YORUM | LEVENT KENEZ
Evet şöyle olmuş olsaydı çok şık ve anlamlı olurdu:
Laikçi ve muhafazakarların pek sempati ile bakmadığı, 28 Şubat’ı desteklemiş CHP’nin Alevi lideri Kılıçdaroğlu ile İslamcı, 28 Şubat’ın mağduru olmuş partinin Sivas katliamında belediye başkanı olan lideri Karamollaoğlu birlikte meydanda halkı selamlıyor. Hemen yanlarında milliyetçi partiden ayrılmış ve kendi partisini kurmuş ülkücü olduğunu her zaman söyleyen Akşener ile Kürt siyasi hareketinin partisi HDP’nin eşbaşkanı Pervin Buldan da beraber yan yana onları dinliyor.
Sembolik anlamı çok fazla olan bu tablonun oluşmamış olmasından dolayı HDP’yi destekleyen liberal ve solcu aydınlar Millet ittifakına tepki gösteriyorlar ve Kürtleri dışlayan bir ittifakın eksik olduğunu söylüyorlar. Ancak yapılması gereken ittifak seçimlerde değil, parlamento oluştuktan sonra. 7 Haziran’daki hatayı tekrar etmemek olmalı.
Bu kişilerin olması gerekenle sahadaki gerçeklik arasındaki farkı ıskaladıklarını düşünüyorum. En son genel seçimde seçmenin yüzde 65’inin İslamcı ve milliyetçi partilere oy verdiğini nasıl görmezden geliyorlar anlamak mümkün değil. Yani iktidarın oy potansiyeli olarak gördüğü seçmen kitlesinin son seçimdeki tercihi bu. Ve HDP’nin imajının Twitter’daki dar bir kitleden oldukça farklı olduğunu unutuyorlar.
HDP’nin Millet ittifakında yer almamış olması hem ittifak için hem de HDP için en mantıklısı olduğunu düşünüyorum.
1- Muhalefetin karşısında hiçbir kutsalı olmayan bir iktidar ve bu iktidarın elinde de muazzam bir propaganda makinesi var. “PKK ile işbirliği yaptılar”, “PKK’nın ipine sarıldılar” yok daha aklınıza gelebilecek bir sürü iftira ve hakaret ile Erdoğan’ın arayıp da bulamayacağı bir malzeme sağlanacaktı. Erdoğan’ın meydanlarda “ya PKK ya biz” basitliğine kuracağı bir argüman vereceklerdi. Diyecekseniz bu ve benzerlerini zaten yapıyor. Ancak HDP’nin kurumsal olarak ittifakın içinde yer alması bu kirli propagandaya göreceli bir somutluk katacaktı
2- Bu seçim 7 Haziran benzeri bir tablo çıkarabilir. Ve yeni oyuncu Akşener ve ekibi ekseriyetle MHP’den ayrılmış bir kadro. Bu kadronun seçimin kaderine etki edeceği tek hal şart MHP’nin ne kadar oyunu alacağı ve AKP’den gayri memnun oyların bu partiye kayıp kaymayacağı ile ilgili. AKP ile birlikte olmaktan rahatsız olan MHP seçmenin en birinci tercihi olacak Akşener’in HDP ile ittifak yapmış olmasının götürüsü getirisinden daha fazladır.
3- HDP için en iyisi olmuştur. Çünkü HDP tabanı ve Demirtaş’a sempati ile bakan kesimin 7 Haziran seçim başarısındaki en büyük itici gücü HDP’nin barajı geçip geçemeyeceği olmuştu. Barajı geçemediği takdirde sadece meclis dışı değil güneydoğudaki bütün vekillerin AKP’ye kalacağı ile sahadaki en dinamik kampanyayı yürütmüşlerdi. Bu sefer Demirtaş yok ancak Demirtaş’ın hapiste tutsak olması eğer iyi değerlendirilebilirse önemli bir psikolojik unsura, duygusal bir yönlenmeye ve ikna edici argümana dönüşebilir. Baraj kaygısı yaşayan HDP, 1 Kasım’da ve referandumda kendisini tercih etmeyen ama 7 Haziran’da kendisine oy vermiş seçmenlerini yeniden kazanabilir. Kürt siyasi hareketine çok dahil olmamış ya da sempati ile bakmayan ama HDP’nin baraj altında kalmasına da gönlü razı olmayan ciddi bir Kürt ve Türk kitle var.
3- CHP’nin çerçevesi belli bir potansiyeli var ve ilk turda Muharrem İnce CHP’nin hinterlandını toparlayabilecek ve AKP’lilerin de antipatik bulmayacakları bir aday. Oy oranının 1 Kasım’daki yüzde 25’ten aşağı olmayacağını düşünüyorum. Muhalefet blokunda esas iş İYİ Parti, Saadet ve HDP’nin performanslarına kalıyor.
