HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ
Siyasetçiler, işadamları ve gazeteciler aynı uçakta. Bilmem kaçıncı ticaret seferine çıkılıyor. Manzara zahiren muhteşem. Bir hatırlatma: Tunus halkının başkanlık koltuğundan sopalarla indirdiği Zeynel Abidin bin Ali’nin saltanat sürerken kullandığı uçak en yeni hali ile göz kamaştırıyor. Türk Hava Yolları, 77,8 milyon ABD Doları (285 milyon TL) ödeyerek satın aldığı uçağı tepeden tırnağa yenilemişti.
Ahşap kaplama, deri koltuklar, samur halılar derken tadilat ve tamirat esnasında 20 milyon dolar daha harcanmıştı. AIRBUS A340 VIP uçağı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’a tahsis edilmişti.
İHRACAT: 157 MİLYAR DOLAR, İTHALAT: 234,1 MİLYAR DOLAR
Lüks uçak için yapılan harcamanın telafisi gibi görünen yurt dışı geziler bilakis neticeler veriyor. Ne kadar şayan-ı dikkat ki VIP uçak dolusu heyetle gidilen diyarlarda yeni ithalat irtibatları kuruluyor. Uçağın her seferinin akabinde Türkiye’nin ithalatı, dolayısıyla dış ticaret açığı artıyor.
2017 rakamları Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın internet sitesinde mevcut. 157 milyar dolar ihracata mukabil ithalat tutarı 234,1 milyar dolar. Bir senelik dış ticaret bilançosunda 77,1 milyar dolar açık verdik. Aynı dönemde Almanya’nın dış ticaret fazlası 200 milyar dolar. Almanya bir kilo ihracattan 4,1 dolar kazanırken Türkiye’nin ihraç malları 1,5 dolardan satın alınıyor.
İHRACATTA REKOR DERKEN…
Türkiye’nin ‘ihracatta rekor kırdığı’ söylenen 2017’de rakam 2014’teki 157,6 milyar doların gerisinde kaldı. Aralık ayında ihracat yüzde 8,59, ithalat yüzde 27,68 arttı. 2017 Aralık’ta ihracatın ithalatı karşılama oranı bir evvelki senenin ayına kıyasla yüzde 69,6 seviyesinden yüzde 59,2’ye geriledi. 2017’de ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 67,1. Bir başka ifade ile 67,1 dolar ihracat için 100 dolar ithalat yapmak mecburiyetindeyiz.
Böyle bir ekonominin gezilerden evvel çare bulması lazım gelen kronik meseleleri olduğu aşikâr. İmalat sanayii en aktüel teknoloji ve bilgiye göre kendini yenileme kabiliyetinden mahrum. İhracatta miktar artsa da kilo fiyatı yerinde sayıyor, hatta geriliyor. Temel hususlarda ev ödevlerimizi iyi yapmadığımızı rakamlar adeta gözümüzün içine sokuyor.
SUDAN’DAN ZEYTİNYAĞI, SIRBİSTAN’DAN KIRMIZI ET
Hal böyle iken Erdoğan uçakla çıktığı son seyahatlerde önüne gelene ithalat sözleri veriyor. Petrol ya da teknoloji zenginiyiz sanki! Erdoğan ithalat sözü verirken döviz fazlası olan Federal Almanya’nın başbakanı Angela Merkel’den bile daha cömert. İthalat kesesinin ağzını sonuna kadar açıyor.
Güya Türkiye’nin ihracatını artırmak için çıkılan seferlerde ABD’de Boeing firmasından 11 milyar dolar tutarında yolcu uçağı, Sırbistan’dan dondurulmuş kırmızı et ve canlı hayvan, Bulgaristan’dan saman, Tunus ve Sudan’dan zeytinyağı, Özbekistan’dan pamuk, Hindistan’dan tekstil hammaddesi ithalatı için mutabakat metinlerine imza atıldı.
