Selahattin’ın Suçu Ne?

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

28 Şubat 2013 tarihli Milliyet Gazetesi, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Hükümet arasındaki görüşmeleri yayınlamıştı. Öcalan, Sırrı Süreyya Önder’e, ‘Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz.’ diyordu.
7 Haziran seçimleri öncesi Recep T. Erdoğan anayasayı Meclis’te değiştirebilecek bir çoğunluğa ulaşmak, tek adamlığa meclis yoluyla kolay yoldan gitmek istiyordu. Bu nedenle meydanlarda ‘400’ü verin bu iş suhuletle çözülsün’ diyor ve elindeki sopayı gösteriyordu. Meclis’te anayasayı değiştirecek çoğunluğa ermenin farklı bir yolu vardı ve bu çözüm sürecindeki anlaşma ile bunu elde edebileceğini hesaplıyordu.
O güne kadar hep bireysel olarak seçimlere giren ve hiçbir zaman barajı geçecek oy oranına ulaşamayan Kürt siyaseti, ani bir karar alıp 7 Haziran seçimlerine bütün yurt sathında parti olarak girme planını hayata geçirmişti. Bu karar HDP’nin kesin olarak baraj altında kalması ve bütün oyların heba olması anlamına geliyordu. Heba olan oylar sayesinde milletvekillerinin büyük bölümü AKP’nin olacaktı.
HDP’nin bu radikal kararında İmralı görüşmelerinin etkisi olduğu iddia ediliyordu. Yani yüzde 10 barajını geçmesi mümkün olmayan HDP seçimlere bağımsız adaylarla değil ülke genelinde girecek, barajı geçemeyince kazanması muhtemel bütün milletvekilleri AKP’nin olacaktı. Bu anlaşmadan Öcalan ve PKK ne alacağını, 28 Şubat 2013 tarihli Milliyet Gazetesinden öğrenmek mümkün. Tam metni yayınlanan İmralı Görüşmeleri’nde ne alacaklarıyla ilgili açık ifadeler var isteyen oradan daha geniş okuyabilir.
Ama evdeki hesaplar çarşıya uymadı, hesap etmedikleri bir şeyle karşılaştılar. Saz çalan, türkü söyleyen, kıvrak zekalı bir siyasetçi Recep T. Erdoğan’a rest çekip ‘seni başkan yaptırmayacağız’ deyivermişti.
Tek adamlığa karşı öyle sahici muhalefet yapıyordu ki bu ses Kürt Meselesi’ne çok uzak kesimlerde bile yankı buldu. CHP ve MHP’nın mıy mıy mıy muhalefetinin yanında yaptığı muhalefet, söylediği sözler, ısrarla yaptığı Türkiyelilik vurgusu hemen dikkatleri üzerine çekmişti. Üstelik klasik Kürt siyasetinden farklı olarak bütün Türkiye’nin dertleriyle ilgileniyor bir bölge partisi değil bütün ülkenin partisi olma yolunu tercih ediyordu.

Bunun sonucu olarak da 7 Haziran seçimlerinde hiç kimsenin beklemediği oy patlaması yaşandı. Bu durumdan hem PKK hem de Saray bir hayli rahatsız olmuştu. Bütün planları bozulan bu ittifak çözüm süreci masasına birlikte tekmeyi vurdular.
Demirtaş bununla da kalmamış Ekim 2016 tarihinde Meclis’te yaptığı konuşmada 15 Temmuz gerçeğini herkesin anlayacağı bir dilde anlatmıştı. Bu, Recep T. Erdoğan’ı iyice çileden çıkarmıştı. Demirtaş, mutlaka hakkından gelinmesi gereken bir figür haline gelmişti. Üstelik Demirtaş’ın bir siyasi figür olarak varlığını sürdürmesi PKK’yı ve Öcalan’ı da çok rahatsız ediyordu. Demirtaş’ın hapse atılması bu ittifak için yeterli olmadı şimdi de HDP Genel Başkanlığı’ndan uzaklaştırıyorlar.
Demirtaş’ın Genel Başkanlığı bırakacağını açıklamasıyla hükümetin PKK ile müzakerelere yeniden başlayabiliriz açıklamasının aynı zamana denk geldiğini de bir yere not etmekte fayda var. MHP ile beklenen oy patlamasını gerçekleştiremeyen AKP’nin yeniden Kürt oylarına yönelik bir hamle yapması ve çözüm sürecini yeniden başlatması kimseyi şaşırtmasın. Nasıl olsa hem MHP ile ittifakı, hem PKK ile ittifakı tabanına aynı anda anlatan ve ikisinde de ikna eden bir ‘tılsım’ ile karşı karşıyayız. Bu yeni ittifak karşılığında PKK’ya ne verirler bilemiyoruz. Kim bilir, köşeye sıkışmış Recep T. Erdoğan’dan hayal bile edemeyecekleri kadar çok şey koparabilirler.
Bu nedenle Demirtaş gibi bölünmenin önünde engel sahici siyasi figürlerin bir an önce kenara alınmasında fayda görüyor olabilirler.
Öyle ya, bir daha ülke içinde her istediğini yapabilen ve bir o kadar da köşeye sıkışmış bir Cumhurbaşkanını nereden bulacaklar?
(TR724)