Kapatılan Samanyolu yayın grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın da aralarında bulunduğu 62 kişi hakkında tahliye kararı verdikten sonra tutuklanan hakim Mustafa Başer’in eşi Rabia Başer 7,6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Gerekçe olarak her ne kadar ‘Silahlı terör örgütü üyeliği’ suçundan ceza görünse de Rabia Başer’in aldığı cezadan hakim Mustafa Başer’in eşi olmasının büyük payı var.
Mustafa Başer ve Rabia Başer’in oğlu olan İskender Başer bu olayın tarihe not düşmek için WordPress sayfasından bir yazı kaleme alarak gündeme getirdi. İskender Başer, “Hayat gridir. Yaşadığımız kötü günler yaşayacağımız iyi günlerin, yaşadığımız iyi günler ise yaşayacağımız kötü günlerin habercisidir. Şimdilik tarihe düşeceğim not bu kadar. Güzel yarınlarda görüşmek dileğiyle.” diyerek yazısını bitirdi.
İşte o yazı;
Küçük Bir Not
Merhaba, öncelikle kendimi tanıtarak başlayayım. İsmim İskender Başer İstanbulda bir yerlerde Hukuk okuyorum, ya da en azından okuduğumu zannediyorum. Ancak kendi özkimliğim ya da yaptıklarım şu anki hayatımda pek önem arz etmiyor. Beni çok fazla kişi tanımaz ama sanırım annem ve babam biraz tanınan insanlar. Kendileri birer hukukçudur biraz daha derine inersek kendilerine Hakim diyebiliriz biraz daha derine indiğimizde ise kendilerinin şu anda Türkiye’de tutuklu bulunan binlerce Hakim ve Savcıdan ikisi olduğunu söyleriz. İşte benim hayatımda da yaklaşık 3 yıldır önem arz eden tek konu bu.
Babam,23 Nisan 2015 tarihinde bir Hakim olarak ve kendisine yüce devletimiz tarafından verilen yargı yetkisini kullanarak bir karar verdi. Ancak bu karar güç sahibi kesimlerin pek hoşuna gitmemiş olsa gerek ki 1 Mayıs 2015 tarihinde tarihte ilk kez verdiği karardan dolayı tutuklanan 2 Hakimden biri olarak tarihe geçti. Benim burada tarihe düştüğüm küçük not, Babamın dik duruşuyla tarihe geçmesinin yanında ufak bir çentik mahiyetinde falan sanırım.
Annem ise 18 Ağustos 2016 tarihinde resmiyette “örgüt üyeliği” suçlamasıyla pratikte ise “Hakim Mustafa Başer’in eşi olmak” suçlamasıyla tutuklandı. Saygıdeğer ve mükemmel ve bağımsız ve tarafsız harika yargı organımızın Babamı Yargıtay’da yargılaması sonucu 24 Nisan 2017 tarihinde Babam “Örgüt Üyeliği” suçundan 9 “Görevi kötüye kullanmak” suçundan ise 1 yıl olmak üzere toplam 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.Tabii bunun “infaz yatarı” tutukluluk süresi, denetimli serbestlik falan derken düşüyor ama konumuz şuan bu değil. Annem de aynı şekilde tutuklandıktan yaklaşık 20 ay sonra 14 Mart 2018 tarihinde, yani bugün 7.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. İşte benim de tarihe düşmek istediğim küçük notum da bununla alakalı.
Belki bu yazı çok kişiye ulaşmayacak, hatta belki de çok çok az kişi okuyacak. Belki de sadece ben okuyacağım bu yazıyı. Sorun değil, çünkü zaten amacım insanlara ulaşmak falan değil. Amacım bu günler geçtiğinde bu yazıyı ya da belki de bu yazıları okuyarak kendi geçmişime tanıklık etmek. Şimdi biri içinden “Bu günlerin geçeceğini nerden biliyon birader” falan diye geçiriyorsa eğer belki ona net bir cevap veremem. Ama biliyorum. Biliyorum bugün haksız yere zindana atılan, sürgüne yollanan, mesleğinden atılan kim varsa hepsi, hepsi bir gün haklarını ve kaybettiklerini geri alacaklar. Ama bu dönemde hayatlarını kaybeden insanlar var. Belki bizim için yarın ya da bir gün her şey eskisi gibi olacak, ama o insanlar bir daha geri gelemeyecek. Bunun sadece vebalinin ağırlını düşünmek bile beni dehşete düşürüyor.
Hayat gridir. Yaşadığımız kötü günler yaşayacağımız iyi günlerin, yaşadığımız iyi günler ise yaşayacağımız kötü günlerin habercisidir.
Şimdilik tarihe düşeceğim not bu kadar.
Güzel yarınlarda görüşmek dileğiyle.