Yorum | Erhan Başyurt
İran vatandaşı Reza Zarrab ABD’de ‘itirafçı’ olarak mahkemede konuştukça konuşuyor.
İran’a ABD ambargosunu Türkiye’de nasıl deldiğini şemalar ve ses kayıtları eşliğinde bir bir anlatıyor.
Dönemin Halkbank Genel Müdürü Süleyman Arslan, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler ile bakan çocuklarına verdiği rüşveti kuruşuna kadar dekontlarıyla ifşa ediyor.
İtirafları, Türkiye’de ‘yargı darbesi’ diye kapatılan 17 Aralık dosyasında yer alan her şeyi doğruluyor.
Polislerin ve savcıların o dönem çözemediği detayları da veriyor.
ABD’de tutuklandıktan sonra da bakanların Zarrab için seferber olduklarını gösteriyor.
Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun devreye girdiği, ‘Beyefendi’nin Obama ile görüşmesinin sağlandığı anlaşılıyor.
Zarrab, Türk hükümetinin ‘rehine’ takası yapmayı başaramaması üzerine serbest kalabilmek için ‘itirafçı’ olduğunu iddia ediyor.
***
17 Aralık soruşturmasına ‘yargı darbesi’ diyerek kapatanlar şimdi de ‘uluslararası komplo’, ‘uluslararası darbe’ yalanının altına gizlenmeye ve aldıkları rüşvetin bedelini bir kez daha halka ödetmeye çabalıyor.
87 milyar dolarlık tarihi yolsuzluğu ortaya çıkaran polisleri ve savcıları tutuklatıp 17 Aralık’ı kapatan ve Reza Zarrab’ın serbest kalmasını sağlayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu kez Reza Zarrab hakkında ‘gizli kalması gereken belgeleri yurt dışına kaçırmak’ iddiasıyla ‘casus’ ithamıyla soruşturma açtı.
Zarrab ve 17 yakının mal varlığına el konuldu.
Savcılığın ‘gizli kalması gereken belgeler’ gerekçesi Zarrab’ın mahkemede yaptığı açıklamalar ve sunduğu belgeler ile dinleme tapelerinin tamamının gerçek olduğunun resmi ifadesi.
***
Kaderin garip cilvesi…
Gerçeklerin her şeye rağmen ortaya çıkmak gibi değişmez bir huyu vardır. Katlettikleri hukukun altında kaldılar. Şimdi üzerini bir kez daha örtebilmek için çırpınıyorlar.
Zarrab’a ‘casus’ demek dün icra ettikleri tüm hukuksuzlukların bugün açık itirafı.
***
Madem Zarrab ‘casus’, 17 Aralık soruşturmasını yürüten ‘Zarrab soytarısını’ yargının önüne çıkaran tüm polislerin ve savcıların ‘kahraman’ olarak bir an önce salıverilmeleri gerekir…
Madem Zarrab ‘casus’, sadece yakınlarının mal varlığını dondurmak yetmez… Bu ‘casus’ ile yakın teması olan, onun ‘önüne yatan’, onu hukuktan kaçıran herkes ‘yardım ve yataklık yapan’, ’işbirlikçi’ haline gelir ve hepsi hakkında soruşturma açılması gerekir…
Madem Zarrab ‘casus’, ondan rüşvet alan, ona ‘Türk vatandaşlığı veren, ona ABD ambargosunu ‘hayali ihracat’ ile deldiren herkes hakkında soruşturma açılması gerekir…
Madem Zarrab ‘casus’, 17 Aralık soruşturmasına dair yazılar yazdıkları için haklarında ‘yargı darbesine destek vermek’ soruşturması açılan, kapatılan, hapse konulan, yargılanan tüm gazetecilerin de bir an önce salıverilmesi gerekir…
