HABER-YORUM | KEMAL AY
1997’den bu yana aktif olan Habitat Derneği, Türkiye’de örneği az bir çalışmaya imza atmış: 16 ilden, 18-29 yaş arası 1209 gençle görüşülerek hazırlanan ‘Gençlerin İyi Olma Hâli’ başlıklı çalışma, Doç. Dr. Emre Erdoğan’ın analiziyle raporlaştırılmış.
30 ülke arasında 18. sırada
Bu araştırmanın bir de çeşitli şartlara sahip 30 ülkede yapılan global bir versiyonu var. Türkiye, 30 ülke arasında 18. sırada. Emniyet ve Güvenlik konusunda 30 ülke arasında 9. sıraya çıkarken gençlerin siyasete katılımı konusunda 30 ülke arasında 27. sıraya geriliyor. Gelgelelim, buna rağmen ‘genç erkeklerin yüzde 30’u, genç kadınların ise yüzde 45’i hava karardıktan sonra sokakta dolaşmaktan çekiniyor.
Türkiye’deki gençlerin genel memnuniyeti aslına bakarsanız ortalama değerler ifade ediyor. ‘Biraz memnunum’ diyenler yüzde 42 olurken, gelecekten umutlu olma konusunda da ‘biraz umutluyum’ diyenler yüzde 38-9 civarı.
Gençler arası işsizlik yüzde 18,5 civarında. Genç kadınlarda oran yüzde 22,2’ye çıkıyor. Gençlerin meslek edinme adına katıldıkları, meslekî ya da teknik eğitim dahil bu türlü ön lisans programlarına katılım oranı da yüzde 47,7. OECD ülkelerinde bu oran yüzde 83,6. Elbette burada Türkiye’deki eğitim modelinin aksaklıklarından söz etmek gerekiyor. Meslek öncelikli bir eğitim modeli geliştirilemediği için ‘her şehre bir üniversite’ modeliyle, ‘diplomalı işsiz’ üretiyoruz.
‘Göreli yoksunluk’ içinde
Ancak gençler her şeye rağmen bir şeyler yapmak istiyorlar belli ki. Araştırma sonuçlarına göre büyük çoğunluk kendi işini kurmak istiyor. Çünkü büyük oranda kazandıkları para yetmiyor. Rahat yaşamak için gerekli aylık kazanç ihtiyacı 2500-3000 TL arasındayken, gençlerin çok azının (yüzde 10 civarı) 2400 lira üstü geliri var. Bunun en büyük sonucu da ‘eve kapanma’ oluyor.
Doç. Dr. Emre Erdoğan bu durumu ‘göreli yoksunluk’ olarak açıklıyor. Gençlerin yüzde 68’i (kadınlarda yüzde 72’ye kadar çıkıyor) ihtiyaç ve elde edilenler kıyaslamasında ‘yoksul’ olarak öne çıkıyor. Çalışan gençlerin büyük çoğunluğu (yüzde 60’a yakın) ‘borçlu’ ayrıca. En çok da banka borçları dile getiriliyor.
Hayat, dar bir çevreye kısıtlanmış
Bu ekonomik durum sosyal ve kültürel hayata da yansımış. 18-29 yaş arası gençlerin yüzde 42’si sinemaya gitmiyor. Yüzde 55’i kitap almadığını belirtmiş. Yüzde 65’i film ya da müzik satın almamış. Yüzde 81’i hiç konsere gitmemiş. Yüzde 81’i hiç tiyatroya gitmemiş. Üstelik evlenince gençlerin sosyalliği daha da azalıyor. Bu ihtiyaçların bir kısmı, özellikle sinema ve müzik internetten sağlanıyor diyelim. Kitap indirme oranı sadece yüzde 11.
Kadir Has Üniversitesi’nin yakın zamanda yayınladığı Türkiye geneli araştırmasında da sosyal ve kültürel faaliyetlerle ilgili bulgular dikkatimi çekmişti. Türkiye genelinde yüzde 37 sinemaya gitmem derken, yüzde 26,6 da yılda birkaç kez gittiğini ifade ediyor. Tiyatroya gitmem diyenlerin oranı yüzde 70, kitap okumam diyenlerin ise yüzde 52. Yüzde 37,1 ise hiç gazete okumuyor. Haliyle günde yaklaşık 3 saat TV izleniyor.
Bütün bunlar, gençlerin olduğu kadar toplumun genel kesiminin de ‘dar bir çevrede’ yaşamaya alıştığının göstergesi. Hep bahsettiğimiz ‘toplum bilinci’, sadece ekmeğini kazanmaya çalışan, genelde garanti bir hayatı yaşayan, etrafına, daha geniş bir ufka bakmaya çekinen insanlarla yakalanamayacaktır muhtemelen.
Toplumsallıktan uzak
Nitekim gençlerin en sık yaptığı faaliyetler, ‘dolaşmak’ (yüzde 74), ‘kafeye gitmek’ (yüzde 55), ‘kahveye gitmek’ (yüzde 21) ve ‘maça gitmek’ (yüzde 16). Bununla birlikte ‘gönüllü faaliyetlerde’ bulunmuş gençlerin oranı sadece yüzde 5. Yine gençlerin sadece yüzde 7,7’si bir sivil toplum kuruluşuna üye. Oy kullanmak dışında bir ‘siyasî’ gündemi yok pek çoğunun. Bugüne kadar barışçı bir gösteriye katılan genç oranı yüzde 12. Boykota katılım ise yüzde 6. ‘Online’ siyasal etkinliklere bile katılım oranı yüzde 8’in altında.
Çeşitli reel sosyal ağlar vasıtasıyla farklı kültürleri ve hayatları tanıma fırsatı bulamayan gençler, haliyle sosyal medyada kendi alt-kültürünü oluşturuyor. Ancak bu da kısıtlı. Ekşi Sözlük, Twitter, Youtube şimdilerde gençler için ‘teneffüs alanı’. Gelgelelim devlet, oralara da el atmaya kararlı.