Eski AKP’den milletvekili ve MKYK üyesi Osman Can, 2015 Haziran seçimleri sonrası Ahmet Davutoğlu’nun CHP ile koalisyona sıcak baktığını ancak Erdoğan engeline takıldığını söyledi. Kendisinin de o dönem koalisyonu savunduğunu dile getiren Can, “Devlet aygıtı siyasi kararları rasyonelleştiren ve frenleyen aygıt olmaktan çıkarıldı, irrasyonelliği filtresiz bir şekilde aşağıya aktarmanın aracına dönüştürüldü. Yani aslında devlet aklı yok edildi. Bu ise bütünüyle yönetilemez bir tablo ortaya çıkardı” dedi.
Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş’a konuşan Osman Can’ın bazı sorulara verdiği cevaplar şöyle:
DAVUTOĞLU CHP İLE KOALİSYONUN ÖNÜNDE ENGEL KALMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORDU
2015 yılı 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP MKYK üyesi olarak koalisyon görüşmelerinde yer aldınız. O görüşmelerin perde arkası bugüne kadar pek basına yansımadı. Neler yaşandı?
Koalisyon için iyi bir zemin ve eğilim olmasına rağmen gerçekleşmedi. Seçimlerden sonra ilk MKYK toplantısında CHP ile koalisyon seçeneği ağırlık kazandı. CHP ile görüşmeleri yürüten ekipteydim. Sorumluluk alanım olan anayasa, hukuk ve özgürlükler konularında CHP’nin demokratik bir çizgiye yaklaştığını tespit ettik ve bunu Sayın Davutoğlu’na aktardık. Davutoğlu biraz da şaşırarak, bu kadarını beklemediğini, 1921 Anayasası’na referansın önemli olduğunu ve bu koalisyonun yapılabileceğini söyledi. Nihai brifingde de durumu aktardık. Davutoğlu’nun koalisyon eğiliminin devam ettiğini, ancak Cumhurbaşkanı’ndan gelen sinyallerin olumlu olmadığını gözlemledim. Nitekim zamana oynandı, koalisyon için somut adım yerine Başbakan görevi iade etti. cumhurbaşkanı da hükümet kurma görevini Kılıçdaroğlu’na vermeyerek sürenin tamamlanmasını bekledi ve seçim kararı verdi. Davutoğlu’nun son yaklaşımı seçimlerde aynı sonuçlar geldiğinde artık CHP ile koalisyonun önünde bir engel olmayacağıydı. Ancak gelişmeler çok farklı yöne evrildi.
KAPATMA DAVASI
AKP kapatma davasında raportördünüz ve raporunuz kararda etkili olmuştu. AYM kararında laikliğe karşı eylemlerin odağı tespiti yapılmış, ancak AB reformları bir tür ‘iyi hal’ olarak değerlendirilerek kapatma yerine para cezası verilmişti. Sizce hukukun açtığı bu kredi sonra berhava edilmedi mi?
İşin doğrusu o konuda bir hayal kırıklığı içindeyim. Hukukun açtığı bu kredi 2013’e kadar da aksaklıklarla birlikte, doğru kullanıldı. Ancak sonrasında bu kredi hoyratça kullanıldı. Laiklik konusunda da, laikliği Anayasa Mahkemesi ilk defa özgürlükçü bir anlamda yorumlamıştı. AKP bu özgürlükçü laikliği referans aldığımızda dahi oldukça savrulmuş durumda. Devletin inançlar konusunda tarafsızlığı açısından bakıldığında ciddi ayrımcılık sorunları yaşadığımızı inkâr edemeyiz.
CHP İLE KOASLİYONU SAVUNDUM
AKP’den Haziran 2015’Te vekil seçildiniz ve MKYK üyesi iken Kasım 2015’Te aday gösterilmediniz. Bunun nedeni CHP ile koalisyona sıcak bakmanız mıydı?
Birkaç gelişme oldu. İlk olarak demokratik hukuk devleti ve özgürlükler ekseni üzerine inşa ederek hazırladığım seçim beyannamesi taslağına çok müdahale edildi. Sayın Erdoğan’ın 2015 seçimlerine giderken parti lideri gibi polemiklere girmesinin yanlış olduğunu söyledim. HDP’nin parlamentoda olması gerektiğini söyledim. En önemlisi de CHP ile koalisyonu aktif şekilde savundum. Bu durum bizim gibilere parti içinde “içimizdeki CHP’liler” denmesine yol açtı. Davutoğlu’nun seçimden aynı sonucun çıkması durumunda AKP -CHP koalisyonunu kurmanın kolay olduğu yaklaşımı üzerine yeniden aday oldum. Ancak parti kongresinde AKP’nin esaslı bir yol ayrımına gireceği ortaya çıkınca, üniversiteye döndüm.
Davutoğlu’nun görevden alınmasının da bir nedeni bu olabilir mi?
Nedenlerden biri bu olabilir, tabii ki onun dışında pek çok neden olabilir.
2015 yılında “AK Parti demokratik bir iktidardır ama AK Parti’nin kullandığı devlet aygıtı demokratik değildir” demiştiniz. AKP’nin hâlâ demokratik bir iktidar olduğunu düşünüyor musunuz?
Maalesef son üç yıl içinde yaşananlara baktığımızda artık aynı önermeyi kullanmakta zorlanıyorum. Devlet aygıtının demokratikleştirilmesi, hukukun üstünlüğünün hâkim kılınması AKP’nin sorumluluğunda idi. AKP ise demokratik olmayan devlet aygıtının sunduğu konforu, katı merkeziyetçi idarenin fırsatlarını kullanmayı seçti. F… darbe girişiminin sunduğu ortak duyarlılığı demokratikleşme fırsatına çevirme yerine devlet aygıtını bütünüyle irrasyonelleştirdi. Kurumsal hafızalar devre dışı bırakıldı. Devlet aygıtı siyasi kararları rasyonelleştiren ve frenleyen aygıt olmaktan çıkarıldı, irrasyonelliği filtresiz bir şekilde aşağıya aktarmanın aracına dönüştürüldü. Yani aslında devlet aklı yok edildi. Bu ise bütünüyle yönetilemez bir tablo ortaya çıkardı.