bu köşede yazmıştım; Erdoğan’ın 24 Haziran seçimleri için özellikle Kürt oylarına yöneldiği sır değil. HDP’nin güçlü olduğu sandıkların güvenlik gerekçesi ile ‘AKP’nin güçlü olduğu’ bölgelere taşınması bu planın parçasıydı.
Stalin’in (Aslında Erdoğanın icraatları ile Stalin’in politikaları arasındaki benzerliğe dair ayrı bir yazı şart oldu. Sanki Stalin’den kopya çekiyor bugünün iktidar sahipleri) meşhur sözü “ Oy’u kime verdiğin önemli değil oy’ları kimin saydığı önemli” Türkiye seçimleri için tartışmasız bir gerçeğe  dönüştü.
Zaten YSK ve sandık kurulları iktidarın yörüngesinde.
Seçimleri hatasız takip edip aktaran Cihan Haber Ajansı’da artık yok. Erdogan rejiminin propaganda makinesine dönüşen Anadolu Ajansı kaçtan istenirse oradan başlatacak sonuçları vermeye.
Örnekleri uzatmak mümkün. Erdoğan rejimi seçimleri maniple etme ve oy çalma konusundaki maharetini önceki seçimlerde gösterdi.
Sönük kampanyalara ve aleyhine olan istatistiklere rağmen Erdoğan’daki rahatlığın bir nedeni ‘oyların cepte’ görülmesi olabilir.
Ancak tanıdığım bildiğim Erdoğan bütün yumurtalarını aynı sepete koymaz. O yüzden bir yandan HDP’nin oylarını çalınıp bir taşla kuş sürüsü vururken bir yandan da milliyetçi muhafazakar oyları toplamak zorunda.
HDP baraj altı kaldığı zaman zaten mecliste istediği sonuca ulaşacak ve fazladan 70 civarında milletvekilliği alacak.
17 Aralık 2013 sonrası Ergenekona teslim olan Erdoğan son üç yılda uyguladığı politikalar nedeniyle artık Kürtleri kazanamaz. Bütün Kürt siyasetçileri tutuklayıp, belediye başkanlarını hapse atıp, şehirleri düz ettikten sonra Kürtlerin oyunu alamayacağını biliyor.
O yüzden ‘Kürtleri kazanmak’ yerine ‘Kürtlere kazandırmamak’ taktiğine döndü. Genelde her yerde, özelde de Kürtlerin güçlü olduğu sandıklarda maniplasyon yapılacak.
Seçimlerde kritik illerden gelecek sonuçlar belirleyici olacaktır. Trump örneğinde olduğu gibi kritik şehirlerde alacağınız fazladan oylar size ipi göğüsletir.
Bu aşamada PKK’nın eylemlere başlaması da sürpriz olmaz.
Unutmamak gerekir ki Öcalan’da Erdoğan’ın başkanlığını destekliyor. Ayrıca Öcalan’ın Demirtaş’ın yıldızının parlamasından mutlu olmadığı da herkesin malumu.
ŞAPKA’DAN KANDİL Mİ ÇIKACAK ?
Erdoğan’ın eylem planının ikinci aşamasında ise kuvvetle muhtemel Kandil Operasyonu olacak.
Zaten geçtiğimiz mart ayından bu yana Kuzey Irak’ta süren bir operasyon var. İktidar cephesinde yapılan yorumlara göre halen sürmekte olan harekat Zeytin Dalı ve Afrin Operasyonlarının devamı.
Gelen haberlere göre Kandil Dağı’na 10 km kadar yaklaşıldı. 24 Haziran seçimlerine birkaç gün kala “Kandil Dağı’na bayrak çekildiği’ haberi sürpriz olmaz.
Böylece Afrin Operasyonu ile istediği ivmeyi yakalayamayan Erdoğan, sandık arefesinde bir rüzgar estirebilir.
Elindeki sınırsız medya gücüyle estireceği milliyetçi muhafazakar rüzgar ile yelkenlerini şişirebilir. Kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki MHP tabanından İyi Parti’ye bir geçiş söz konusu.
