Zaman Gazetesinin tutuklu yazarı Ahmet Turan Alkan, Silivri Cezaevi’nden halka açık gönderdiği mektupta tarihi açıklamalarda bulundu.
Alkan, 10 Mayıs günü karar duruşmasına çıkacak. Halen Silivri Cezaevi’nde tutuklu olan Alkan, yayınladığı açık mektup ile kendisine yönelik hukuksuzluklara dikkat çekerek, ‘fikir suçu’ nedeniyle yargılandığını ve hakkında müebbet hapis cezası istendiğini söyledi.
Açık mektubuna, “Hür ve demokrat vicdanlara hitap ediyorum…” diyerek başlayan Alkan, 65 yaşında cezaevine konulduğunu, 22 aydır Silivri’de tutulduğunu hatırlattıktan sonra “Savcılık ağırlaştırılmış müebbet ve üstüne 15 yıl hapis cezası istiyor ve bunun için 15 tane köşe yazısını delil gösteriyor. Başkaca hiçbir maddi delil yok. Oysaki bu yazılar nitelik itibariyle ve geçerli Türk kanunlarına göre delil sayılmıyor” dedi.
Fikir suçlusu olarak yargılandığını belirten Ahmet Turan Alkan mektubunda şu görüşlere yer verdi:
“FİKİR SUÇU TARİHE GÖMÜLDÜ”
“Fikir suçlusu’yum yani…
Bütün dünyada ‘fikir suçu’ tarihe gömüldü. Verem gibi, sıtma gibi, çiçek hastalığı gibi ortadan kalktı; Ne yazık ki ülkemde hortlatılıyor yeniden…
İstenen ceza ile eylemler arasında ağır orantısızlık söz konusu. Zira Türkiye’de 15 Temmuz darbesinden sonra hukuk tamamen iktidarın denetimine girdi, bağımsızlık ve tarafsızlığını kaybetti.
Hukuka güvenmeyenlerin oranı % 85’ i geçti.
Dördüncü ve muhtemelen son duruşma 10-11 Mayıs 2018 tarihinde yapılacak. Ağır siyasi baskı altındaki mahkeme muhtemelen en üst seviyeden ceza yağdıracak biz gazeteci yazarlara…
Fikir beyanının karşılığı ağırlaştırılmış müebbet hapis, yani idam. Lehimizde AYM ve AİHM’ nin ‘emsal-pilot’ niteliğinde üç önemli kararı var fakat mahkeme uygulamıyor ve direniyor.
“HIS MAJESTY’S LAW EGEMENDİR”
Türkiye’de hukuk devleti 2014’de rafa kaldırıldı, yerine kaba-saba da olsa bir ‘kanun devlet’i geldi. 15 Temmuz’dan sonra ise sadece ‘keyfi hukuk’ yani ‘His majesty’s law’ egemendir.
Yazdıklarımla ve fikri duruşumla gurur duyuyorum. Yazdıklarımdan dolayı kesinlikle pişman değilim. İktidardan özür dilemedim ve dilemeyeceğim.
Öyle bir mahkeme yargılıyor ki beni, delil veya savunma yerine Hazreti Musa gibi Tur dağından kucağımda ilahi 10 Emir’i getirsem bile aldırış etmeyecekler. Hazreti Cebrail nüzul etse, onu da tutuklamaya kalkışabilirler…
Mahkemeyi etkileyecek kaynağı biliyorum, ama o merciye seslenmeyi de ilk duruşmadan beri zül saydım, zül sayıyorum.
“ONUN ZULMÜYLE HAPİS YATMAYI LÜTFÜYLE BIRAKILMAYA TERCİH EDERİM”
Onun lütfuyla zindandan çıkmaktansa, onun zulmüyle hapis yatmayı tercih ediyorum. Benim için şereftir, iftihar kaynağıdır.
Herkes bir kere daha bilsin ve duysun; bu politik bir dava. Aslı astarı olmayan, hukuksuz, gülünç, maskara bir dosya…
-Burada cürümler değil niyetler,
-Kesin eylemler değil fikirler,
-Maddi suç delilleri değil, siyasi pozisyonlar yargılanıyor…
Bana ağır müebbet verebilirler ama hukuken mahkum ve daha önemlisi mahcup edemezler. Hapiste tutabilirler ama inandırıcı bir suç isnad edemezler.
“ÖLDÜREBİLİRLER AMA ASLA UTANDIRAMAZLAR”
Bu zindanda beni öldürebilirler ama asla utandıramazlar.
Suç delili diye ortaya konulan şeyleri ben gururla sahipleniyorum. Evet, ben Zaman gazetesinde yazdım; evet, savcının suç delili diye üç yıl aradan sonra dosyaya iliştirdiği yazıları ben yazdım. Hiç pişman değilim. Kalemimin hakkını verdim; yolsuzluğu alkışlamadım, hırsızlığı çikolataya bulayıp hazmetmedim, zalimlere yağ çekmedim, görmezden gelmedim…
Evet, ben Ahmet Turan Alkan; Zaman yazarıyım, muhalifim. Evet, vaktiyle iktidarın canını sıktım, hâlâ da başını ağrıtıyorum anladığıma göre…
“BOĞAZIMI KESEN BIÇAĞI YALAMAYACAĞIM”
Boğazımı kesen bıçağı yalamayacağım. Zalimden af dilemeyeceğim. Siyasetin memurlarına ‘n’oolur beni tahliye edin’ diye yalvarmayacağım.
Hürriyete, temel insan haklarına ve demokrasiye inanan vicdanlara hitap ediyorum. Beni ve bizleri yakından tanımadığınız halde, haklı mücadelemizde yanımızda durup desteklediğiniz için kendim ve ailem adına sizlere çok teşekkür ediyorum.”