YORUM | ERKAM TUFAN AYTAV
Zarrab iki haftadır konuşuyor.
Erdoğan ve dosyada adı geçenler tam anlamı ile köşeye sıkışmış durumda.
Önce inkar ediyorlardı ama sonra kabul noktasına geldiler.
Erdoğan’ın ağzından “Evet, biz bu İran’a olan ambargoyu deldik, deldik ama sorun bakalım niye deldik” mealinde cümleler dökülmeye başladı.
Kafaları çok karışık. Bu işin içinde nasıl çıkacaklarını bilemiyorlar.
Al bayrak önünde konuşturdukları ‘hayırsever Rıza’ydı bir zamanlar.
Uğrana notalar verilen, itirafçı yapılmak istenen ‘benim vatandaşım’a dönüştü bir süre sonra.
Konuşmaya başlayınca da ‘hain’ oldu.
Yetmedi İran casusu oldu.
Şimdi de ABD işbirlikçisi.
Hizmet Hareketi, İsrail, İran, ABD, Rusya vb. pek çok örnekte gördüğümüz gibi bir uçtan öbür uca rahatlıkla savrulabiliyorlar.
İnsanın biyolojik omurgası olduğu gibi zihinsel anlamda da omurgası olmalı değil mi?
Ama ne gezer?
Nasıl olsa Erdoğan ne dese inanan ve ona adeta tapınan bir kitle var arkalarında.
‘Neyse, alan memnun veren memnun bize ne?’ diyeceğim ama diyemiyorsunuz işte.
Olan bu ülkeye oluyor.
Yedikleri astronomik rüşvetler ve yaptıkları uluslararası dolandırıcılık ile şöhret olmuş bir Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Hükümeti var karşımızda.
Üstelik bunlar şimdilik ortaya çıkanlar.
Yetmiyor gibi bunlara kayıtsız şartsız destek veren, bir de kendini ‘dindar’ olarak tanımlayan, ülkenin yarısına yakın bir kitlenin varlığı söz konusu.
Konunun siyasi ve ekonomik sonuçları bir tarafa insan ister istemez utanıyor bu olan bitenden.
Neyse.
Kafaları o kadar karışık ve o kadar panik halindeler ki, bu sefer de “Reza tehdit ile konuşturuluyor, bu sebeple doğruları söylemiyor, dolayısı ile anlattıkları iftira. Onun için de mahkemede anlattıkları bizim için yok hükmündedir” diyorlar.
“Ne bilelim siyasi gerekçeler ile, sırf Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmak için konuşturulmadığı” itirazında mülahaza dairesini açık bırakabilirdim.
Ama konu Reza’nın anlattıklarından ibaret değil ki!
Reza ne anlatırsa anlatsın harfiyen inanacak değiliz elbette.
Davanın bir numaralı şüphelisinin anlattıkları önemlidir ama tek başına yeterli değildir.
Yarın öbür gün iki ülkenin derin yapıları anlaştığında Reza’ya farklı şeyler de konuşturabilecekleri ihtimalini hep düşünmek lazım.
Ben Reza’nın anlattıklarının delillerle desteklenip desteklenmediğine bakarım.
Reza’nın anlattıklarını destekleyen o kadar çok delil var ki! Her şey o kadar ayan beyan ki…
FBI, Reza ile ilgili olan herkesi, her şeyi kaydetmiş.
17 Aralık dosyası da gayet sağlam. Tapeler, fotoğraflar, videolar… her şey var.
Bir itiraf eksikti o da tamam oldu.
Polis gerçekten çok iyi çalışmış. Mesela bir örnek vereyim size.
Polisler takipteki rüşvet götürülen arabayı durduruyor. Bagajından para dolu çantayı çıkartıyor ve kameraya çekiyor. Sonra da bir şeye dokunmadan hadi gidin diyor. Kuryeler hemen Reza’yı arıyor olan biteni anlatıyorlar. Polisler onu da kaydediyor.
Milimetrik, her şey kayda girmiş. 17 Aralık dosyası gerçekten dört dörtlük bir çalışmanın ürünü.
Şimdi bütün bu belgelerden sonra Reza’nın anlattıkları için bunlar ABD’nin operasyonu, aslı astarı olmayan yalanlar diye bakabilir miyiz?
(TR724)