4- İYİ Parti’nin içinde Ergenekon artıklarının, kafatasçı milliyetçilerin ve işkenceci katil potansiyelli kişilerin olduğu doğrudur. Bunun karşısında HDP de çiçek çocuklardan oluşan, en çevreci, en feminist, en demokrat, en sosyalist, en özgürlükçü, en barışçı, en en en kişilerin partisi de değildir. Bir süredir HDP ve Demirtaş sempatizanı sosyal medya kitlesinin sergilediği bu sanal illüzyon saha ile örtüşmemektedir. HDP’nin yerel yönetimlere sahip olduğu zamanlarda ve yerlerde nasıl kadrolaştığını ve siyasallaştığını hiç bahsetmeyelim, belediyede görevli zannedilen kişilerin gerçek vazifelerini de. En çevreci partinin belediyelerinin olduğu yerlerde sokakları çöp götürdüğünü de. HDP’nin nasıl ihale dağıttığını da. PKK’nın sahada olduğu seçimlerde devletin AKP için yaptığı gibi ev ev dolaşıp nasıl insanları tehdit ettiğini HDP ve türevleri dışında oy çıkarsa başına neler geleceğini söylediklerini de. Bölgede silme HDP çıkan sandık sayısının silme AKP çıkan sandık sayısından az olmadığını da not düşelim. PKK’nın haklar ve özgürlüklerden başka bir derdi olmayan demokrasi savaşçıları olduğunu da söylemeyelim isterseniz. PKK’nın faili meçhul sayısı devletinkinden az değildir. O yüzden klavye başında evrensel değerler dersi verenlerin gazına da pek gelmemek lazım.
5- HDP muhalif ittifaka çakmak yerine, siyasetteki en mağdur parti olduğunu, seçilmiş vekil ve belediye başkanlarının nasıl görevlerinden alınıp hapse atıldığını ve barajı geçtiği takdirde seçimlere nasıl etki edeceğine yoğunlaşsa çok daha iyi olacak. Muhalefet ittifakının da Cumhur ittifakının da kendisine yönelik kurulduğunu belirten ve merkeze kendilerini aldıkları söylemden ziyade 7 Haziran’dakine benzer neşeli ve pozitif bir kampanya sinyali vermeleri bu açıdan sevindirici. Demirtaş sadece Kürtler için değil Türkler için de bir şans; Türkiye için bir şans. Bütün ülkeye yönelik siyaset ve pozitif mesajlar bu yüzden çok önemli.
6- Hileli olduğunu bilsek de elimizdeki somut veri son referandumda evet verenler yüzde 52. Bu yüzde 52’lik bloktan 4 muhalefet partisi de oy alabilecek potansiyelde. Erdoğan’ın bunu bilip gittikçe agresifleşen psikolojisine oynamak varken şimdiden ikinci tura kalırsa Kürtler neden şuna oy versin gibi enerjiyi düşüren çıkışlar anlamsız. Kaldı ki eğer ikinci tura kalırsa Muharrem İnce Kürtler için kötü bir aday değildir. Meclis’te dokunulmazlıkların kaldırılmasına hayır oyu vermiş olması önemlidir. Demirtaş’ı ziyaret edecek olması da siyasi bir hamle olsa da değersiz değildir.
7- 1 Kasım ile 7 Haziran ile arasındaki değişimin Twitter aydınlarında pek anlamı olmadığını görüyorum. AKP, 7 Haziran’da meclis çoğunluğunu kaybetmişti. 1 Kasım’a kadar giden yolda yaşanan kanlı olaylar neticesinde bütün olayların sorumlusu Erdoğan iken Erdoğan bunu hükümette istikrarsızlık olarak sunmayı başarmış ve AKP’nin oyu 4,8 milyon artmıştı. Bu oyun geldiği yerler 1,8 milyon MHP’den, 900 bin oy HDP’den, 364 bin oy Saadet-BBP’den ve çok garip 1 Kasımda 1,1 milyon(!) artan seçmenin ezici tercihi tercihi de AKP olmuş. Seçimin kaderini etkileyecek bu yüzen oylar.
Kanun tanımayan, kirli, zalim ve katil bir hükümetten sandık yoluyla kurtulmak mümkün olacaksa; daha kalabalık olduğunu bildiğimiz hükümet karşıtlarının bu kez 7 Haziran’dan farklı davranarak tek dertlerinin ülkede değişim olması gerekiyor.
(TR724)