Bu kan kaybını önlemenin yolu da milliyetçi kesimlerin ilgisini çekmekle olacaktır.
Kandil Operasyonu bu yüzden önemli.
Nasıl olsa “Konyalı bilim adamlarının hem tank hem de uçak olabilen bir ‘şey’ yaptığına yada Erdoğan’ın Ay’a otoban inşaa ettiğine inanan kitle”, ’Kandil’e bayrak diktik’ dendiği zaman gerçek olup olmadığını sorgulamayacak.
Aynı kitle ‘daha önce Kandil’e sayısız operasyon düzenlendi. Fakat hiçbir şey olmadı. Lider kadro yakalanıp getirilmediği sürece bu operasyonlardan bir şey çıkmıyor’ diye sorgulamayacaktır da.
Milliyetçi muhafazakar oyların devşirilmesi projesinin bir ayağı olarak İyi Parti lideri Meral Akşener’e ekran ambargosu uygulanıyor.
Çünkü Erdoğan’ın korkusu Muharrem İnce’den çok Meral Akşener.
Erdoğan’a göre Türk halkının yüzde 70’i ‘sağ’ seçmen ve CHP’nin adayına oy vermezler. Bu yüzden Muharrem İnce’ye açılan ekranlar Meral Akşener’e kapalı.
ABD DİZE GETİRİLDİ Mİ ?
Söz konusu milliyetçi muhafazakar dalganın bir ayağını ise dış politika oluşturuyor. Erdoğan ve AKP’lilerin Avrupa ve Amerika’ya ‘efelenmesi’ de aynı politikanın parçası.
Gerçekte perde gerisinde ‘işleri rayına koymak için açık çek veren’ Erdoğan, mikrofonlara tam tersi mesajlar veriyor.
Bu kural ABD ile olan ilişkilerde de geçerli. Mesela Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Pazartesi günü Washington’da önemli bir görüşme yaptı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile görüşen Çavuşoğlu ‘ABD ile Münbiç konusunda mutabık kaldık’ açıklamasını yaptı.
Tabi ki yine sadece Havuz medyasına konuştu.
Hatta Havuz medyası temsilcileri, Çavuşoğlu’na dayandırarak FBI’ın Gülen Cemaatine yönelik ‘yeni ve ciddi’ bir soruşturma başlattığını duyurdu.
Söz konusu olan Çavuşoğlu olunca temkinli yaklaşmakta fayda var.
Zira neredeyse her açıklaması ilgili ülkeler tarafından yalanlanan bir Dışişleri Bakanı kendisi. Hatta bu yalanlanmaların büyük bir kısmı Amerika tarafından yapıldı.
Dolayısıyla Pompeo ile yaptığı görüşmeye dair aktarımları abartılı yada gerçek dışı olabilir. Zira ABD Dışişleri’nden yapılan açıklama daha temkinli bir dil kullandı.
Ayrıca Washington’da ki kaynaklar ‘ABD’nin Münbiç ve YPG üzerine yatırım yaptığını, projeler geliştirdiğini dolayısıyla bir anda bütün politikalarını değiştirmesini beklememek gerektiğini’ savunuyorlar.
ABD, Çavuşoğlu’nun iddia ettiği gibi Menbiç konusunda Türkiye’nin istediği yere gelip gelmediğini önümüzdeki günlerde göreceğiz, fakat kritik 24 Haziran seçimleri öncesi Erdoğan rejiminin ‘Bakın ABD’yi nasıl dize getirdik’ şeklinde bir kampanyaya malzeme yapacağı kesin.
Özetle, 24 Haziran seçimleri öncesi Kandil’e bayrak dikerek milliyetçi muhafazakar kesimlerin oyunu almayı hedefleyen Erdoğan öbür yandan özellikle Kürt bölgelerinde yoğun bir oy hırsızlığına hazırlanıyor.
Şartlar aleyhine olmasına rağmen seçime bu kadar özgüvenle gitmesinin, ilk turda ipi göğüsleyeceğine inanmasının nedeni bu tür hazırlıklar.
Tabi eğer ikinci bir çakma darbe kurgulamamışsa!
(TR724)