Madem Zarrab ‘casus’, MİT’in Nisan 2003’te uyarısını ‘kulak arkası yapan’, 17 Aralık’a ‘yargı darbesi’ diyen, Zarrab’ı ‘milli kahraman’ gibi lanse eden, ona ‘ödül veren’ herkesin yargılanması gerekir…
Madem Zarrab ‘casus’, 87 milyarlık ‘kara para’ trafiğini fark etmeyen MASAK yetkilileri, ‘cari açığı kapatıyor’ diyerek göz yuman ekonomi bürokrasisi, Halkbank’ın yolsuzluklarını ve ‘hayali ihracatı’ görmezden gelen BDDK yetkililerinin de yargıya hesap vermesi gerekir…
Madem Zarrab ‘casus’, kendi ifadesiyle ‘kadın pazarlayan’ bir kişi, onun tuzağa düşürdüğü bürokrat ve siyasilerin hepsinin tespit edilmesi ve ‘şantaj’a maruz kalıp kalmadıklarının, Zarrab’a ‘teslim’ olup olmadıklarının da ortaya çıkarılması gerekir…
Madem Zarrab ‘casus’, onu kurtarmak için ABD’yi su yolu yapanların, Obama ve Trump ekibine yalvaranların, Zarrab’la ‘takas’ pazarlığı yapanların da ‘işbirlikçi’ olarak yargı önüne çıkarılması gerekir…
***
Hepsi bu da değil.
MİT’in Nisan 2003’teki uyarısına, 17 Aralık 2013’teki soruşturmaya rağmen Zarrab’a 2016’da ABD’de tutuklanana kadar Halkbank’ta ‘hayali ihracat’ ve ‘kara para aklama’ imkânı vermeye devam eden bürokratların ve ekonomiden sorumlu bakanların da hesap vermesi gerekir…
Halkbank’ı, diğer Türk bankalarının da ambargoyu delmesine ‘suç olduğunu’ bile bile destek verenlerin ve kamuyu zarara uğratanların hesap vermesi gerekir…
Gerçek gıda ihracatı yapıp, Türk üreticisini güçlendirmek ve kardan ‘vergi almak’ yerine, bile bile ‘hayali ihracat’ yapılmasına göz yumanların da rüşvet alanlar kadar suçlu olduğu dikkate alınarak hukuk önüne çıkarılması gerekir…
Zarrab’ın ambargoyu deldiğinin, uluslararası suç işlendiğinin farkında olan bürokratlar ve siyasilerin ‘kardan yüzde 50 pay alma’ karşılığında bu rezil suça göz yumdukları ortaya çıktığına göre, onların da tek tek hesap vermesi ve haksız kazançlarına el konulması gerekir…
***
Aslında Zarrab ‘casus’ ya da değil…
Yolsuzluk, hayali ihracat, rüşvet ve uluslararası suçlar ortada. 17 Aralık soruşturmasını her türlü yalanlarla kapatsanız da artık tüm dünya bu rezaletleri gördü.
Türkiye’nin itibarını tüketen, ekonomimize kasıtlı olarak zarar veren, karşılığında çıkar sağlayan ya da bu kara para trafiğini ortaya çıkarması gerekirken görmezden gelen herkes suçlu…
Zarrab’ın itirafları tüm bu suçlara, 17 Aralık soruşturmasını örtmek için yapılan hukuksuzluk ve zulümleri de yeni suçlar olarak ekliyor o kadar…
‘Hayırsever’ diyerek Zarrab’ı baş tacı edenleri ‘rezil’, hukuk kapsamında sorumluluklarını yerine getiren ve zulme uğrayanları da ‘aziz’ kılıyor o kadar…
Zarrab’ın itirafları, zülüm ve hukuksuzlukla ‘halının altına süpürülen’ ve ‘aklandı’ sanılan tüm pislikleri bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor o kadar…
***
Kendinize yazık ettiniz, yetmedi polislere ve yargıya zülüm ettiniz, yetmedi şimdi tüm ülkeye yazık ediyorsunuz…
Adi bir suçu örtmek için bu kadar çok cinayet işlemeye, masum insanları zülüm edip hapse atmaya değer miydi?
Heyhat ki heyhat!
(tr724)