İTHALAT İÇİN KAPI KAPI GEZMEYE NE LÜZUM VAR
Merhum Turgut Özal’ın başlattığı bir teamüldü. Bizim bildiğimiz reis-i cumhurlar, başbakanlar yanlarına işadamlarını alır, muhataplar ile bir araya gelinir ve döviz getirecek siparişlerle memlekete geri dönülürdü. Şimdi bunun tam zıddı yapılıyor. Madem ithalat yapacaktınız firmaları ayağınıza çağırsaydınız koşa koşa gelirlerdi.
Türkiye’nin düne kadar kendi kendine yettiği kalemlerde bile ithalata mecbur kalması ihracatın ithalatı karşılama oranının artmasına ihtimal vermiyor. Zira yüksek teknoloji ve enerji açığını kapatmak teknik açıdan mümkün görünmüyor. Kırmızı etten hayvan yemine kadar rutin hale gelen ithalat dış ticarette açığı daha da büyütecek.
150 MİLYAR DOLAR TUZAĞI
İhracat dünyada talep gören, katma değeri yüksek mallarla artabilir. 2012’den beri 150 milyar dolarlık ihracat tuzağından kurtulamadık. Ekonomi yüzde 11,1 büyüyor, ihracat üç dört senedir yerinde sayıyor.
İhracatta yüksek teknolojili mamul oranı yüzde 3,8. İhraç ettiğimiz mamullerin yüzde 61,8’i düşük ve orta düşük teknolojili. Çin, Bangladeş ve Pakistan gibi ucuz işçilik ve devlet desteği ile ihracat yapan ekonomilerle rekabette her geçen gün aleyhimize cereyan ediyor. Hali hazırdaki gibi ithal ettiğimiz ham madde veya yarı mamulü düşük bir katma değer ilave ederek dışarı satarak bir yere varamayız.
Fiyat rekabetine dayalı stratejimiz gelişmekte olan muadil ekonomiler tarafından çok yakında yerle bir edilecek. Mevcut imalat sanayiimizin kapasite ve kabiliyetlerinin Türkiye’deki tüketicinin bile taleplerini karşılayamadığını görmeliyiz artık.
PAZARLAYACAK MAL YOKSA
Erdoğan’ın VIP ve lüks uçağı ile çıktığı seyahatlerde ‘gelmişken biraz ithalat yapalım’ perdesinden konuşması da gösteriyor ki hükûmetin dış ticaret açığını azaltmak, Türkiye’nin rekabet kuvvetini artırmak gibi bir derdi yok.
İhracatta pazarlamanın ehemmiyetini tahfif etmiyorum. Elbette mühimdir. Pazarladığınız mal ne kadar kaliteli ve vazgeçilmez onu söyleyin. Muhataplarınızı buna ikna edemiyorsanız Erdoğan’ın son seyahatlerinde görüldüğü üzere evdeki bulgurdan da olursunuz.
SANAYİYİ İNŞAATA FEDA ETTİK
Dünya gazetesinde Tevfik Güngör’ün dikkat çektiği gibi Eximbank kredileri, ihracatçıya yeşil pasaport, Afrika’da, Asya’da yeni pazar arayışları ile bir yere kadar…
Sanayiyi inşaata feda ederek, günü birlik seyahatlerle dünya markası çıkarılmıyor. İmalatın yapısı değişmedikçe dünyayı defalarca turlasanız da Almanya, Japonya ve ABD gibi büyük pazarlardan daha fazla pay alamazsınız.
Ayinesi iştir kişinin söze bakılmaz…
DIŞ TİCARETTE 2017 AÇIĞI 77 MİLYAR DOLAR
SENE İHRACAT* İTHALAT* AÇIK* İHRACAT/İTHALAT**
2012 152,4 236,5 -84,1 64,5
2013 151,8 251,6 -99,8 60,3
2014 157,6 242,1 -84,5 65,1
2015 143,8 207,2 -63,3 69,4
2016 142,5 198,6 -56,0 71,0
2017 157,0 234,1 -77,1 67,1
(*) Milyar ABD Doları (**)İhracatın ithalatı karşılama oranı, yüzde.
(tr724)